KÜLTÜR SANAT

Neslihan Dağlı ile Seçkin Şiirler’de Çağın Özbilgi

Merhaba sevgili okur,

Bu haftanın şair konuğu sevgili Çağın Özbilgi 14 Mayıs 1991’de Üsküdar / İstanbul’da doğdu. İlköğretimi ve liseyi Gebze / Kocaeli’nde okudu.

Balıkesir Üniversitesi Bandırma İİBF Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü, Anadolu Üniversitesi İktisat Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü, İstanbul Üniversitesi AUZEF Tarih Bölümü, Anadolu Üniversitesi AÖF Adalet Bölümü ve Gebze Teknik Üniversitesi SBE İktisat Anabilim Dalı Uluslararası Ticaret ve Finans Yüksek Lisans Programı mezunu.

Arkadaşlarıyla birlikte; Kirpi / Bilim, Sanat ve Edebiyat Dergisi’ni (5 sayı), Nüsgü Edebiyat Dergisi’ni (2 sayı), Babylon – Şiir Kenti’ni (12 sayı) ve Vurgu Edebiyat Dergisi’ni (3 sayı) çıkardı.

Şiirleri, Öyküleri, Söyleşileri ve Poetika Yazıları; Akatalpa, Aksi Sanat, Berfin Bahar, Bireylikler, Caz Kedisi, Ecinniler, Edebiyat Nöbeti, Ekin Sanat, Eliz Edebiyat, Güney, Hayâl, Kıyı, Lacivert, Lirik, Marşandiz, Mühür, Parşömen, Sincan İstasyonu, Şehir, Tmolos,  Üvercinka, Yeni e, Yıldız Tozu, Varlık, vd. dergilerde, fanzinlerde, antolojilerde, internet portallarında yayımlandı ve yayımlanmaya devam ediyor.

ÇAĞIN ÖZBİLGİNİN ŞİİR ÜZERİNE DÜŞÜNCELERİ;

Şiir, benim için hayatımın en ön sıralarında oturan yaramaz bir çocuk… Sıklıkla tutunduğum en güçlü dallardan biri …

Sanatın hemen hemen her dalıyla -naçizane- ilgilenmeye çalışıyorum. Zamanı kavrama yetimiz dahilinde, elimden geldiğince parçası olmaya çalıştığım hayatın en güzel yanlarından biri olmuştur, şiir, benim için…

Üretirken hayatın içinde kalmaya çalışıyorum. Parçam olmayan bir şeyden yola çıkarak yazmak beni yoruyor.

Şiirde anlamı önemsiyorum. Anlamsız şiir olmaz – olamaz. Bu açık ya da kapalı anlatımla ortaya konulan şiirlerin düğümünü çözmekte oldukça önemlidir. Şiirler denklem gibi kurulabilir ancak bu anlamsız oldukları anlamına gelmez.

Kendi şiirimde anlamı zaman zaman açık zaman zaman da kapalı tutarım. Bu biraz da okurun şiiri yorumlaması, şiirin düğümünü çözmeye çalışması için kullandığım bir yöntemdir. Çünkü okur da şair gibi şiire emek vermelidir. Ne yazık ki bizim okurumuz – okurlarımız (özellikle son dönemde) hazıra konmaktan büyük zevk duyarlar. Kanımca, şiir şairi için de okuru için de emek harcanan bir yazınsal tür olmalıdır.

BEŞ ÇEKMECELİ ŞİİR

birinci çekmece

 

–ve nedense bu yüzümün yarısını görmezlikten gelişim

kendimi bilmeyişim, seni bilişim–

insanlardan kaçtıkça ezberlediğim şiirler artıyor

közümü dizelere gömüyorum

göğsümde pike yapan kör kuşlar uçuyor

kör gözlerimden çiseliyor –âh

 

açılıyor birinci çekmece

ve eskidikçe acısı artan bir aşk çıkıyor içinden

ikinci çekmece

 

kırar içimdeki sevinci

mum ışığında sayfaları daha da sararan defter

–neymişim ben, ne olmuş bana?

direnen bir soru işareti var her cümlemin sonunda

yalnızlığım körelen bir bıçak gibi

üstüne gittikçe yineliyor keskinliğini günler

sürtünüp geçiyor düşlerime

dudaklarıma astığım fotoğraf

 

açılıyor ikinci çekmece

ve öpülmekten yorgun bir fotoğraf çıkıyor içinden

üçüncü çekmece

 

kendi kendine köpüren bir deniz mi bedenim?

tuz benim yerime dudaklarımı emiyor

tüyü bitmemiş bir betim perdeye vurdukça güneş

pembe sesleriyle sıcak bir nefes gibi tütüyor

tenimdeki yaşlanmış hücreler bölünüyor

kınımda yeni yetme bir direnç göveriyor

açılıyor üçüncü çekmece

ve yapılması muhtemel bir devrim çıkıyor içinden

dördüncü çekmece

 

ustura ağzında çığlıktan yelkenlerim

dürbünümün ucunda keşfedilmemiş ülkeler

doğayla baş başa gerçekleştireceğim tırmanışımı

dişlerimin arasında –hep– ekşimsi bir tadı olacak hayatın

çarkım eski zamanların anısına burçak burçak dönecek

 

açılıyor dördüncü çekmece

ve alnı ak, düşleri sarı, elleri nasırlı insanlar çıkıyor içinden

beşinci çekmece

 

rayihalar arasından kokusuz geçtim

incindim; yol boylarında kan gülleri, gelincikler

uçurumlarına küller döken suskunluğundan

yıldızlarımı söndürdüğün gecelere uzanıyor ellerin

külrengi atların direncimi zorluyor

hadi durma! üstüme sür dünyanın bütün atlarını

açılıyor beşinci çekmece

ve yüreği nallanmış bir adam çıkıyor içinden

**

 

DAL BOYNUMA ÇİÇEK TAKIN

 

şehri ayaz vurdu, çantam hazır

yanılgım dipte, en dibinde toprağın

tarihten acıyarak geçirdim eylülleri

ateşine üfledim

aster çiçeklerinin

 

yüzümden

suya indi

güler yüzlü

midillim

 

bir ağaca kiralayıp hüznü

yapraklarını saydı

anı defterim

 

köklerimi kemiren oklu kirpiler hani?

ekilip biçilen tarlası ömrümün

göğsüm dediğim diz boyu ekin

selamlıyorum

kendime su taşırken

düştüğüm

çukurları

ve aklımdan çıkan yerlerini

hayatımın

 

içim ki! dışıma zamansız taşan nehir

 

cana yakın sesler gibi gürle

kalbim

korkuyu bile korkutmaktan çekinip

suyun hafızasına mı

kazınmak istiyor bulgun?

camımı çerçevemi

indiriyor

güpegündüz

 

dal boynuma çiçek takın

gideceğim, çantam hazır

 

**

 

TOMURCUK SEVİNCİ

çatlamaya meyilli buzul görüntülerin

banyosunu yaptırmış gözlerim gecelere

 

ayazmalar kuşanmış kadim ıssızlığın

başka bir geleceğe açılan sandığıyım

 

gece bitkilerine ilham veren gotiklik

kalbime liman değil sığındığım akşamda

 

güllerim küllerini kucaklıyor loşlukta

içimi dökeceğim bir kap uzatın bana

 

öfkemden yayılıyor ağzıma sözcüklerle

nehirlere can veren gideğen sır bilincim

 

kulağım patlayacak tomurcuk sevincinde

düşüncenin yaşama dönüştüğü yerdeyim

 

Arkadaşlarınızla paylaşın

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu
error: Uyarı: Korumalı içerik !!

Reklam Engelleyici Algılandı

Sitemizden en iyi şekilde yararlanmak için lütfen reklam engelleyicinizi kapatınız.