Ülkemiz ölçüler üstü bir felâket yaşıyor.
On binlerce görevli ve gönüllü bütün güçleriyle kurtarma ve yardım çalışmaları yapıyorlar.
Hepsi acıları derinden hissediyorlar.
Ülkenin dört bir yanından yardımlar ve bağışlar akıyor.
Yunanistan, Bulgaristan, Almanya, İspanya, Azerbaycan, Rusya, Çek Cumhuriyeti, Tayvan, Malezya, İspanya ve diğerleri yardım ekipleri yolladı.
Göçük altında kalan vatandaşlarımızı kurtarmaya çalışıyor.
Ama aymazlık içinde olan bir zümre var.Depremin Allah’ın ikazı olduğunu söyleyen dinci taifesi var Depremin Allah’ın bir ikazı olduğunu söyleyip tarikatlarına mürit toplama peşine düşmüşler.. Belli ki Allah, şeyhlere yeteri kadar mal mülk akmayınca gazaba gelmiş.
Felâketin yaralarını sarmak için “Zikir kalbe şifadır” başlıklı Arapça dualar paylaşan saf insanlarımız var.
Allah’ın bütün yaraları saracağını söylüyor ve Allah’tan yardım niyaz ediyorlar. İnsanları zikir çemberlerine katılmaya davet ediyorlar. Kendilerinin deprem bölgelerine yardım çemberine katılmak gibi bir niyetleri yok.
Camilerde sabah namazından sonra deprem için özel dualar okunuyor. Cemaat vecd içinde.
Pek çok yabancı ülkeden gelmiş insan gibi insanlar deprem bölgelerinde fedakârca çalışırken onlar dua etmekle yetiniyorlar. Hiç akıllarına gelmiyor. Zikir için, dua seansları için harcanan saatlerde deprem kurbanları için yardım etmeye çalışanların yanında yer alabilirlerdi.
Son on yıldır zaman geri kaymakta. Youtube kanalları safsata yayan kaynaklara döndü. Öyle ki sözüm ona ekonomist geçinenler bile kanallarına konuk olarak tarih öncesi “araştırmacı yazarları’ konuk ediyorlar. Bu “araştırmacı yazarlar” dünyanın düz olduğunu ve sabit durduğunu “kanıtlıyorlar”.
Padişah 3. Ahmet zamanında ZAMAN MAKİNASI yapıldığını açıklıyorlar.
Abdülkadir Geylani ve Muhiyyiddin’i Arabî’nin menkıbeleri tartışılmaz gerçekler olarak anlatılıyor.
*Muhyiddîn-i Arabî Hosanda kendini eleştiren adamı uzaktan bıçakla öldürüyor.
*Muhyiddîn-i Arabî geçmiş peygamberlerin ruhlarıyla görüşüyor.
*Kâbe, Muhyiddîn-i Arabî’nin etrafında tavaf ediyor.* Hz. Muhammed rüyasında Muhyiddîn-i Arabî’ye Füsûs-ül-Hikem adlı kitabı verip yaymasını istiyor.
.Muhyiddîn-i Arabî, ruhlar ile üç şekilde görüştüğünü açıklamış.1) rüyâ yoluyla, 2) onlarin rûhâniyetlerini dâvet edip görüşerek, 3) bedenimden rûhumu ayırıp, rûhumla onlarin yanına
giderek*
Abdülkadir Geylani ölmüş ve gömülmüş bir şarkıcıyı diriltiyor, mezarından çıkartıyor.
*Abdülkadir Geylani aynı anda 70 ayrı yerde olabiliyor.
*Şeytan Abdülkadir Geylani’yi kandırmaya çalışıyor ama başaramıyor.
Fazlallah Astarabadi (14. Yüzyıl) Hurîfîliğin en önde gelen alimi
Allah’ın verdiği mesihlik görevini üstlendi.
Bütün peygamberlerin efendisi olarak kabul edildi.
Hz. Muhammed’in ve Hz. İsa’nın yarım bıraktığı görevleri tamamlamak için gönderildi.
Allah evreni onun hatırına yarattı.
İdam edildi ama müritleri onun dirilip dünyayı düzene sokacağına inandı; hatta bir müridi geri gelişine vesile olsun diye Timur hanedanından Shahrukh’a bıçakla saldırdı (1447)
.Fazlallah Astarabadi Sünni ulema tarafından müslüman olarak kabul edilmez ama onun hurîfîlik gözlemlerinden yararlanılır.
Görülen o ki tarikatlar Abdülkadir Geylani, Muhyiddin-i Arabi ve Fazlallah Astarabadi gibi kişilere Hz. Muhammed’e bile verilmeyen faziletler yükleyerek zımnen kendilerinin de aynı faziletlerle münezzeh olduklarını iddia etmektedirler.
Hâlâ mı Allah adına aldatanları görmüyorsunuz?
Görmüyor musunuz ki hırsız, uğursuz müteahhitleri ve rüşvet yiyip güvensiz binalar kondurulmasına izin verin soysuzları aklamak için bu büyük felâketin sorumlusu olarak Allah’ı gösteriyorlar.
Sizi “kanatları altına alıp” felâketlerden koruyacaklarını söylüyorlar. Tabi malınız, canınız ve ırzınız karşılığında
Allah adına aldatanları hâlâ mı görmüyorsunuz?