Bakanlığımız her şeyi yenidünya düzenine göre yeniden düzenliyor. Haritalar gibi Türkçe kavramlar da değişiyor, bilinen oturmuş sözcükler anlamından uzaklaştırılıyor. Maksat beyinleri bulandırmak, zihinsel işgali gerçekleştirmek.
Türkçe kavramları değiştirme planı Dünya Bankasından geldi. Borçlanıp emir aldığımız, devlet malı ne varsa satın emri verilen yerden. 1995 yılında Tansu Çiller’in imzaladığı GATS sözleşmesiyle SPAN adlı Amerikan Heyeti geldi önce, onlar bu programı yürütecek yerel elemanları yetiştirdiler. Eğitim kavramları değiştirildi. Böyle olmaz diyenlere “şimdi böyle” cevabı veriyorlardı. Örneğin, ağırlık yerine “kütle” girdi Matematik kitabına. Kendi yüksek seviyeli Fen Bilimleri eğitimimize çok şey öğretiyorsunuz, azaltın dediler, “ezberci eğitim” yaftası taktılar.
Bilimsel düşünmeyi baştan bulandırdılar. Geometri çizimleri “ne gereği var” diyerek kaldırıldı, çocukların elleri pergel cetvel iletki tutamaz hale getirildi, şimdi cerrah olamıyorlar, mühendislik çizimi yapamıyorlar.
Bütün eğitim dili alt üst oldu, bilimsel kavramlar oynadı. Beyin işgali gerçekleşti. Böyle bir yıkım ancak bir savaş programıyla olabilirdi. BOP’un eğitim ayağı buydu, bunu bizzat başbakanımızın ağzından dinlemişti.
2004’de AKP hükümetiyle uygulamaya geçilen SPAN (liberal eğitime geçiş görevlileri) Amerikan programının ilk uygulayıcılarının dilleri bize yabancıydı. Kavramsal silahlar kullanıyorlardı, aklımız dağılıyordu, “çoklu zeka” diye uydurdukları bir teori ile fakülteleri tez hazırlamaya zorluyorlardı. Eğitimci yazarlığım onlarla savaşırken başladı. 2006 yılında Otopsi yayınlarında basılan “Milli Eğitimde Emperyalist Kuşatma” adlı kitabımın önemli bölümü “kavramsal silahları” üzerinedir. (Kitap sitemde yayındadır.)
Dönemin bakanı Hüseyin Çelik 2006 yılında çıktı ekranlara, yeni bir kelime kullandı, “Desantralizasyona geçtik, ekiplerimiz hazır, 28 kriter hazırladık, adım adım uyguluyoruz” dedi. Halkımız anlamadı tabii, eğitimciler de anlamadı, anlaşılırsa kıyamet kopardı. Merkezi devlet yapımızı lağvediyoruz, kamucu sosyal devleti bitiriyoruz diyordu. Türkçe eğitim dilini de bitireceklerini o zaman anlamıştım. Çoklu zekâcı Ziya Selçuk onun Talim Terbiye Kurulu başkanıydı, SPAN heyetiyle tam ekiptiler, hatta onların verdiği bir kara kitabı kendi adıyla bastırmıştı.
2019 yılına geldiğimizde bakan Ziya Selçuk’tu ve Türkçe eğitim dilini bitirdiklerinin açıklamasını onun basın açıklamasından öğrendik. Yeni sözlük hazırladık demedi de, halk anlamasın diye yabancı kelime kullandı, “Corpus hazırlığımızı tamamladık” dedi. Bütün ders kitaplarında en arkaya eklenen sözlüğe bakın şimdi, göreceksiniz kelimeler ne hale gelmiş.
Okurlarım bilir. Ders kitaplarına açtığım davalarda kitaba koydukları akıl karıştırıcı pek çok görseli ve kelimeyi gözler önüne serdim, milli ve manevi değerlerimizi nasıl aşağıladıklarını gösterdim. Bilinen kavramlar anlamlarından kopmuş, bilim dili bozulmuş, çarpıtılmış, anlamsız hale getirilmişti. Uçurumdan atılan çocuğun fotoğrafına son bir kare daha gelecekti, Yusuf Tekin ile şimdi o geldi. Bakın ne geldi?
LAİKLİ NEDİR algısıyla oynuyor bu bakan. Tarifi yeniden yapıldı, anlamı değiştirildi. 2004’den beri eğitim diliyle oynadıklarının aynısı. Bakan Tekin bu değişimi neden ekranlardan halka yapıyor, soracak olursanız, çünkü yetişkinlerin kafasındaki oturmuş kavramı değiştirmektir asıl hedefi. Bu yolla çatışma teorisine de hizmet edecek ki SPAN Amerikan heyetinin istediği sonuca ulaşılsın. Laikliği savunanlarla laiklik karşıtlarını karşı karşıya getirebilmek ilk hedefleri. Şu sıra ekranlarda başlayan bu kavganın farkındasınız. Daha sonrası da var.
Laikliğin bilinen anlamı en basitinden şöyle; dinin siyasete alet edilmemesi için “din işleriyle devlet işlerinin birbirinden ayrılması”dır. Aslında dinin kirli siyasetten korunması için de laiklik elzemdir. Cumhuriyet rejimi bunu sağlamıştı.
Şimdi ne diyor Yusuf Tekin, “Laiklik herkesin ibadetini serbestçe yapmasıdır” diyor. Kavram değişti. CORPUS çalışmışlar!
Bunun ardından her tarikat kendini ayrı din ilan etmeye gider. Sanmayın İslam dışı olan yurttaşlar için ediyor bu lafı, Cumhuriyet hepsini eşit yurttaş yapmıştı zaten, hepsi de askere gidebiliyor, kendi ibadetini yapıyor, her fakültede okuyabiliyor, milletvekili oluyor, vs. Şimdi emperyalist hesap başka. Geldi “çatışma teorileri”.
Demokratik Laiklik diyecekler adına, anayasayı bunun için değiştirecekler, her tarikata ayrı din statüsü verilsin diyecekler.
Cumhurbaşkanının yapacağı işti bu, ama onu yıpratmasın diye Yusuf Tekin’e verilmiş görünüyor bu açıklamalar. Israrla devam ediyor, gündemi günlerdir tuttu. Bunun toplum mühendisliği görevi ona verildi, akıllara “laiklik açılımı” sokmaya sıra geldi. Sözcüğün CORPUS çalışması yapıldı, laiklik kavramının içi değiştirildi.
Şimdilerde laik olan-laik olmayan çatışması tetikleniyor, kişisel kavrammış gibi akıllara sokuluyor, ama daha sonra tarikatlar arası çatışmayı tetiklemek gelecek önümüze. Laik devlet yönetimi iç savaşı önleyen tek çimentodur. Hiç Osmanlı iç isyanlarını İngiliz kışkırtmalarını konuşmayalım.
Yusuf Tekin tarih bilmez, bu kavram nerden doğdu hiç düşünmez, onun dağıttığı yeni ders kitaplarına bakın, üfürükten masal hepsi, anlarsınız.
19.11.2024 -Rize