14 Mayıs seçimlerinde son günlere gelindi. Seçim günü yaklaştıkça AKP iktidarı her zamankinden daha fazla tuhaf söylemlere başladı. İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, 27 Nisan Perşembe günü İstanbul’da İlim ve Kültür Vakfı’nın etkinliğinde konuşma yaptı ve şunları söyledi: “15 Temmuz onların fiili darbe girişimiydi. 14 Mayıs da siyasi darbe girişimleridir. Bu kadar açık ve nettir. 14 Mayıs 2023, Batı’nın siyasi darbe girişimidir. Türkiye’yi tasfiye etmeye yönelik hazırlıkların 14 Mayıs’ta her birini bir araya getirerek oluşturulabilecek siyasi darbe girişimidir.” Soylu, bu sözlerini sosyal medyada da paylaştı.
Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, 28 Nisan Cuma günü Şanlıurfa Eşraf buluşmasında yaptığı konuşmada şunları söyledi: “14 Mayıs’ın akşamı Türkiye’de iki fotoğraftan biriyle karşılaşılır. Ya şampanya patlatıp bunu sabaha kadar kutlayanlar olacak ya da temiz alnını şükür için secdeye koyup Rabb’ine hamdedenler olacak. Bu ikisinden birini oluşturmak bizim, aziz milletimizin elindedir. O gece kimi sevindireceğimize iyi karar verelim. Ya Kandil sevinecek ya Şanlıurfa’nın asil insanları sevinecek. Ya FETÖ sevinecek ya bu milletin temiz evlatları sevinecek.”
Bozdağ aynı konuşmasındaki “siz olsanız bir yere giderken ailenizi Kılıçdaroğlu’na mı emanet edersiniz, Tayyip Bey’e mi emanet edersiniz? Ailemizi emanet edemeyeceğimiz insanlara ülkemizi lütfen emanet etmeyelim” sözleri tepki çekti. AKP iktidarının PKK terör örgütü ile görüşmelerini, Fetö ile ortaklıklarını unutan Bekir Bozdağ’ı bizler unutmadık. Küçük çocuğun cinsel istismarını “küçüğün rızası var” diyerek savunan ve Fethullah Gülen’e övgüler yağdırdığı günleri unutmuşa benziyor.
Bu kendini bilmez siyasilerin mantığı şöyle işliyor: AKP kaybederse darbe, kazanırsa demokrasi bayramı olacak. İşte bu mantık 21 yıldır ülkemizi yönetiyor. PKK terör örgütünü bitiren Türk Silahlı Kuvvetleri’nin elini kolunu bağlayıp, Fetöye teslim eden, Oslo’da PKK terör örgütü ile görüşen, Habur’da çadır mahkemesi kurarak teröristleri aklayan AKP iktidarı değil miydi? Müslüman kardeşler adlı terör grubunu destekleyerek, ülkemizi savaşların eşiğine getiren, milyonlarca Suriyeliyi ve bazı teröristleri ülkemize getiren AKP iktidarı değil miydi? Eğitimi tarikatlara teslim eden, sağlık sistemini bitiren, doktorları dövdüren ve “giderlerse gitsinler” diyen AKP iktidarı değil miydi? Yargıyı, üniversiteleri, tüm devlet kurumlarını Fetöye teslim eden AKP iktidarı değil miydi? Ekonomiyi batıran, halkı yoksullaştıran, işsiz ve aç bırakan AKP iktidarı değil miydi? Ege adalarını işgal eden Yunanistan’a tepki veremeyen, tüm komşularımızla ilişkilerimizi bozan AKP iktidarı değil miydi? ‘TC’ ibaresini kaldıran, Andımızı yasaklayan, Atatürk’e diktatör diyen, “iki ayyaş diyen”, laikliği ortadan kaldıran ve ülkeye korku salan AKP iktidarı değil miydi? Bugün AKP iktidarı, muhalefetin mitinglerine saldırılar düzenlemekle ilgilenmektedir. İktidarın sonu yaklaştıkça, her türlü kışkırtıcı eylemlerde bulunmaktan çekinmeyecekleri, 2015 seçimlerinde de görülmüştü.
Şimdi seçimle bu iktidarın değiştirilebilir olduğu görülmektedir. Ancak geçmişin hesabı tam olarak sorulmadan, ülkemize aydınlığın gelmeyeceğini de bilmeliyiz. Tayyip Erdoğan başta olmak üzere Fetöcülerden, PKK terör örgütü destekçilerinden, AKP iktidarında görev almış Ahmet Davutoğlu, Ali Babacan, Sadullah Ergin, İdris Naim Şahin ve benzerlerinden yaptıkları sivil darbenin hesabı sorulmadan, yandaşlarıyla hortumladıkları paralar halkın kasasına geri konmadan ne aydınlık, ne özgürlük, ne adalet, ne de huzur gelir.
Bu seçimde Tayyip Erdoğan nefretiyle muhalefeti birleştirme planı yapılmıştır; bu nefret ideolojik netliğin olmadığı bir birlikteliğe dönüştürülmüştür. Temel konular hakkında görüş birliğine varılmadan, sadece parlamenter sisteme geçiş için birlik oluşturulmuş ama ideoloji aranmamıştır. Böylece Fetöcüsü, PKK terör örgütü destekçisi, ABD ve AB yanlısı, Ergenekon ve Balyoz kumpasları savunucuları, Ermeni soykırımı yapıldı diyenler, tutucusu, liberali, laik ve laiklik karşıtı, Kemalist ve Kemalizm karşıtı, Altıokçusu ve özelleştirmecisi, bir araya getirilerek yeni bir oluşum yaratılmıştır.
Bugün seçime katılan partilere ve ittifaklara bakınca, ülkemizin çok zorlu bir sürece gireceği görülmektedir. Bu seçimin ardından erken seçim de gündeme gelebilecektir. Günümüzde “Türkiye vatandaşlığı” terimini kullananlar, ırkçı, bölücü, dinci partilerle ortaklık yapanlar, sözde Ermeni soykırımını savunanlar, Fetöye bel bağlayanlar, emperyalizme hizmet edenler, Türk bayrağının adını değiştirip “Türkiye Bayrağı” yapmak isteyenler, anayasadan “Türk kelimesinin çıkarılmasını ve ilk dört maddenin değiştirilmesini isteyenler muhalefet saflarında da yer almaktadır. Böylelerinin AKP iktidarından ne farkları var? Yüzeyseli, düşünmeyeni, sorgulamayanı ve özellikle haini fazla olan ülkeler, emperyalist güçler tarafından sömürülmeye mahkûmdur.
Nereye bakarsak Türk, Atatürk ve laik cumhuriyet düşmanlarını görmekteyiz. 100 yıllık cumhuriyet tarihimizin en büyük kumpası ile karşı karşıya kaldığımızın farkında değiliz. Bu kumpasa karşı kendilerini Atatürkçü olarak görenler ne yapıyor; neden ve nasıl bu kadar sessiz kalabiliyorlar? AKP’nin, Fetönün eskilerine ve şeriatçılara, bölücülere sarılarak aydınlık gelecek düşleyenler, ülkemizin daha güzel bir geleceğe layık olmadığını her gün tekrar tekrar ve yeniden kanıtlamaktadır.
14 Mayıs seçimleri AKP iktidarının gitmesini sağlayabilir ancak hangi iktidar gelirse gelsin, ülkemizin sorunlarının çözülebilirliği kolay gözükmemektedir. Yanlış ittifaklar, yanlış adaylar ve yanlış parti yöneticileriyle ülkemiz bir süre daha zaman yitirecektir. Atatürk ilke ve devrimlerini, Türk ulusunu, demokratik ve laik cumhuriyeti savunan partiler ve yöneticilerle aydınlığa ulaşacağımız günlerin geleceği bilinmelidir.
8 Mayıs 2023.