Oldum olası kutlama törenlerini sevmem.
Kutlama bir yana, törenleri sevmem.
İnsanların ikiyüzlülüğünden zaten yılmışım.
Bir de tören alanlarında ortalıkta gezinen şarlatanların soytarılıklarını görmek asabi şekerimi yükseltiyor!
* * *
10 Ocak Çalışan Gazeteciler günü.
Aslında bir zamanlar ‘bayram’ olarak kutlanıyordu.
Kutlanmasına kutlandı da, ne hikmetse oldum olası ‘Kut’ alamadı!
Şimdilerde tenzil-i rütbe ile ‘Gün’ oldu…
* * *
Yer: Adana Atatürk Parkı…
İhtiram gösterisi…
Çukurova Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Cafer Esendemir’in konuşması.
Bozuk düzen konvoy yürüyüşü.
İstikamet: Seyhan Basın Özgürlüğü ve Ahmet Remzi Yüreğir Anıtı’ndaki tören.
Ayaküstü menüsünü oluşturan dedikodularla az biraz ciddiyeti olan tevatürler bir yana…
Kakara kikiri arasında güme giden Pigme okları gibi sözler.
Düşünen beyinler için yenilmez/yutulmaz, mide bir yana, kursak öte yana, işkembesi olanların bile kırkbayırını deler!
Mesela;
CHP Adana Milletvekili Müzeyyen Şevkin: “Onurlu gazetecilerin 10 Ocak Günü’nü kutlarım.”
– “Pardon!”
Hadi bir başka örnek daha:
CHP Adana Milletvekili Orhan Sümer: “Gazetecilerin gazetecilik yapacakları günler gelecektir. İnanıyorum.”
…
Başka?
Başkası zaten yok ki!
Haa, bir de yine CHP sabık milletvekili Zülfikar İnönü Tümer vardı.
Her zamanki gibi tevazuu içinde nazik ve kibarca hasbıhal ediyordu.
Bu iki cümleyi gazetecilerin çok iyi okumaları ve anlamaları gerekmektedir.
Müzeyyen Şevkin ‘Onurlu gazetecilik ’in altını çizmektedir.
Orhan Sümer ise “Gazetecilerin gazetecilik yapacakları günlerin’ özlemini dile getirmektedir.
Başka izahı var mıdır?
Dahası düşünen beyinler için bu sözler yenilir yutulur lokma mıdır?
…
Başka kimler ne demişlerdir?
– I ııhhh yok!
Ne bir belediye başkanı ne başka partilerden herhangi bir milletvekili ne siyasi parti yetkilileri ne de STÖ lerin müktesep heyetleri!
Onları zem etmenin de anlamı zaten yok.
Basın Özgürlüğü ve Ahmet Remzi Yüreğir Anıtı’ndaki törende bugün Kuvvacılıkla övünen Yeni Adana Gazetesi’nin sahiplerinden neden kimse yok?
Yeni Adana Gazetesi’nin şimdiki İmtiyaz sahibi Çetin Remzi beg ve soyadında ‘Yüreğir’ olan Monşerler ve leydiler acaba neden teşrife lüzum görmediler?
Yanlış hatırlamıyorsam zaten onlar anıt açılırken bile gelmemiştiler!
* * *
Nüfusu 2,5 milyona dayanmış bir kentte 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü kutlamalarına katılma oranı bile Gazetecilik mesleğinin ne denli irtifa kaybettiğinin göstergesi değil miydi?
– “…?”
* * *
Bu ifadeler satır aralarına sıkıştırılmış Pigme okları gibiydiler.
Zombi oklarını ise okları CGC Başkanı Cafer Esendemir sadağından çıkartıp fırlattı.
Metnin girizgâh faslını geçelim.
Sadede gelelim.
“İletişim araçlarının çeşitlendiği günümüzde; denetimsiz şekilde ortalıkta dolaşan, kendisini GASTECİ olarak lanse eden, istediği olmayınca baskı, tehdit ve şantaja yönelen mesleğimizin ayrık otları temizlenmedikçe, basın güç kaybetmeye mahkumdur.
Yargısız infaz yapan, kişilik haklarına saygı göstermeyen, bayramdan bayrama- seçimden seçime gazete yayınlayan, muhabirlik değil, muhbirlik yapanları aramızda görmek istemiyoruz.”
…
Yine ve bir kere daha:
“Pardon”
…
Şimdiye kadar atılan oklar hedeflerini ne kadar buldular bilemem.
Kimlere isabet ettiğini de bilmem/bilemem.
Şakir Paşa Konağı’nda ikram edilen sucuk ekmeğin turnike kuyruğunda ise ne hikmetse atılan oklardan yara alanları göremedik!
Ne de olsa gözlerimiz hipermetroplu optik!
* * *
Merak ettiğim husus gazetecilik mesleğini icra edenlerin / ettiğini ileri sürenlerin neyi ne kadar anladıkları…
Devam edelim:
“Sözde yerel medya dostlarının lafla değil icraatlarla da kendilerini göstermelerini, bayilerden gazete almalarını, abone olmalarını, ilan vermelerini ve çevrelerini de bu konuda yüreklendirmelerini istiyoruz.”
Evet yazıyla da ‘nokta’.
* * *
Dilek ve temenniler faslı güzel.
Davet; mübarek.
Anladık peki ya davete icabet?
Daha vakit erken bir sonraki 10 Ocak kutlamalarında olacaktır -belki- ‘Evet’.
Cafer Esendemir’in sözleri ‘farz’ türünden davet.
Davete icabet ise günümüz terminolojisinde : “Sünnet”.
* * *
Bu yazılanları gazeteciler arasında anlayanlar çıkacaktır …
Bir gün elbet!