Zebani, cehennem kapısında durup, sıralanan hayat kadınlarını sorguluyordu.
İlk kadına;’’ Sen neden bu yolu seçtin? Zinanın günah olduğunu bilmiyor muydun?’’ diye sordu.
Hayat kadını ağlayarak; Kocam öldü, çocuklarım küçüktü, onlara ekmek, aş olsun diye mecburdum.’’
Zebani: ‘’Sen cennete geç.’’
İkinci hayat kadını;’’ Annem, babam hastaydı. Onlara ilaç temin etmek içindi. Ancak bu şekilde bulabiliyordum.’’
Zebani, ona da acıdı ve “sen de cennete geç” dedi.
Birkaç kadın ağlayarak, sızlayarak çeşitli bahanelerle cennete gittiler. Ta ki mini etekli, ağzında sakız, kıvıra kıvıra gelen bir kadına zebani sordu , “Sen niye bu yoldaydın? “
Kadın: ‘’Zevkine, keyfine yapardım.’’
Zebani: ‘’Sen odama geç.’’ diye yanıtladı bu kez.
Aslında ne kadar kılıflar, maskeler var. Ne kadar uydurmalar, bahaneler var. Pis işlerin izahatı yoktur, ihanetin bahanesi, kahpeliğin telafisi olmaz, hele aptalılığın asla savunması makbul değildir. Bir iyi var bir de kötü. Bir cennet var bir de cehennem.
Peki bu seçimden sonra Türkiye’yi nereye gidecek? Cennet’ mı cehenneme’ye mı gidecek? Kader mi ,sistem mi ,halkın iradesi mi? Bugünden sonra Türkiye’yi iyi yere taşımak, nasıl ve kimin gayretiyle huzura ve refaha kavuşturacak?
Gayret Kadere Âşıktır Ve Gayret Kaderi Değiştirir
Türkiye’deki seçimlerin sonuçları bölgedeki gelişmelere bağlıdır. Özellikle son on yıldaki stratejik değişimlere endeks edilmiştir. Kâhin değiliz, astroloji biliminden ise hiç anlamayız ancak Ortadoğu’nun ve Kuzey Afrika’nın yeniden çizilmesi ve bölünmesi üzerine tasarlanan proje, son onbeş yıldır net bir şekilde ortada. Özellikle demografik yapının değişikliği ve kurulacak olan yeni ülkeler,yeni eyaletler kapsamında görevliler en baştan belirlenmiştir. Ne yazık ki Ortadaoğu ve bölgenin genelinde köy muhtarının seçilmesini dahi güçlü ülkelerin var olan piramitlerinin en uç noktasında oturan kişi belirler.
Suriyeli Mülteciler Türkiye’nin Kaderini Belirliyor
Sadakat elbette ahlaki bir kavramdır. Ancak ülkelerindeki savaş nedeniyle Türkiye’ye sığınan, mülteciler on iki yıl geçmesine rağmen Türkiye’nin sosyal, ekonomik, siyasi şartlarına yabancı kalan ve hala Türkiye’de kendi kültürüyle yaşantısını devam ettiren bu misafirler nasıl oldu da bugün bir ülkenin ve bir halkın geleceğiyle ilgili verilen kararlara ortak oluyor? Hala Türk toplumunun örf ve adetlerine uzak duran, entegre olmayan bu kitle, tamamen kendilerinin geçici şahsi çıkarları doğrultusunda sığındığı ülkenin Cumhurbaşkanını ve büyük millet meclisi’ne gidecek olan mebuslarını seçme şansını nasıl olur ki türk halkın geleceği belirler?
Onlardaki seçim coşkusu, Kurtuluş Savaşı’na katılan veya şehit düşenlerde olmamıştır. Aslında bu coşkuyu zamanında,‘’Baba Esad ve daha sonra oğul Esad’ın’’ tek başkan seçiminde meydanlarda attıkları, “Canımız, kanımız size feda olsun ‘’ naraları üzerine uzun bir zaman geçmemiştir. Hala hafızamızda, dün gibi hatırlıyoruz.
Vatanlarının altyapısını, üstyapısını tekbir getirerek yerle bir ederken,o coşkuya da şahit olduk ve hatırlıyoruz. Böyle bir kitlenin, bu ülkeye nasıl bir katkısı olabilirki?
Ancak dikkatleri çeken, bu süreçte millet ittifakının,komşu ülkelerle tasarladığı siyasi program gereği Batılı hükümetlerin önüne iki seçenek koymuş olmasıdır.
Birincisi: Suriye’deki iç durum düzeldikten sonra anavatanlarına güvenli ve onurlu bir dönüş.
İkincisi: Avrupa ülkelerinin Suriyeli mültecilere koşulsuz şartsız sınırlarını açıp, onları kabul etmeleridir.
Ve en önemlisi, bu aşamada Türkiye ile Suriye hükümetleri arasındaki görüşmelerin, ilişkilerin normale gidilmesinde ve iki ülkenin barış sürecinin arifesinde, Erdoğan’ın Türkiye’ye akın eden bu misafirleri kayıtsız şartsız yurtlarına geri göndereceğine aşikârdır.
Kılıçdaroğlu Yanlış Bir Seçim
İyi Parti Genel Başkanının, masadan kalkmasıyla, muhalif kitle hop oturup hop kalktı. Masadan kalkması yanlış geri dönmesi daha yanliş oldu .Defalarca Erdoğan’ın karşısında seçimlerde kaybeden bir muhalefet lideri, neden ısrarla,inatla ve de hırsla adaylığından vazgeçmedi? Söz konusu Türkiye’de mevcut sistemi kabul etmemek ve Erdoğan’ın gitmesi değil miydi? Türkiye’ye yeni bir sistem kurmak değil mi? Bu ülkede topyekûn bir değişim istenmiyor mu? Neden bu denli şahsi bir meseleye dönüştü? Bir yerde sıkıntı varsa veya sıkıntı olabileceği göze geliyorsa neden bu kadar ısrar? Yoksa Kılıçdaroğlu, sistemin bir parçası mı?
Kılıçdaroğlu masada beş sağ partili bir anlaşmayla ,bu seçimde yaptığı tek şey meclise sağcıları yolladı
Sinan Oğan,seçimin kullanılmaz Jokeri pozisyonunda
Sinan Oğan, her ne kadar iki cumhurbaşkanı adayına mavi boncuk dağıtsada aslında hem Cumhur İttifakı’na hemde Milletİttifakı’na zor şartlar sundu. Cumhur İttifakı’na,HÜDAPAR’a sıcak bakmayarak, ayrıca mültecilerin ülkelerine iade edilmesini şart koşarken aynı zamanda Erdoğan’ın çalışma ahlakını beğendiğini söyledi, ancak kararlar alırken, başkalarına yeteri kadar danışmamasını da eleştirdi.
Milletİttifakı’na açık bir şekilde ‘’ Yarın öbür gün biz Millet İttifakı’na destek verirsek, o yapının içerisine girersek hükümet içerisinde HDP’li bakan görmek istemem. HDP’li bakanla yan yana oturmam.’’ Şeklinde ifade edip‘’Kılıçdaroğlu’nu, başkalarının düşüncelerine önem verdiği için daha çok beğendiğini söyledi.’’
Bazı kaynaklara göre ; Sinan Oğan’ın, kilit parti pozisyonunda olduğuna işaret edip, bakanlık veya cumhurbaşkanı yardımcısı olmak istediğini öne sürmüştür. Ancak diğer kaynaklara görede Sinan Oğan, milliyetçi ve vatanperver olması, vatan için vereceği önemli kararı olduğu yönünde. Türkiye’ye akın eden mültecilerin, ona göre bu konunun Türkiye’de ciddi bir sorun yarattığı inancında olduğu. Dolayısıyla gözünün, daha çok kurulması gereken yeni bir bakanlıkta olduğudur. O da GÖÇ Bakanlığı’dır.
Bu görüş kalabalığın ortasında gözleri Sinan Oğan’ın üzerine çevirdi,kimin ile kol kola olacak veya farklı bir karar ile kendi kitlesini serbest bırakabilir midiye düşünülmektedir.birden safını net bir şekilde ortaya koydu ve cumhurittifakına destek verdi , orada nasıl bir pazarlık yapıld ise önümüzdeki günler hep beraber tanık olcağız.
MHP her ne kadar SinanOğan’ın yüzüne kapılarını kapatsa da Sinan Oğan, milliyetçi ruhuyla yenilikçi bir politikacı ve Oğan’ın ileride çok konuşulacak siyasi bir rolü olacaktır, belkide Devlet Bhçili gözden çıkarılır.
Ben Seçilirsem Demokrasi Sen Seçilirsen Darbe
Süreç sancılı zaten bu seçim sonuçlarına halkın iradesi fazla işlemez. Bitmeyen görevler var;komşu ülkelerle sıfırlanmayan sorunlar, en önemlisi Suriye meselesi; Moskova’da dörtlü dış işleribakanları masaya yatırdıkları Suriye meselesi ve gerçekleşmesi gereken Erdoğan Esad görüşmesi var.
Yine de sistemin hazırladığı A,B,C planlarına yer vermeden, bu seçimi keyfi, özel zevklerle, şahsi çıkarlarla, rantlarla, ayrıştırmalarla, kin ve nefret duygusuyla pusulaya mühür vurmamalıydı. Herkes şapkasını önüne koymalıydı ve biraz daha uzak bir geleceğe bakarak karar vermeliydı.