ATATÜRK: “Gerçek İslâmiyet’ten uzaklaşanlar, kendilerini düşmanlarının esareti altında bulurlar.”[1]
Mustafa Kemal, 23 Nisan 1920’de bağımsızlık ve özgürlük savaşını yürütmek üzere, Türk Milletinin ortak birleştirici aklını T.B.M. Meclisi’nde kurumsallaştırarak törenlerle ve
“Ya Rabbi, Sen Türk ordusunu muzaffer et. Türklüğün, Müslümanlığın düşman ayakları altında çiğnenmesine müsaade etme!”[2] duasıyla açılışını yapmıştı.
Sıra, TBMM öncülüğünde Kurtuluş Savaşı’nı başlatmaya gelmişti. Bu “Özgürlük ve Bağımsızlık Savaşı’nı” Türk Milleti olarak kimlere karşı, ne için, nasıl ve ne şekilde gerçekleştirileceğinin gerekçesini/meşruiyetini açıklamak üzere Büyük Millet Meclisi Reisi Mustafa Kemal imzasıyla aşağıda sunacağımız beyanname yayınlanmıştır.
9 Mayıs 1920’de yayınlanan beyanname, Kur’an’daki evrensel değerleri de içeren beş ayeti esas alıyordu.
Tevrat-İncil Haçlı İttifakı’nın 1897 İsviçre Basel kentinde aldığı karar uyarınca İsrail’in kurulması projesi kapsamında, Osmanlı İmparatorluğu’nun tasfiyesi için başlatılan I.Dünya Savaşı sonunda 30 Ekim 1918’de Mondros Ateşkes Antlaşması imzalandı. Daha sonra bu antlaşma çerçevesinde Anadolu çeşitli bölgelerinden Fransızlar, İtalyanlar, Yunanlılar İngilizler tarafından işgal edilmeye başlandı. 15 Mayıs 1919’da Yunanlıların İzmir’i işgali tüm yurtta büyük infiallere neden oldu. Peşinden İstanbul’un İngilizler tarafından işgali ise bardağı taşıran son damlaydı. Bu emperyalist uygulamaya asla boyun eğmeyecek olan ve karşılaşılan durumun önemini kavrayan Kuvayı Milliyeciler harekete geçtiler. Bu tertipten ancak milletçe bir Kurtuluş Savaşı ile çıkılabilirdi ve o gerçekleştirilmeliydi. Bu düşüncelerle 23 Nisan 1920’de Ankara’da Türkiye Büyük Millet Meclisi açıldı ve Kurtuluş Savaşı’nın bu milli meclis ile yürütülmesi kararlaştırıldı. Yurt çapındaki örgütlenme önce öncü kuruluş T.B.M.M’nin açılışıyla gerçekleştirildi. Daha sonra ise T.B.M. Meclisi’nin önderliğinde karşılaşılan uluslararası büyük komploya karşı “milletin bağımsızlığı ve misakı milli sınırları içinde vatanın bölünmez bütünlüğünü sağlamak” üzere Kurtuluş Savaşı sözü geçen beyannameyle başlatıldı.
İşte bu aşamada Türkiye Büyük Millet Meclisi Reisi imzasıyla Kurtuluş Savaşı’nı niçin, kimlere karşı, nasıl yapacağız konularını millete ve İslâm dünyasına açıklayan;
(a) Türkiye Büyük Millet Meclisi Şer’iye Encümeni’nce 9 Mayıs 1920’de hazırlanan “Memleket Dâhiline Beyanname” ile
(b) 9 Mayıs 1920 tarihli, BMM Reisi Mustafa Kemal’in imzasını taşıyan, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nce Bütün İslâm Âlemine hitaben kaleme alınan iki beyanname yayınlandı.
T.B.M. Meclisi’nde Kabul Edilerek Yayınlanan “BEYANNAME”
“İslâm Dünyasına!”
“Bütün bilim ve irfan ustalarının ve hakikatlerin yapısına tanışıklık zevki olanların bildikleri üzere, bütün âlemler; Hâkimi lâyezal ve âlimi Zü’l-Celâl Hazretlerinin (Yok olmaz, sonsuz büyüklük ve azamet sahibi Allah’ın) ilâhi adlarının ortaya çıkan görüntülerinden ve kusursuz ve yüce sıfatlarından ibarettir. İnsan türü ise, belirtilerin ve eserlerin özü ve parçasıdır. İnsanda dünyayı bayındırlaştırma, toplumu yönetme gibi hilâfet sırrının görüntüsünün tamamı, bu suretle Nizam-ı Âlemin mükemmel çehresi üzere bekası (yeteneği vardır)! İnsanın sahip olduğu on iki tür kuvvetin dengesine ve adaletine ve bunun ortaya çıkması ise yaratıcısına ibadet, her hususta adalete riayet, kanun koyucu sayılan ulemanın şer’i hükümlerine ve İslâm siyasetine uygun olarak beyan ve tebliğ edeceği emre itaat gibi iyi ahlak sahibi olmasına ve hakkın diyanetine sımsıkı sarılmalarına bağlıdır.”
- Bağımsızlığımızı İhlâl’le Ülkemizi İşgal Eden İngiltere ve Bağlaşıklarına Karşı Kur’anca Hareket Biçimimiz
“Rabbinin yoluna hikmetle ve güzel öğütle çağır! Ve onlarla en güzel şekilde mücadele et.”
“Dolayısıyla şeriat/kurallar koyan en yüce ve en kutsal Allah Hazretlerinin ümmeti hikmetle ve güzel öğütlerle ve beğenilen tartışma ile irşadı emreden, “Rabbinin yoluna hikmetle (zulüm ve fesadı engellemek için konulmuş ilkelerle) ve güzel öğütle çağır! Ve onlarla en güzel şekilde mücadele et.” (Nahl/125) yüce ayetiyle ulu buyruklarına uygun olarak; düşmanlarımızdan İngilizlerin sırf İslâm’ı yeryüzünden kaldırmayı amaçlayan hainliğiyle halifelik ve saltanat merkezimiz olan sevgili İstanbul’umuzu işgal ve şanlı halifemizi esaret altına almak yolu ile millî bağımsızlığımızı ihlal ettiklerine karşı biz Müslümanların dini mübinimizin emrettiği dairede ne suretle hareket etmesi lazım geldiğini ilan ve beyana zorunluluk ortaya çıkmıştır.”
- “Sizinle Savaşanlarla Allah Yolunda Siz De Savaşın!”
“Ey İslâm Milleti! Din ve yurdumuza saldıran ve sizi ülkenizden çıkaran düşmanlarınızı nerede bulursanız, onları, sizi çıkardıkları gibi çıkarınız ki onların sizi ülkenizden çıkarmaları bir fitne olup, “fitne ise katilden /öldürmekten daha kötüdür” anlamında olan “Ve sizinle savaşan kimselerle Allah yolunda savaşın ölün, öldürün-. Ve haddi aşmayın. Şüphesiz Allah, haddi aşanları sevmez.’ ‘-Ve onları nerede yakalarsanız öldürün, çıkardıkları yerden siz de onları çıkarın. Ve fitne, öldürmeden daha şiddetlidir” (Bakara/191) Allah kelamı kapsamında ateşkesten sonra düşmanın eline geçmiş olan ülkeyi geri almak ve düşman pisliğinden temizlemek için kuvvetli bir azim ve imanla çalışma ve gayretten daha makul ve daha meşru /hukuki hiçbir hareket zihinde canlandırılamayacağına göre! İstanbul ve İzmir ile diğer işgal altında bulunan vatanın kurtarılması şer’i/hukuki lüzumuna dayanarak! Milletin uyanış sinesinden doğmuş olan Kuvay-ı Milliye’nin hareketi her yönden şer’i şerife uygun olmakla beraber düşman âlemi gözünde hayat hakkına sahip olduğumuzu ispata yeterli bir meseledir.”
“Şundan dolayıdır ki
** Müslümanların halifesi olan hazretin halifelik ve saltanat makamı İstanbul, padişahın isteğine aykırı olarak düşman devletlerince kesin biçimde işgal edilmiştir.
** İslâm askerleri silahlarından soyutlanmış ve kimileri haksız yere öldürülmüş ve
** Halifelik merkezini korumaya çalışan bütün istihkâmlar, kaleler ve öteki savaş araçları alınmış ve
** İstanbul’da sıkıyönetim uygulayarak,
** Savaş mahkemeleri kurarak,
** İngiliz yasaları ile İslâm milletini yargılayıp cezalandırarak halifenin yargılama hakkına el koymak
** Ve işgal altına alınan yerlerdeki Müslüman olmayan uyruklarla ortaklaşarak, İslâmları öldürmek,
** İslâm kız ve kadınlarının ırz ve namusunu yırtarak
** Ve Müslümanların kutsal saydıklarını hor görerek,
** Allah’ın kitabı ile alay edildiği söylentileri yoğunlaştığından, zorunlu olarak bunlarla ilgili bilgiler alıyor ve önümüzde gelişen bu olaylara tanık oluyoruz.”
** “İslâm’ın can düşmanı ve bütün İslâm toplumunun amansız cellâdı olan İngilizler İslâm halifeliğini de ortadan kaldırarak bütün dünyaya egemen olmayı ve
** Müslümanları da toptan yok etmeyi karar altına almışken bunlarla savaşmamak MÜSLÜMANLIĞA AYKIRI DÜŞER.”
“Milletimiz İslâm’ın yüce gerçekleri ve Osmanlının örnek niteliklerinden önemli eserleri taşıyışı ve Allah’ın yaratılış olarak bağışladığı pek değerli yetenekleri taşımasına karşın, ivedi kurtuluşu, birlik olmada arayan aylardan beri yörelerini sarmış olan korkunç baskıları altında kanaya gelen yüreklerden ülkenin kurtarılışı ve halifelik, millet ve ülkenin bağımsızlığına yönelik çabasındaki yurt hareketlerini istekle, doğru yolu görerek kucaklamış ve her yerde silahlanarak harekete hazır duruma gelmiştir.”
- O Halde Vuku Bulacak Taarruza Karşı
“Hep Birlikte Allah’ın İpine/Kur’an’a Sıkıca Sarılın”
“Apaçık din olan İslâm’ın bu konudaki hikmetle ilgili naslarını yaymak ve genelleştirmekle bağımsızlığını korumak ve halkı aydınlatmak doğrultusunda din buyruklarına uyarak oluşan önemli farizaları takip ve her ihtimale karşı yapılacak saldırıyı kırmak için;
“Ey iman etmiş kimseler! Allah’a nasıl takvalı davranmanız gerekiyorsa öyle takvalı davranın ve ancak Müslimler olarak can verin. Ve hep birlikte Allah’ın ipine /Kur’an’a sıkıca sarılın, ayrılmayın ve Allah’ın üzerinizdeki nimetini hatırlayın.” (Âl-i İmran/103) Allah’ın yüce buyruğu gereğince;
** Ümmeti birleşmeğe yönlendirerek
** Dost ve düşman gözünde din ve devleti her türlü hata ve kötü günden korumak ve
** Milletin temelini hayat felsefemize uygun olarak kurmak zorunluluğu doğuyordu. Bu zorunluluksa gerek dinî ve gerekse millî toplumsal yeteneklerimizden dolayı, şimdi de gelecekte de ülkenin ve milletin esenliği için İslâm ileri gelenlerine düşüyordu. Bu sırada millet, bütün olarak bu yüce hizmete girmek duygusuyla dolmuş, Ankara’da bir millet meclisi açılmasını uygun görmüş ve Allah’ın yardımıyla Nisan’ın yirmi üçüncü Cuma günü de görüşmeler başlamış ve bu saate kadar da toplantımızın özüne uygun hizmetlerde bulunmuştur. Böyle önemli bir anda İstanbul çevresinde hayvani duyguları insani anlayışlarına üstün gelen bir takım soyu bozukların İngiliz üstünlüğü ve baskınlarından yararlanarak yüce yetkiler alma isteklerinden dolayı bu uyum ve birliği bayağı bir ayaklanma türünde gösterip birtakım çapulcuları yabancı parası ile doyurmaya çalışarak ve Anadolu’nun birtakım yerlerine göndererek Müslümanlar arasında gözyaşı dökme kışkırtıcılığı yaptıkları bin türlü kötülemelerle anılan üzücü olaylardandır.”
- İyilik ve Takva Üzere Güçbirliği Yaparak Birleşin
“İnsanların yaratılıştan çıkarcı olmaları dolayısıyla kişisel kazanç sürekli yeğlenmekte ve bu da olağan bir durum sayılmaktadır. İnsanların bu durumlarından dolayı Allah Kur’an-ı Kerim’inde “Teâvün’ü/yardımlaşmayı” şu ayetle bildiriyor:
“Ey iman etmiş kimseler! … Ve iyilik ve takva üzerinde yardımlaşın, günah ve düşmanlık üzerinde yardımlaşmayın. Ve Allah’a takvalı davranın. Hiç şüphesiz Allah azabı/kovuşturması çok çetin olandır.” (Maide/2)
“Bu ayetin geliş nedeni, dünya çıkarlarında Müslümanlar arasında dayanışmanın temelini, güç birliğini kurmak ve onu sağlamlaştırmaktır. Her zaman Müslümanlar için uyulması gereken bu dinî kuralları böyle anlarda korkusuzca bozmaya çalışan ve Müslümanlar arasına bölücülük sokan ve bozgunculuk tohumları saçarak İslâm’ı birbirine boğazlatmak gibi kötülükleriyle ortaya çıkan bozguncular, milletin ulu amacını başka bir yönde göstermekte ve özlemlerini bu aşağılık yolla düşlemektedirler. Ama güvenmek gerekir ki; bu gibi lânetli telkinlerin milletin arasında yer bulamayacağını tayin ve takdirden aciz olan satılmışlar, çok iyi bilmektedirler ki, gaflet ve cinayetlerinin derecelerini sonucun ortaya çıkmasıyla anlayacaklardır.”
- Mücadelede, Düşmandan Gelecek Psikolojik Savaş İçerikli Fitne ve Algı Operasyonuna Dikkat Gerekir
“Allah buyuruyor ki; “Ey iman etmiş kimseler! Eğer fâsığın biri size bir haber getirirse hemen araştırın. Yoksa bilmeden bir topluluğa sataşırsınız da -zarar görürsünüz de- yaptığınıza pişman olanlar olursunuz.” (Hucurât/6)[3]
“Yani bu ayetle özet olarak denilmektedir ki; “Size bir fâsık gelir de kötü bir haber getirirse, o haberi iyi inceleyiniz, incelemeksizin bir girişim yapacak olursanız, kötülüklere bulaşır ve sonra pişman olursunuz… Bu nedenle her işitilen sözlerin incelemeden doğruluğuna inanmak, hele bozgunculuk türündeki sözleri olduğu gibi benimsemek şu kritik anda pek zararlı olsa gerektir.”
“İşte bunlar, bizim için ibretli olmalı, bütün dünyadaki üç yüz milyonu aşkın Müslüman’a bir sığınak kalmışsa, o da burasıdır… Buranın (vatanın) ve milletin bağımsızlığını koruma işinde milletimiz sağlam bir yapı gibi kenetlenmiş olup, Allah’ın yardımına kavuşmayı dilemelidir. Tevfik Allah’tandır. Ve selâm da Hüda’ya uyanlaradır.”[3]
Millete, Mustafa Kemal’in imzasını taşıyan bu beyanname ile kuruluş ve var oluş nedenini açıklayan T.B.M.M. amacına ulaşacağı yol pusulasını da hemen tespit etmiştir. Bu nedenle İcra Vekilleri Heyeti, öncelikle “Teşkilatı Esasiye Kanunu Layihası”nı 18 Eylül 1920’de T.B.M.M’ne sunmuştur. Sonraları “Halkçılık Programı” adıyla anılan bu tasarının içeriğini açıkladığı konuşmasında; Gazi Mustafa Kemal, önerdiği yönetim biçimini şöyle özetlemiştir:
“Böyle bir hükümet, hâkimiyeti milliye esasına dayanan bir halk hükümetidir.”[5]
Aslında Halkçılık Programı öncelikle emperyalizme karşı bir savunma projesi ve sonra da bağımsızlığa ulaşılmasının ardından, ülkede yürürlüğe konulacak yeni rejimin önüne koyacağı görevlerin bir listesi konumundadır.[6]
İşte bu program, TBMM’de yapılan tartışmaların ardından, Encümen-i Mahsus adını taşıyan bir komisyon tarafından incelenmiş ve bunun ilk dört maddesi ayrı bir beyanname haline getirilmiştir. Beyanname, Birinci Büyük Millet Meclisi tarafından aynen kabul ve ilan edilmiştir. Metnin içindeki şu iki paragrafın -ki Halkçılık Programı’nın Maksat ve Meslek başlığını taşır- titizlikle yorumlanması gerekmektedir:
“Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümeti, milletin hayat ve bağımsızlığını kurtarmayı yegâne ve mukaddes gaye bildiği halkı, emperyalizm ve kapitalizm tahakküm ve zulmünden kurtararak irade ve hâkimiyetin hakiki sahibi kılmakla amacına ulaşacağı inancındadır.”
“Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümeti, milletin hayat ve bağımsızlığına suikast eden emperyalist ve kapitalist düşmanların tecavüzlerine karşı müdafaa ve harici düşmanlarla işbirliği yapıp milleti aldatmaya ve ifsada çalışan dâhili hainlerin cezalandırılması için orduyu sağlamlaştırmayı ve onu milli bağımsızlığın dayanağı bilmeyi borç sayar.”[7]
Konumuzla doğrudan ilgili olan Halkçılık Programının dördüncü maddesi “hükümetin; halkın maruz bulunduğu sefalet sebeplerini gidererek saadet ve refahın gereklerini temin etmeyi esas ilke olarak benimsediğini” belirtmektedir. Hükümet bu doğrultuda toprak, eğitim, adliye, maliye iktisat ve genel olarak toplumsal sorunlarda, halkın gereksinimlerine göre gereken yenilikleri yapmayı başlıca görev saydığını vurgulamaktadır.
Halkçılık programı Kurucu Meclis’in üstlendiği görevleri açıklıkla ortaya koyduğu kadar, kurulmakta olan milli devlet ordusunun işlevinin önemini de vurgulamaktadır.
Bağımsızlığın özellikle korunması zorunluluğuna ilişkin bu belirlemelerin, salt o günlerin koşullarıyla sınırlı bulunduğu ileri sürülemez. Hemen belirtilmelidir ki emperyalizmin; ülkemizin bağımsızlığına yönelttiği tehditler günümüzde, Halkçılık Programı’nın hazırlandığı günlerdekinden daha da ağırdır.[8]
Kaynakça
[1] ATATÜRK’ÜN Söylev ve Demeçleri, Cilt:, s.139 [2] Sinan MEYDAN, Bir Ömrün Öteki Hikâyesi Atatürk, Modernizm, Din ve Allah, İstanbul, 2002, Toplumsal Dönüşüm Yayını, s.157. [3] Atatürk’ün Anadolu Ajansını kurdurmasının nedeni, Türk kamuoyunu yanlış yollara sürükleyecek, milli birliği tehlikeye düşürecek iç ve dış yayınlara karşı milleti uyarmak, ulusal bağımsızlık savaşını başarıya götürecek karar ve hareketleri, alınan kararları günü gününe halka ulaştırmak, hükümetle halk arasındaki bağlantıyı sağlamaktan kaynaklanmıştı. (Prof.Dr. Yücel ÖZKAYA, Milli Mücadelede Atatürk ve Basın, İstanbul, 2001, Cumhuriyet Kitapları, s.7) [4] Bu beyanname BMM Şer’iye ve Evkaf Komisyonunca hazırlanmış, T.B.M.M. Reisi Mustafa Kemal imzası ile “Millete Beyanname” olarak yayınlanmıştır.Hâkimiyet-i Milliye, 1.yıl, No:29, 1.Mayıs.1920;
Atatürk’ün Bütün Eserleri, İstanbul, Kaynak Yayınları, c.VIII, s.198, 201; Zekâi GÜNER – Orhan KABATAŞ. Millî Mücadele Dönemi Beyannameleri ve Basını, Ankara, 1990, Atatürk Kültür Merkezi Yayını, s. 15-18;
Mustafa ONAR, Atatürk’ün Kurtuluş Savaşı Yazışmaları, Ankara, 1995, Kültür Bakanlığı Yayını, c.II. s.133-136.
Sedat ŞENERMEN, Gazi Mustafa Kemal’in İslam/Kur’an Kültürü, İstanbul, 2013, 2.Baskı, Togan Yayınları, s.38-43;
Abdurrahman KASAPOĞLU, Atatürk’ün Kur’an Kültürü, İstanbul, 2008, İlgi Kültür Sanat Yayını, s.40-42;
Bekir BİÇER, Modernist Müslüman Mustafa Kemal, Ankara, 2008, Ebabil Yayınevi.
[5] İsmail ARAR, Atatürk’ün Halkçılık Programı, İstanbul, 1963, Baha Matb, s.9. [6] Prof.Dr. Cahit CAN, Cumhuriyet Devrimi ve Öngörülemeyen Bugünü, İstanbul, 2011, Kaynak Yayınları, s,28. [7] Halkçılık Programı, Maksat ve Meslek, madde:4, Atatürk’ün Bütün Eserleri, İstanbul, 2002, Kaynak Yayını, c.9, s,324. [8] C.CAN, a.g.e., s.30.