
” Herodot’a göre Kimmerlerin bir kolu olan Traklar (Türkler)Hintlilerden sonra dünya üzerindeki en kalabalık topluluktu.Bu Türkler, Balkanlar ve Batı Anadolu’nun yanı sıra tüm Orta ve Doğu Avrupa’ya da yayılmıştı ve bu topraklarda binlerce yıldır yaşıyorlardı. Türkler üzerine ilk belge, İlyada’da Truvalıların bağlaşıkları olarak bulunmaktadır. Çok sayıda boya bölünmüş olan Batı Türkleri (Traklar), uzun süreler küçük beylikler biçiminde yaşadıktan sonra, güçlü birlikler kurmaya başladılar.
Bu beyliklerden en eskisi, Batı Anadolu’daki Turuva’dır (Pelasgca Troia). Turuyalılar kentlerini Turuya ya da İl olarak adlandırdılar (Pelasgca İlion). İl, günümüz Türk dilinde il biçimindedir ve ülke/devlet anlamlarını gelir. Batı Anadolu Türklerinin bölgedeki diğer yerleşimleri İyonya, Karya, Milet, Frigya, Likya, Lidya, Misya gibi beyliklerdir. Batı Türklerinin Balkanlarda kurduğu beylikler ise İlirya, Makedonya, Odris
ve Daçya beylikleridir. Makedonya Beyliği daha sonra büyük bir kağanlığa (imparatorluğa) dönüştü. Ancak Daçya dışındakilerin hepsi MÖ 2. yüzyılda Roma tabınlığı altına girdi. En
uzun yaşamış olan Daçya ise, MS 105 yılında Roma’nın eline geçti.
Ancak Kimmerlerle onların Batı kolu ola Türükler, birden bire ortaya çıkıp sonra da hiç bir iz bırakmadan ortadan kalkan toplumlar değildir. Kendilerini King ya da Türük olarak adlandıran bu Türkler, Sakların kendileriydi. MÖ 5. yüzyılda yaşamış olan Herodot’a göre ise, MÖ 8. yüzyılda doğudan gelen Saklar, Kafkasya ile Karadeniz’in kuzeyindeki bozkırlarda yaşayan Kimmerler üzerinde üstünlük sağlayarak onları bu bozkırlardan kovdu. Yine Herodot’a göre Traklar, Kimmerlerin yakın oğuşlarıydı (akrabalarıydı) ve bu iki topluluk Karadeniz’in kuzeyinde yaşarken Saklar onların yerlerinden etti.
Gerçekte ise, Avrasya’da bağımsız beylikler biçiminde yaşayan Kimer ya da Türük boyları MÖ 8. yüzyılda bir araya gelerek Sak Kağanlığı’nı kurmuştu. Beyliklerin birleşerek oluşturduğu bu kağanlığın toprakları doğuda tüm Türkistan topraklarından, batıda Karadeniz Bozkırı ile Avrupa’ya kadar uzanan da çok geniş bir bölgeyi kapsıyordu. Birlik içindeki boyların ya da boy birliklerinin birbiriyle olan savaşları ise hiç eksik olmuyordu.
Avrupalı tarıkçıların (tarihçilerin) Hint-Avrupalı İran toplumu olduğunu öne sürdükleri Sakalar, İskitler ve Yüeçiler aslında tek bir toplumdur. Bunların hepsi Sak Türkleridir. Avrupalı tarıkçıların bu çarımlarını ( iddialarını) dayandırabilecekleri hiçbir yazılı Sak belgesi de yoktur. Çünkü Sakların İran dili konuştuklarına ilişkin Sak Kağanlığı döneminden kalan herhangi bir yazılı kalıt yoktur. Bugün o dönemden kalan tek bir
yazılı kalıt vardır: o da Eski Türk bitiğiyle (alfabesiyle) yazılmıştır ve Eski Türkçedir. Bu kalıt İskit Kurganı’nda ortaya çıkarılan MÖ 500 yıllarına karaşlı(ait) Saklardan kalma bir gümüş kepçedir.
Sak adı, Sümerce iyi, güzel, değerli, erdemli anlamlarına gelen sag sözünden gelir. Bu söz Eski Türk diline sağ, sağlam, sağlık, iyi, güzel, tatlı, us (akıl), anlayış anlamlarına gelen sağ olarak verilmiştir. Günümüz Türk dilinde de sağ olarak kullanılmaktadır ve Türkçede bu kökten türeyen çok sayıda söz (kelime) bulunmaktadır. Sak adını Elamlılar Saca, Pelasglar Sakai ya da Skifoi, Etrüskler/Romalılar Sacae, Asurlular da Askuzai olarak adlandırdılar. Günümüz Çinlileri ise eski Çin kayıtlarında Mandarin dilinde okuyarak Say olarak adlandırmaktadır.”
Arif Cengiz Erman






