10 Ağustos 1920’de Vahdettin başkanlığında toplanan Saltanat Şurası tarafından kabul edilen Sevr, Türk Milletinin idam fermanı olduğu kadar, Vahdettin’in temsil ettiği, Osmanlı hanedanındaki çürümenin ve tarihsel/siyasal tükenmenin de ibretlik yansımasıydı. İş, iradesiz Halife Sultan’ın iradesiyle bitse idi, kukla sultan olarak koltukta bir süre daha oturmanın karşılığı ulusça yok oluşla ödenecekti! Fakat Türkler bir kez daha direnmeyi seçecektir.
Sel önünden kütük kapma misali, İyonya’nın fethi rüyasıyla 15 Mayıs 1919’da Anadolu’ya çıkan Yunan Ordusuna verilen görev, Sevr tetikçiliğidir. İşgal döneminde ( 15 Mayıs 1919 – 9 Eylül 1922 ) sivil halka karşı uyguladıkları vahşet nedeniyle Mustafa Kemal Yunan Ordusuna; “Askerlik şerefinden yoksun katiller sürüsü” diyecektir. Askeri zaferle iş bitmiyordu. Süngü, diplomasinin önünü açmıştı. Yüzyılların hesabı Lozan Konferansında görülecekti.
İngiltere ve Fransa’nın başını çektiği emperyalist blok, Lozan’da masaya 1. Dünya savaşının galibi sıfatıyla oturmaktadırlar. Türk heyetini ise büyük savaşın mağlubu sıfatıyla davet etmişlerdir ve bütün faturayı ödemesini istemektedirler! Türk heyeti, öncelikle tarafların bu şekilde tanımına itiraz edecek, Lozan’a, Mondros’tan değil, Mudanya’dan geldiğini vurgulayacaktır. Gerçekten da Lozan’daki TBMM heyeti, Mondros’un ezikliğini değil, kurtuluş Savaşı zaferinin eseri olan Mudanya Ateşkesinin özgüvenini taşımaktadırlar!
Konferans 13 Kasım yerine 20 Kasım 1922’de başlayacak, kurtlar sofrasındaki uzun tartışmalardan, çekişmelerden, karşılıklı restleşmelerden, verilen uzunca bir aradan sonra, 24 Temmuz 1923’te, Türk Milletinin özgürlük ve bağımsızlık belgesi Lozan Antlaşması imzalanacaktır. Sevr paçavrası tarihin çöplüğündeki yerini almış, Mehmetlerin süngüsüyle kazanılan askeri zafer, Lozan’da elde edilecek diplomatik zaferin yolunu açmıştır.
Atatürk’ün, Lozan Antlaşmasıyla ilgili anlamlı değerlendirmesiyle bitirelim yazımızı: “Bu antlaşma, Türk Milletine karşı yüzyıllardan beri hazırlanmış ve Sevr Antlaşması ile tamamlandığı sanılmış büyük bir suikastın sonuçsuz kaldığını bildirir bir belgedir. Osmanlı tarihinde benzeri görülmemiş siyasi bir zafer eseridir.”