Tam 41 yıl, 5 ay önce bugün binlerce Filistinli acımasızca katledilmiş ve bu acı olayın ardından katliamın sorumluları cezasız bırakılmıştı. Kimse yargılanmadı. Bu katliamın ardından o dönem İsrail Savunma Bakanı olan Ariel Şaron, “Beyrut Kasabı” olarak anıldı.
Yer Lübnan’ın başkenti; Beyrut. “Dünyanın geri kalanı için bilmem kaçıncı bir yerel çatışmadan ibaretti, bizim için ise tufandı.”
Beyrutlu Yazar Amin Maalof’un sayfalarına bu cümleyle girecekti yaşananlar. Tam 40 yıl önce… Filistinliler İsrail zulmü altında. Önce yaşadıkları topraklar gasp edildi. Ardından sürgün yılları başladı. “Uluslararası sözleşme ile koruma altına alınan” Sabra ve Şatilla’ya yerleştirildiler. 3 günde binlerce Filistinli katledildi. Dünyanın gözü önünde, 3 günde, binlerce Filistinli katledildi.
Lübnan o yıllarda çok karışıktı. Siyasi-mezhepsel ayrışma ülkeyi iç savaşa sürükledi. 15 yıl sürecek savaşın fitili çoktan ateşlendi. Olaylar zincirine bir de suikast eklendi.
Hıristiyan kesimin en önemli isimlerinden Beşir Cemayil 23 Ağustos 1982’de Cumhurbaşkanı seçildi. Ancak Cumhurbaşkanlığı koltuğuna hiç oturamadı.
14 Eylül 1982’de Falanjistlerin merkezine yönelik bombalı saldırıda hayatını kaybetti. Hain plan suikast üzerine kurgulandı. Cemayil’in öldürülmesinden Filistinli mülteciler sorumlu tutuldu.
İsrail’in Savunma Bakanı Ariel Şaron saldırıyı bizzat yönetti. Kamplarda yaşayanların güvenliği için İsrail ve ABD’nin teminatı vardı. Ancak Amerikan güçleri olaydan birkaç gün önce birliklerini çekti.
16 Eylül Perşembe günü öğleden sonraydı. İsrail tankları Filistinli mültecilerin yaşadığı kampların çevresini sardı. Niyet ise kaçışlara engel olmaktı.
Aşırı sağcı Hristiyan Falanjist milisler katliam için girdi, kamplara ve 3 koldan saldırdılar. İsrail’in Savunma Bakanı Ariel Şaron saldırıyı bizzat yönetti.
Katliam 3 gün sürdü. Ağır silahlar, bombalar, baltalar ve kesici aletler kullanıldı. Her yer kan içindeydi. Sokaklar tanınmayacak halde olan cesetlerle doldu.
Katliamda yaralananlara müdahale eden doktorlar ve hemşireler bile hedef oldu. Filistinliler, kadın, çocuk demeden katledildi. Kurbanların sayısı 3 bini geçti. Bazı Filistin kaynaklarına göre, bu sayı 7 binleri aştı.
Çoğunun kimliği tespit edilemedi. Cesetler tanınmayacak haldeydi. Barbarlık tüm dünyadan tepki topladı.
16 Aralık 1982’de Sabra ve Şatilla’da ‘soykırım’ yapıldığı ilan edildi. Birleşmiş Milletlerde (BM) yaşananlara kayıtsız kalmadı. Kınama mesajı yayınladı…
Olayı araştırmak için İsrail, Meclis Araştırma komisyonu kurmak zorunda kaldı. Falanjist milislerin lideri Eli Hubeyka’yı doğrudan, Ariel Şaron’u ise bireysel sorumlu tutuldu.
Beyrut kasabı Şaron’un 1983’te Savunma Bakanlığı görevinden istifa etmek dışında seçeneği kalmadı. Artık “Beyrut kasabı” olarak anılacaktı. Ancak siyaseten yükselişi devam etti.
“Beyrut Kasabı” 2001’de başbakan oldu.
Bu arada, katliamdan sağ kurtulan 23 kişi 2001’de konuyu yargıya taşıdı. Ariel Şaron’un insanlık suçu işlediği gerekçesi ile Belçika mahkemelerinde adalet arandı. Ancak davanın açılmasına imkân veren yasa değiştirildi. 15 Mayıs 2002’de de dava yetkisizlik nedeniyle düştü. Oysa katliamın sorumlularından Falanjalist Eli Hubeyka, Şaron aleyhinde şahitlik yapacaktı.
Fakat şahitlik yapamadı, hatta şahitliği sonunu hızlandıracaktı. Beyrut’ta aracına konulan bomba patlatıldı, hayatını kaybetti. Katliama dair hiçbir yargılama yapılamadı, sorumlular ceza da almadı.
Bugün katliamın üzerinden geçeli 41 yıl oldu ve tarihe kara bir leke olarak kaldı. İsrail güçlerinin saldırıları sonraki yıllarda da durmadı. Bıraktığı izler ise hala taze. Katliam, tarihe kara bir leke olarak geçti. Anlaşılan o ki, 41 yıl sonra olan Gazze ve şehrin silahlı kuvvetleri konumunda bulunan katliamında da değişen de bir şey olmayacak. Üstelik 22 ülkeyi aşkın Büyük Orta Doğu Projesinin eş başkanı şahitliğine rağmen.