
Şimdiki gençler bilmezler. İlkokullarımızda eskiden saz dersleri vardı.
Sonradan kaldırıldı. Ne idüğü belirsiz bir mandolin soktular öğretimin içine…
Ardından kavala geldi sıra!
Binlerce yıllık Türk çalgısı kavalda tedavülden kalkacaktı anlaşılan.
Böyle buyurmuştu emperyalizm uluslararası yasalarlan!
Kaval da kaldırıldı usuldan usuldan.
Flüt denilen kulağı tırmalayan sesler çıkartan bir çalgı soktular eğitime ve öğretime..
Uzuun, çok uzun yıllar geçti. Ben bunu fark edeli.
Aradım, taradım izbe bir petrol istasyonunda kamıştan yapılmış bir dilli kaval buldum.
Dilsizi üflemeye ciğer gerek! Dilsizine de razıydık.Lakin aradım taradım bir kaval metodu bulamadım. Belki olur düşüncesiyle flüt metodu edinerek kaval çalmaya çalıştım. Sinsi sinsi gülersiniz değil mi?
Şimdilerde ben de halime gülüyorum.
Meğer flüt denilen aletin metodu ile bizim kaval çalınmazmış.
Sesler birbirini tutmazmış. Böylece benim kaval hevesim de sona ermişti.
Yine çok uzun yıllar geçti.

Eskiden tanıdığım, fikren kısmen birlikte olduğum Mahir Panayır’ın kaval işine soyunduğunu söylediler. Sevindim ve şaşırdım.
Mahir Panayır’ın kendi çapında renkli bir hayatı vardı. Biraz vurdulu kırdılı bir yaşam tarzı.
İmdi bu kaval da nerden çıkmıştı?
Merak ettim. Uğradım.
Bilenler bilirler Adana’da belediye otobüslerinin ve bilumum dolmuşların Çetinkaya Durağı dedikleri yerde bir Taşa İşhanı vardır. Şimdilerde Seyhan Belediye binasının tam da karşısına düşer.
Mahir Usta’yı sordum. Zemin katta olduğunu söylediler. Tarif ettiler gittim.
Mahir panayırın sırtında talaşa bürünmüş bir tulum, torna tezgahının başında. Doğrusu bu ya böylesi marifetlerinin olduğunu bilmiyordum.
Devlet memurluğundan emekli birinin ağaç tornasının başında ne işi vardı?İlk ziyaretim böyle oldu. Bir tanıdığımın önemli bir sanat koluyla huzur bulması Türk kavalının sesinde benliğini bulması bir yana, onu imal etmeye çalışması takdir edilecek bir iş... ...
Sonraları bir sohbette öğrendim ki yurt dışında yaşamakta olan birçok ünlü sanatçı Mahir Panayır’a kaval sipariş etmeye başlamış.
Eğrisiyle, doğrusuyla sevindim.
Sevincimin nedeni nesli tüketilmek istenilen bir Türk çalgısının tekrar yaşam savaşı vermesiydi.

Bu kez ayrıntılı ziyaret elzemdi.Mahir Panayır yine tulumunun içinde ve talaşa bezenmiş bir halde torna tezgahının başındaydı.
Kalın bir ağacı tornada yontuyordu. Biz ne bilelim onu da kaval olacak sandık. Meğer öyle değilmiş Mahir usta Azerbaycan’dan gelen ‘Duduk’ siparişlerini hazırlıyormuş.
Duduk’un çok eski bir Türk çalgısı olduğunu da orada öğrendik.
Bizim düdük dediğimizin bir başka türlüsüydü. Dahası da var. Mahir usta kavalın yanı sıra, duduk ve ney de yapmaya başlamıştı.Biz kavala kaval, deyip geçerdik. Meger başlı başına bir enstrümanmış da haberimiz yokmuş. Do kavalı, mi kavalı, hasılı kelam sese göre kaval varmış. Dahası kavalın neyden daha zor muş çalgı olduğunu da Mahir Panayır’dan öğrendik.
Kısa bir hasbıhalden sonra Amerika’da yaşamakta olan Ömer Faruk Tekbilek’in Mahir panayırdan bir set kaval aldığını da öğrenmiş olduk.
Bu çok önemliydi. Amerika’da yaşamakta olan medarı iftihar kaynaklarımızdan biri dünyaca ünlü bir sanatçı Mahir Usta’dan enstrüman sipariş ediyordu.
Dile kolaydı böylesi söylemek. Önce kaval çalmayı öğrenmek, sonrasında imalatına geçmek sabır isteyen, azim gerektiren bir işti.
Mahir Panayır “Kavalı çalarken ayrı, yaparken ayrı bir haz alıyorum. Beni mutlu ediyor. Sıkıntılarımı gideriyor” derken haklıydı. “İnanın” diyordu Mahir Usta “eve gittiğim zaman sabahın olmasını ve bir an önce bu küçük atölyeme gelmeyi özlüyorum”.
…
Buraya kadar bir insanı ilgilendiren meseleydi.
Benim asıl üzerinde durduğum ise kültür emperyalizmine karışı Türk kavalının verdiği direniş ve var oluş savaşıydı.
Hem üzüldüm, hem onur duydum. Mahir Panayır: “Daha bir azimle çalışıyorum. Çünkü koskoca Türkiye’de, Türk ülkesinde altı, bilemedin yeni kaval imalatçısıyız. Bütün gücümüzle direniyoruz.” derken en az kendisi kadar bizi de duygulandırdı.Mahir Panayır’ın son sözleri “ Türk gençleri bu milli çalgımızı unutmayın, unutturmayın. Gelin elimizden gelen her türlü yardımı yapmaya hazırım.” Reha Ören
Meraklısı için: https://sozgazetesi.org.tr/soz-tv-yayincilik/emperyalizme-karsi-turk-kavalinin-savasi/