- Atatürk’ün Gençliğe Hitabesi
“Ey Türk gençliği!
Birinci vazifen; Türk istiklâlini, Türk cumhuriyetini, ilelebet muhafaza ve müdafaa etmektir.
Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegâne temeli budur.
Bu temel, senin en kıymetli hazinendir.
İstikbalde dahi seni bu hazineden mahrum etmek isteyecek dâhilî ve haricî bedhahların olacaktır.
Bir gün, istiklâl ve cumhuriyeti müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için içinde bulunacağın vaziyetin imkân ve şeraitini düşünmeyeceksin. Bu imkân ve şerait, çok namüsait bir mahiyette tezahür edebilir. İstiklâl ve cumhuriyetine kastedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler. Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zapt edilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir. Bütün bu şeraitten daha elim ve daha vahim olmak üzere, memleketin dâhilinde iktidara sahip olanlar, gaflet ve dalalet ve hatta hıyanet içinde bulunabilirler. Hatta bu iktidar sahipleri, şahsi menfaatlerini müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler. Millet, fakruzaruret içinde harap ve bitap düşmüş olabilir.
Ey Türk istikbalinin evladı!
İşte, bu ahval ve şerait içinde dahi vazifen, Türk istiklâl ve cumhuriyetini kurtarmaktır. Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur.” Mustafa Kemal Atatürk
19 Mayıs 1919 tarihi, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşundaki dönüm noktalarından biridir. Atatürk’ün Samsun’a ayak bastığı tarih olan 19 Mayıs 1919 aynı zamanda “Gençlik ve Spor Bayramı” olarak kutlanmaktadır. Atatürk Millî Mücadele sıralarında Türk milletini ileri götürecek olanların ve köhnemiş fikirlere karşı gelecek olanların genç düşünceler olduğunu görmüştü. Bu nedenle de “gençlik” kavramı, Atatürk için ayrı bir önem taşımaktadır. Atatürk gençlerden sık sık söz ederken, yaş sınırı dışında düşünsel olarak gençliği yani, düşüncede yeniliği ifade etmiştir.[1] O’nun şu sözü çok anlamlıdır:
“Genç fikirli demek, doğruyu gören ve anlayan gerçek fikirli demektir.”[2]
Atatürk’ün Samsun’a çıkış günündeki şartları anımsayarak, O’nun “Gençliğe Hitabesi” çerçevesinde günümüze bakıp “bugün için yapılması gereken görev nedir” diyerek görev çıkarmak insani, vicdani, ulusal bir sorumluluktur.
- Atatürk’ün Tanımladığı Gençlik
“Benim anladığım gençlik, bu devrimin fikirlerini ve ideolojisini benimseyip gelecek kuşaklara götürecek kimselerdir. Benim gözümde yirmi yaşında bir yobaz ihtiyardır, yetmiş yaşında bir idealist de güçlü bir gençtir.”[3]
Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün bu ifadesinde geçen “yetmiş yaşında bir idealist de güçlü bir gençtir” ifadesindeki gençler ve gerçek ifadesindeki tüm gençlik olarak;
Başta “Türk Gençliğinin birinci görevi” olarak belirlenen GENÇLİĞE HİTABE’deki tüm görevlerin sorumluluk bilinci içinde, ATAMIZIN aşağıda gençlere yönelik ifadeleriyle bir kez daha gözden geçirerek, bugün geleceğe dönük “uygulanacak görevleri” çıkarmak zamanıdır.
“Her şeye rağmen kesinlikle bir aydınlığa doğru yürümekteyiz. Bende bu imanı yaşatan kuvvet, yanız aziz memleket ve milletim hakkındaki sonsuz sevgim değil, bugünün karanlıkları, ahlaksızlıkları, şarlatanlıkları içinde sırf vatan ve gerçek aşkıyla ışık serpmeye ve aramaya çalışan bir gençlik gördüğümdür.”[4]
“Gençler! Vatanın bütün ümidi ve geleceği size, genç kuşakların anlayış ve enerjisine bağlanmıştır.”[5]
“Gençler için vatani işlerde ölmek söz konusu olabilir; fakat korkmak asla!”[6]
“Başımıza neler örülmek istenildiği ve nasıl karşı koyduğumuz ve daha doğrusu milletin arzu ve emellerine uyarak ve onun yardımıyla nasıl çalıştığımız görülmeli ve gelecek kuşaklar için ibret ve uyanıklığı gerektirmelidir. Zaten her şey unutulur. Fakat biz her şeyi gençliğe bırakacağız. O gençlik ki hiçbir şeyi unutmayacaktır; geleceğin ışık saçan çiçekleri onlardır. Bütün umudum gençliktedir!”[7]
- 19 Mayıs 1919 Tarihi, Türk Milleti İçin “Kurtuluş Yolu”nun Açılış Sembolüdür
Atatürk’ün gençliğe armağan ettiği ve “Gençlik ve Spor Bayramı” olarak kutlanan 19 Mayıs tarihinin önemini daha iyi anlayabilmek için Atatürk’ün 16-19 Mayıs 1919 tarihleri arasında gerçekleştirdiği İstanbul-Samsun yolculuğunu bir kez daha anımsamamız gerekir.
Türkiye Cumhuriyeti’nin tarihindeki önemli olaylardan biri Atatürk’ün Samsun’a ayak basışıdır. Türk Milleti Birinci Dünya Savaşı sonrasında kötüleşen koşullar içinde kurtuluş çareleri ararken büyük bir lider Mustafa Kemal Atatürk ortaya çıktı ve Samsun’a ayak basarak “Kurtuluş” yolunu açtı. Dolayısıyla Atatürk’ün 16-19 Mayıs 1919 İstanbul’dan başlayan yolculuğu bir kurtuluş dönemini simgeler. Samsun’a ayak basışının taşıdığı önem Atatürk’ün Büyük Nutku’nu 19 Mayıs 1919 Samsun’a çıkışı ile başlatmasından anlaşılmaktadır ki şimdi bu yolculuğu kısaca anlatmaya çalışalım.
Samsun işgal kuvvetleri için önemli noktalardan biriydi. Stratejik bakımdan büyük öneme sahipti ve Karadeniz’den Orta Anadolu’ya açılan en rahat ve güvenilir bir kapıydı. İngilizler 9 Mart 1919 tarihinde Samsun’a askerî birlik çıkarmışlardı. Buna tepki olarak Türk Makinalı Tüfek birliğinden Hamdi adındaki bir teğmenin askerlerini alarak dağa çıkması[8] dikkatleri bu bölgeye çekti ve İngiliz Yüksek Komiserliği’nin de Türk halkının silâhlandığı konusundaki şikâyetleri üzerine bu bölgeye güvenilir bir kumandanın olağanüstü yetkilerle gönderilmesine karar verildi. Bu kumandan Mustafa Kemal Atatürk’tü ve Atatürk uzun zamandan beri ülkenin içinde bulunduğu bu umutsuz duruma üzülüyor ve bir şeyler yapmak için Anadolu’ya geçmek istiyordu. Bu, O’nun için ve milletimiz için bulunmaz fırsattır.
Esasen bu yolculuk Türk Milleti için bir dönüm noktası oldu ve kurtuluşun başlangıcıydı. Millî Mücadele’yi başlatmak üzere Samsun’da Anadolu topraklarına ayak bastığı 19 Mayıs 1919 tarihinin önemi nedeniyle de ATATÜRK, “19 Mayıs’ı” Türk gençliğine armağan etti.[9]
“Milletin bağrından temiz bir kuşak yetişiyor. Bu eseri ona bırakacağım ve gözüm arkamda kalmayacak!”[10]
“Gençler! Cesaretimizi kuvvetlendiren ve devam ettiren sizsiniz. Siz, almakta olduğunuz eğitim ve kültür ile insanlık meziyetinin, vatan sevgisinin, fikir özgürlüğünün en değerli simgesi olacaksınız. Ey yükselen yeni kuşak! Gelecek sizindir. Cumhuriyeti biz kurduk; onu yükseltecek ve devam ettirecek sizsiniz!”[11]
“Bu kadar kuvvetli ve zinde bir gençlik içinde kendimi gördüğümden dolayı mutluyum.”
“Bu memleketin gençliği, hakkımda pek büyük sevgi gösterdi. Bu kadar layık olduğumu bilmiyordum. Arkadaşlar! Bu memleketi ve bu milleti yüzyıllardan beri berbat edenler çoktan ölmüştür. Bütün gençlik, buna iman etmelidir. Bizim kanımız akmadıkça bunlar bir daha geri gelmeyecektir.”[12]
“Milletin değerli ve seçkin gençleriyle konuşmak benim için mutluluktur.”[13]
Atatürk “Gençler! Benim gelecekteki emellerimi gerçekleştirmeyi üstlenen gençler! Bir gün bu memleketi sizin gibi beni anlamış bir gençliğe bırakacağımdan dolayı çok memnun ve mesudum”[14] derken Türk gençliğine olan güvenini de anlatmıştır.
- Bugün ve Gelecekte Gençler Ve Milletin Yükselmesi
Atatürk’ün şu sözleri hepimiz için bir rehber olmalıdır:
“Beni görmek demek, mutlaka yüzümü görmek değildir. Benim fikirlerimi benim duygularımı anlıyorsanız ve hissediyorsanız, bu kâfidir”[15] demiştir.
“Sayın gençler, yaşam mücadeleden ibarettir. Bundan dolayı yaşamda yalnız iki şey vardır:
Galip olmak, mağlup olmak…
Size, Türk gençliğine terk edip bıraktığımız vicdani emanet, yalnız ve daima galip olmaktır ve eminim daima galip olacaksınız. Milletin yükselme gerek ve şartları için yapılacak şeylerde, atılacak adımlarda kesinlikle tereddüt etmeyin. Milleti, o yükselme aşamasına götürmek için, dikilecek engelleri hep birlikte önleyeceğiz. Bunun için beyinlerinize, sezişlerinize, bilginize, gerekirse bileklerinize, pazılarınıza, bacaklarınıza başvuracak, fakat sonuçta ne olursa olsun kesinlikle o amaca varacağız. Bu millet, sizin gibi evlatlarıyla layık olduğu olgunluk derecesini bulacaktır.”[16]
- ATATÜRK Düşmanı Şöyle Tanımlıyor
“EN BÜYÜK DÜŞMAN, düşmanların düşmanı, ne falan ne de filan milletler. Bilakis bu, adeta her tarafı kaplamış ve saltanat halinde bütün dünyaya hâkim olan kapitalizm âfeti ve onun çocuğu olan EMPERYALİZMDİR.”[17]
“Bizi mahvetmek isteyen emperyalizme karşı ve bizi yutmak isteyen kapitalizme karşı savaşıyoruz.”
“Biz Milli Mücadeleye başlarken karşımızda iki düşman vardı. Biri İÇ DÜŞMANLAR ki, bunu İstanbul Hükümeti temsil ediyordu. Öbürü DIŞ DÜŞMANLAR ki, bunu da yabancı işgal kuvvetleri oluşturuyordu: Ulusal Bağımsızlığımızı ortadan kaldırmak isteyen Emperyalist güçler…”[18]
Kur’an’da “Düşmanı Tanımak” Farzdır
(Fatiha/6’da) Kendisini “sıratı müstakim üzere hidayete erdirmesini” isteyen her kişiye, Yüce Allah, (Ya-Sin/60-62’de) şöyle söylemiyor mu?
“Ey Âdemoğulları! ‘Sizin için apaçık DÜŞMAN olan ŞEYTANA sakın BOYUN EĞMEYİN;”
“Sadece ALLAHA boyun eğin’ diye sizinle sözleşme yapmadık mı?”
“İşte bu SIRATI MÜSTAKİM’dir. Hâlâ selim aklınızı kullanmayacak mısınız?”
Burada kastedilen düşman, yani ŞEYTAN, biri içimizdeki cin şeytanı İBLİS olduğu Nas suresinde; diğerleri dışımızdaki bireysel ya da örgütlü küresel şer güçlerinin insan şeytanlarından oluştuğu Felak/2’de açıklanmaktadır.
“Şeytana boyun eğmek”, “onun yasalarına boyun eğerek ona kulluk etmek” demektir.
Dünya egemenliği bağlamında “zihinsel tutsaklar edinmek” amacıyla yapılan her tür algı operasyonlarıyla hedeflenen “Akıl tutulması” eylemi şeytanlık; bu işi yapanlar da şeytanlardır.
İçimizdeki dışımızdaki şeytanların zihinsel /kültürel tutsaklığından kurtulmadan insanlaşmak, özgür ve bağımsız olmak asla mümkün değildir. Çünkü; “Yeni Dünya Düzeni şeytanidir”.
Atatürk’ü anlamak, yaşadıklarını, söylemlerini, eylem ve düşüncelerini bilmek, Devrimlerini içselleştirerek kurduğu Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu değerleri üzerinden onu 21. yüzyıl akıl, bilim, idrak düzeyinde inşa etmeyi yaşam biçimi edinmekle mümkündür. Böyle olursa ancak Atamızın “Gençliğe Hitabı” ile kendini genç hisseden/kabul eden herkese verdiği görev gerçekleşmiş olacaktır.
Sedat Şenermen
Kaynakça
[1] Neşe ÇETİNOĞLU, 19 Mayıs 1919 Tarihinin Anlamı Ve Önemi, (Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Atatürk Araştırma Merkezi Uzmanı),https://dhgm.meb.gov.tr/yayimlar/dergiler/Milli_Egitim_Dergisi/medergi/11.htm Erişim, 12 Mayıs 2020, 07;13
[2] Prof.Dr. Utkan KOCATÜRK, Atatürk’ün Fikir ve Düşünceleri, Ankara 1984, Atatürk Araştırma Merkezi Yayını, s.76. [3] Niyazi Ahmet BANOĞLU, Atatürk’ün İdeolojisi, Bayram gazetesi, 14.11.1978. [4] (1918) Ruşen Eşref ÜNAYDIN, Atatürk’ü Özleyiş, Ankara, 1957, Türkiye İş Bankası Yayını, s.17. [5] (1919) Mazhar Müfit KANSU, Erzurum’dan Ölümüne Kadar Atatürk’le Beraber, Ankara, 1966, TTK Yayını, c.I, s.248. [6] (1919) Reşit Paşa, Reşit Paşa’nın Hatıraları, İstanbul, 1940, s.127. [7] (1919) Mazhar Müfit KANSU, Erzurum’dan Ölümüne Kadar Atatürk’le Beraber, c.II, s.471-472. [8] Sabahattin SELEK, Anadolu İhtilâli, İstanbul, 1981, s.206. [9] Neşe ÇETİNOĞLU, 19 Mayıs 1919 Tarihinin Anlamı Ve Önemi. [10] (1923) Ercüment Ekrem TALU, Tasvir gazetesi, 10.11.1946. [11] (1924) Mustafa Kemal ATATÜRK, Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, c.II, s.182 [12] “Cumhuriyetin Onuncu Yıldönümü”, Giresun Halkevi Neşriyatı, 1933. [13] (1930) Vakit gazetesi, 11.11.1930. [14] U.KOCATÜRK, Atatürk’ün Fikir ve Düşünceleri, (1984), s.164-165. [15] U.KOCATÜRK, Atatürk’ün Fikir ve Düşünceleri, 1984, s.164-165. [16] (1923) Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, c. II, s.133. Ayrıca bakınız: U.Kocatürk, Atatürk’ün Fikir ve Düşünceleri, (2007), s.296-298. [17] Hâkimiyet-i Milliye, 20 Temmuz 1920. [18] Bkz. Sedat ŞENERMEN, ŞEYTAN İÇİMİZDEKİ… DIŞIMIZDAKİ bireysel… küresel, İstanbul, 2019, Ulak Kayınları.