Bir süre önce, senaryosu ilgisiz kişilerce yazılmış Kıbrıs’la ilgili saçma bir dizide Denktaş’ın kafasına silah dayanmıştı.
Bu dünyada ve öteki dünyada, tarih boyunca olmamış bir şeydi.
Onu aratmayan bir şey oldu geçen gün Kıbrıs’ta.
Meclis bahçesinde gerçekleşen törenle, “TİKA’nın katkılarıyla yaptırıldığı” açıklanan Atatürk, Dr. Fazıl Küçük ve Rauf Raif Denktaş’ın büstlerinin açılışı yapıldı.
Haberi internet sitelerinde görmüş, pek dikkat etmemiştim.
Gece 02.24; Kıbrıs saatiyle 01.24’de telefonuma bir mesaj düştü.
Sabahattin İsmail dostum idi gönderen. Büstlerin yakın çekilmiş fotoğrafları idi.
Uykum kaçtı, evde 2-4 devriyesine kalktım.
Atatürk ve Denktaş’ın “büstler” ile alakası yoktu.
Veya “büstlerin” Denktaş ve Atatürk’le.
Atatürk büstünün altında da, Atatürk’ün söylediği ifade edilen şu söz yazılmıştı;
“Özgürlük ve bağımsızlık benim karakterimdir”.
Bu söz Atatürk’ün değildi, Atatürk tarafından öyle bir söz hiç söylenmemişti.
Atatürk; “İstiklal ve hürriyet benim karakterimdir” demişti.
Mustafa Kemal Atatürk’ün en bilinen vecizelerinden biri olan bu söz, 22 Nisan 1921 tarihinde, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin açılış yıldönümü vesilesiyle Hâkimiyeti Milliye gazetesine verdiği bir beyanatta söylenmişti.
“Hürriyet ve istiklal benim karakterimdir. Ben milletimin en büyük ve ecdadımın en kıymetli mirası olan istiklal aşkı ile dolu bir adamım” demişti Gazi.
Kıbrıs’ta niye, neden, niçin, nasıl “tercüme” edilmişti bu söz?
Kime, kimlere tercüme edilmişti?
Kim uygun görmüştü?
Atatürk’e benzemeyen Atatürk’ü, Denktaş’a benzemeyen Denktaş’ı kim onaylamıştı?
…
Büyükelçi de mi görmemişti?