ÇİN, KENDİSİNİ DÜNYANIN EFENDİSİ GÖRÜYOR
PERİNÇEK’İN ÖNCELİĞİ, RUS-ÇİN İŞ BİRLİĞİ
Son Saat Gazetesi yazarı kıymetli Nuh Mete Deniz’in ilk üç bölümde sorularına verdiği cevapları toparladığımızda, sayın Dr. Perinçek’in Çin ve Rusya işbirliğine önem ve öncelik verdiği net bir şekilde görülmekte.
ÇİN, YAYILMACI SİYASET GÜDÜYOR
Bir başka gördüğümüz husus, Avrasya coğrafyasındaki Türk Devlet ve Topluluklarının Çin ve Rusya ile iş birliği içinde olmaları halinde istikrar ve huzurlu olabileceklerini söylemesidir. Sn Perinçek bu çerçeveden hareketle Türkiye’nin de; Rusya, Çin ve Hindistan ile Asya’da “stratejik ittifak” kurmasını tavsiye ediyor.
Ancak Rusya ve Çin egemenliği altındaki Rus ve Çin olmayan etnik unsurların hem Pekin hem Moskova’ya olan rahatsızlıklarından, etnik unsurlara yönelik “hak ihlalleri”nden söz etmiyor veya görmezden, duymazdan geliyor…
Sn Perinçek’in görmediği bir başka hakikat ise, Çin yönetiminin diğer ülkelerle ilişkilerde yaşayabileceği problemleri görmezden geliyor olmasıdır…
Sn Perinçek; kendisini “dünyanın merkezi” olarak gören Çin’in esas hedefinin başta Moğolistan ve Kazakistan olmak üzere Türkistan coğrafyasına yayılmak olduğu gerçeğini de görmezlikten gelmektedir…
ÇİN, KENDİSİNİ DÜNYANIN EFENDİSİ OLARAK GÖRÜYOR
Nitekim; “Yüzyıllar boyunca askerî ittifakların savaşa neden olacağı inancını taşıyan; dahası ittifak yapmakla karşısındaki devlet ya da devletleri eşit statüde kendisine denk muhatap olarak kabul etmesi sonucunu doğuracağı için binlerce yıldan beri kendisini bütün devletlerin ve medeniyetlerin üstünde gören Çin Yönetimi; 1990’lı yıllardan itibaren yaptığı “küresel ilişkiler” ile “Orta Krallık” anlayışına da ters düşmekteydi.
ÇİN, EGEMEN EŞİTLİK İLKESİNİ KABUL ETMİYOR
“…Bir başka deyişle geleneksel Orta Krallık anlayışı Çin’le eşit statüye sahip devletlerin varlığını kabul etmiyordu. Bunun en iyi örneği 1793 yılında Çin ile ticari ilişkiler kurmak isteyen Büyük Britanya İmparatorluğu’na Çin İmparatoru’nun “biz, imparator, göklerin inayetiyle, İngiltere kralına aşağıdaki buyruğu dikkate almaya dair talimat veririz“ şeklindeki ifadesiyle meşhur olan küçümseyici mektubunda görülmektedir. Çin, 1648 Westfalya Kongresi ile ortaya çıkan devletlerin egemen eşitliği kavramını da kabul etmemiştir.
Halbuki; “…Uzun bir zaman Çin stratejik kültürü egemen devletlerin eşit olduğu bir sistemi değil, Çin’in en tepede olduğu hiyerarşik bir devletler sistemini kabul etmiş ve savunmuştur. (Yrd.Doç.Dr. Barış Adıbelli, “Asya’da Birlik Veya Güvenlik: Çin Diplomasinin Sınırları” Tasam, 11 Ara 2013)
ÇİN, KÜRESEL DİPLOMASİDE BAŞARILI
Bu çerçeveden bakıldığında Çin’in küresel ilişkilerde, küresel diplomaside ciddi ve hatta olumlu ilerlemeler kaydettiği görülmektedir. Suriye’de Ruslar ile birlikte geliştirdiği ilişkiler, İran-Suudi Arabistan arasındaki gerginliğin son bulması, Rusya ve Hindistan ile birlikte ŞİÖ ve BRİCS başta olmak üzere ittifaklar içinde yer alması Çin’in küresel diplomasideki başarılarının göstergesidir.
ÇİN, İSLAM DÜNYASINI BİLE İKNA ETTİ
Ayrıca; 2017-2022 döneminde Doğu Türkistan Uygur Bölgesi’nde, sözde eğitim merkezi olarak adlandırılan “Toplama ve Beyin Yıkama Kampları”nda 3 milyondan fazla insana yapılan, ve tespit edilmiş taciz, baskı ve insani hak ihlallerine rağmen bütün İslam Dünyası’nı yanına almış olması, Çin yönetiminin diplomasideki bence en önemli başarılarından biridir…
ÇİN, DAHA BARIŞÇIL İLİŞKİLER ARIYOR
2024 yılı içindeki son küresel gelişmelere bakıldığında ise,
“…Çin ve Rusya uluslararası ortamın kendi aleyhlerinde giderek daha fazla bozulmaya başladığının farkında. Dolayısı ile yeni dönemde ellerinde barışçıl ve inşacı metinlerin olması gerektiğini düşünüyorlar.”
Ancak; “..Çin hala mevcut düzenin merkez çekirdeğinde yer alan BM ve onun rolüne büyük önem veriyor. Bu yaklaşım bir “alternatif”ten ziyade sistemin “güvenlik” ölçeğinde revize edilmesi niyetini barındırıyor. Bununla beraber Çin’in “küresel givenlik” sorunlarında daha geniş bir rol üstlenme ve angajmana girme isteğini de ortaya koyuyor.”
“…Çin’in merkezinde; “Küresel Givenlik Girişimi, “Küresel Kalkınma Girişimi” ve “Küresel Medeniyet Girişimi”nin yer aldığı total bir diplomatik yaklaşım ile çok kutuplu uluslararası sistemin “öncül projeleri”ni ortaya koymaya çabaladığını söylemek mümkün.”
KÜRESEL DİPLOMASİDE “BÖLÜNMEZ GÜVENLİK” ÖN PLANDA
“…Güvenlik temelinde ilerleyen Çin, ABD ile girdiği büyük güç rekabetini çok boyutlu güvenlik sorunlarını ele alan bir küresel güvenlik girişimi ile daha geniş bir alana yayıyor ve ABD’nin bölgeye olan odağını bu kapsamda deforme etmiş oluyor.”
(…)Çin ortaya koyduğu bu girişim ile mevcut düzenin artık karmaşık güvenlik sorunlarına cevap vermediği ve bu nedenle revize edilmesi gerektiğini düşünüyor. Bunu yaparken de üç temel hususun altını çiziyor:
1)Ülkelerin egemenliği
2)İçişlerine karışılmaması meselesi,
3)Soğuk savaş zihniyetinin terk edilmesi ve bölünmez güvenlik”…
( Dr.Hüseyin Korkmaz, “Çin’in ‘küresel güvenlik girişimi’: Retorikten pratiğe Pax-Sinica’ya doğru mu?”, Tasam,31 Temmuz 2023)
ÇİN STRATESİNİN TEMELİNDE “SAVAŞMAK” YOK
Dr. Perinçek’in ifadesine göre de; Çin’in stratejisi savaş açmak, savaşmak değil. “Çin savaştan yana değil. Çin, barışı korumaya çalışıyor. Hatta barışı korumak için gerekiyorsa Amerika’ya bazı haraçlar bile ödüyor. Mesela Amerikan (hisse) kağıtlarını alıyor, destek oluyor.”
Çünkü Çin; olası bir savaşın ekonomisine zarar vereceğini, zaten açlık sınırında yaşayan yaklaşık 500 milyonluk köylünün isyan edebileceğini ve Tibet gibi, Moğolistan gibi, Mançurya gibi ve Doğu Türkistan gibi özerk bölgelerin (özerk ülke bile değil) bu fırsattan istifade dış güçlerin de kışkırtması ve desteği ile ayaklanabileceğini haklı olarak düşünüyor ve hesabını bu varsayımlara göre yapıyor.
06.10.2024
İSMAİL CENGİZ (*)
Avrasya Türk Dernekleri Federasyonu / Uygur Milli Merkezi (U.N.C.)