KÜLTÜR SANAT

Neslihan Dağlı ile Seçkin Şiirler’de Kemal Bayrakcı

Merhaba sevgili okur,

Bu haftanın şair- yazar konuğu sevgili Kemal Bayrakcı, Adana’nın Kozan İlçesinde doğdu . (05.07.1958) Ankara Gazi Eğitim Enstitüsü’nün Almanca Bölümünü bitirdi.(1980) İlk görev yeri olan Diyarbakır’da on üç yıl Öğretmenlik ve idarecilik yaptı.

İlk şiiri Kayseri-Hakimiyet Dergisinin ilk sayısında yayımlandı. (1976) Şair, Hakimiyet Sanat, Çağ, Saçak ve Yapıt Dergilerini şiir gelişiminin işliği olarak görür.

Yazı ve şiirlerini; Hakimiyet Sanat, Çağ, Saçak, Yapıt, Yeni Olgu, Kocatepe, Özgür İnsan,Ardışkuşu,TürkDili,Varlık,Dönemeç,Çalı,Somut,Sesimiz,Oluşum,Küçücük,Temmuz,Koza,Eleştiri,Akdeniz,Yeni Sanat Yeni Biçem, Süreç, Petek, Yaba, İmece, Dönem, Beş Parmak, Yaşam İçin Şiir, Dört Eylül, Yamaç, Karşı Edebiyat, Ekin, Kıyı, Ayrım Şiir, Damla, Kırk Merdiven, Şiir Okulu, Mavi Dergi, Damar, Öğretmen Dünyası, Pencere, Amik, Cumhuriyet Dergi, Broy, Eylül, Mavi Derinlik, Yeni Yaşam,Sanat-Edebiyat-81,Şehir,Yaşam Sanat, Son Gemi, Yarpuz, Güncel Sanat, Bekir Abi, Sarmal Çevrim, Akatalpa, Çini Kitap, Eliz Edebiyat, Cüneyne, Deliler Teknesi, Edebiyat Nöbeti, Maraşantiya vb. dergilerde yayımladı.

Ayrıca Yugoslavya’da yayınlanan KUŞ dergisinde, TAN gazetesinde, SESLER dergisinde, Almanya’da yayımlanan PARENTEZ ile, Hollanda’da yayımlanan KIRMIZIGÜL dergilerinde şiirleri yayımlandı.

Şair şiirleriyle bir çok ödül kazandı. ÇAĞ dergisinin 1977’de,YAPIT dergisinin 1978’de açtığı şiir yarışmalarında dört şiiriyle mansiyon,1979’da İzmir Hasan Tahsin Derneğinin açtığı Hasan TAHSİN Şiir yarışmasında “Bağımsızlık Gülü İlk Kurşun” adlı şiiriyle Birincilik,1987 yılında Şereflikoçhisarlılar Dayanışma Derneği’nin açtığı “İnsan” konulu şiir yarışmasında “Aynıdır Özlemi İnsanın” adlı şiiriyle ikincilik,1986 Sabri Akay şiir yarışmasında “Mektup” adlı şiiriyle üçüncülük,1982 yılında DÖNEMEÇ Dergisinin açtığı ALİ RIZA ERTAN Şiir yarışmasında “Ey Ozan” adlı şiiriyle üçüncülük,1988’de Yeni Trakya Ekspres Gazetesinin açtığı şiir yarışmasında “İNSAN” adlı şiiriyle üçüncülük,1990 yılında Kırıkkale Petrol-İş Sendikasının Paylaşım konulu şiir yarışmasında ”Emeğin Çiftetellisi” adlı şiiriyle Jüri Özel Ödülünü,2001 yılında Mülkiyeliler Birliği Vakfı’nın Şinasi ÖZDENOĞLU adına verdiği şiir ödülünde “Aşkla Söylüyorum” şiiriyle birincilik ödülünü aldı.

Ozan İlk şiir kitabı ”İçinden Güzelleşen Dünya”(1982) ile 1984 NATIROĞLU şiir üçüncülük ödülünü aldı.

Kemal Bayrakcı, yaşamını Konya’da emekli öğretmen olarak sürdürmekte, çeşitli dergilerde şiirleri yayımlanmaktadır.

KEMAL BAYRAKCI’NIN ŞİİR ÜZERİNE DÜŞÜNCELERİ;

Şiir ; düşüncelerin duygularda uyandırdığı çıngının sözcüklerle yangına dönüşmesidir.

O çıngıyı yangına dönüştüren gördüklerinin, gözlemlediklerinin, yaşadıklarının içinde uyandırdığı sestir. Şair kendisinin şiirini yazar, yüreğinin şiirini yazar. Nasıl yazar? Kendini okuyarak, yüreğini okuyarak, sokağı okuyarak, insanı okuyarak yazar.

Çünkü yaşamın her zerresinde kendisi vardır şairin, insan vardır, sokak vardır. İlk şiirimi yayınlamaya başladığım 1976 yılından beri, benim şiirim yürek atışımın debisini yansıtır.

1976 yılından bugüne toplum olarak yaşadıklarımızı, bugüne ulaştığımız süreçleri bir düşünün, o süreci yaşamayanlar gazete arşivlerinden bir araştırsın, o süreci yaşayan şairlerin şiirlerinde o sürecin mutlaka bir etkisi vardır. Ben o süreci yaşadım, bugün de yazarken yaşadığım sürecin esintileri şiirimin bir yanından ısırıyor.

Bugün birçok genç şairin şiirlerini şaşkınlıkla okuyorum, toplumsal bir yaşamları yok sanki, şiir diye yazdıklarında ne anlatmak istediklerini kendileri de okura anlatamazlar.

Bu tür şiirler ne yazık ki dijital olsun, basılı olsun edebiyat dergilerinde çok rağbet görüyor, neredeyse her sayı var. Genç şairlerimiz, yaşadıklarınızın, yaşananların sokağa çıktığınız an yazdıklarınızdan çok farklı olduğunu fark ederseniz, işte sokakta karşılaştığınız insanlardan biri olsun o yazdıklarınızdan bir parçayı kendinde buluyorsa insanı okuyarak şiiri yazıyorsunuz demektir.

İmge sağanağı, söz sanatlarını delice kullanmak ortaya bir şiir çıkarmaz, olsa olsa sözcük

hurdalığı çıkarır, buna dikkat etmek gerekir, geçmişten bugüne Türk şiirini doğru

analiz etmek, iyi özümsemek gerekir.

Şair; gördüklerinin, yaşadıklarının, tanıklıklarının, gözlemlerinin röntgeninin çekerek özümlediklerini sözcüklere dokunarak kurar şiirini. Bilincine nüfuz etmiş birikimlerini,

birikimlerin ivmesiyle elde edilmiş keşiflerini, gizemlere ulaşma serüvenlerini, kendi dışındaki insanlara aktarma görevini yerine getirir. Yaşamın gerçek renkleri bütün canlılığıyla sığarsa şiirlere, şiir toplumda yer bulur kendine.

Yaşamın hazzından yeni bir beden giyinir şiirin iskeleti. Şair söylemek istediğini söylemiştir, okur artık söylenmek isteneni algılayıp alacaktır.

ADANA

Adana

sapanla kuş avladım ovalarında

dut çırptım incir topladım

kan gibi suyunda çimdim

acıları öğrendim

yandım gözlerinin sıcağında

genç kızların esmer yüreğinden içtim

 

Adana

ırgatlar yuvalanır tren garında

hüzün bir namlu gibi patlar alınlarında

ölümsüz şafakların yurdu aşkına

ateşten bir gömlekle dolanırım, feryadımla

bilirim gözlerinde sonsuz hayaller yaşanmakta.

Adana

koynuna habersiz girdiğim yâr

yüreğime damla damla dökülür

gülüşünün ve öpüşünün güzel ışığı

bir gülün dalında duruşu kadar

bahtiyar olurum haziranda

türkülenir başakların çığlığı.

 

Gülerim yılmaz yanımla

patlar ilkyaz tomurcuğu

güney yanımla severim

çözüp düğmelerini

kemalce bir şafak tırmanır toroslara

ince memed gibi

acıyla ağıtla sınandı ömrüm

sana geldim

güneşi duldasız içenlere

arkadaş

adana.

**

BÜYÜMEZ ÇOCUKLAR FİLİSTİN’DE

Büyümez Filistin’de

çocukların yüzde kırkı

ne barbi bebekleri olur misketleri ne de

doğar doğmaz tanırlar namlusundan  tankı.

 

Hüzünle yazmıştım ilk şiirimi

hicrana  sarınmış çocuk gülüşlerine

elma yerine bomba düşüyordu

gökten güneşli düşlerine.

 

Ruhunda taşıdın her karış toprağın

kan gibi buğulu sıcaklığını

taşlar indikçe kollarına

sapladın kainatın kalbine çığlığını.

Hangi medeniyet misket yağdırır

bebeklerin meçhul bahtına

zihninize ibreti sızmadı mı hiç

çırılçıplak gidişlerin gaz odasına.

 

İnsanı kör eden zifir gecedir

güneşi katletmenin neması

başkalarının gökyüzünü çalar füzeler

olmaz terörün ne tanrısı ne duası.

 

Acılarıyla yaşlanan çocukluğu saklar

gözbebeklerinde hürriyet hayalini.

boğulmaz göz kamaştıran şafaklar

açar tarihin bedeninde istiklâlini.

Arkadaşlarınızla paylaşın

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu

Reklam Engelleyici Algılandı

Sitemizden en iyi şekilde yararlanmak için lütfen reklam engelleyicinizi kapatınız.