KÜLTÜR SANAT

KOPUZ ve ABDALLAR, ÇİNGANLAR ile KOBZARLAR / Sedat Karadayı

 

Kobza, Kobzarlar ve Dramatik son
Türkler, steplerde hüküm sürerken bulundukları topraklara Deşt-i Kıpçak deniyordu. Deşt-i Kıpçak diye tanımlanan alanın sınırları Kafkas dağlarının kuzeyinde batıda Dinyester’den doğuda İrtiş ırmaklarına kadar olan; yer yer ova, bozkır, step veya çöl olan bölgeydi.
Bizim hikâyemiz Dinyeper nehrinin doğu ve batı bölgelerinde geçiyor. 1200’lü yıllarda Abhazya bölgesindeki bir Türk boyu, göçerek Ukrayna’da Dinyeper kıyısındaki Poltava’ya gelir ve yerleşir. Türklerin bu gelişinden itibaren yerli Slav halk ile aralarındaki ilişkilerden dolayı kültür alışverişleri başlar.
Türklerin müzikle olan uğraşıları daha önce de anlattığımız gibi Ozanların, Âşıkların ve Abdalların Kopuz çalmalarıyla ilgiliydi. Boylarda, toylarda toplanan halka duygu yüklemek amacıyla kahramanlık türküleri söylenir, kavuşulmuş aşklara yakılan türkülerle neşelenir, ayrılıklar için hüzünlenir, ölenlere ağıt yakılır, Tanrıya şükür edilirdi.
Ukrayna’da 1200’lü yıllarda kendi çalgıları olan “Bandura” rağbetteydi. Banduristler halkı eğlendirmek amacıyla çalıp oynuyor, oynatıyorlardı. Ancak bir süre sonra, birileri ellerindeki Banduraları farklı amaçlarla kullanmaya başladılar. Türklerin çaldıkları gibi köy köy gezip çalıp halkı eğlendirirken, çaldıkları Bandura’nın adı da kendi dillerinde ”Kobza” olarak değişiverdi. Bu çalgıyı çalanlara ise “Kobzar” denildi. Böylece Kobzarlık meslek olarak ortaya çıkıverdi.
Kobzarlar, ilk oluşum dönemlerinde ve sonralarında da genellikle körlerden olurdu. Bu özellik yalnızca çoğunluk olarak kaldı ve Kobzar olmak isteyenler için belli şartlar aranmaya başlandı. Bu amaçla meslek loncası gibi birlik oluşturup, kardeşlik grupları altında örgütlendiler. Kobzar olmak için bu gruplara ve birliklere girmek gerekiyordu. Üstelik elini kolunu sallayan birliğe giremiyordu. Önce belirli sınavlardan geçip üstteki Kobzarlardan onay alması gerekirdi. Birliğe girdikten sonra 3 yıl süren bir çıraklık dönemi olurdu.
Kobzarların çalıp söyledikleri, önceleri aynı Türklerde Şaman dönemindeki Kam’larda ya da Abdallarda olduğu gibi ayinsel ve dinsel müzikten oluşuyordu. Daha sonra eski Leh edebiyatında çok kullanılan ve adına “Duma” dedikleri destansı epik şarkıları çalıp söylediler. Hayat böyle sürerken 1700’lerden itibaren Türklerin bölgeden uzaklaşması ve Rusların hâkimiyet kurması ile Ukrayna Slavları Rus baskısı ile ezilme ile karşı karşıya kaldı. Bir süre sonra Çar baskısı ve ekonomik sıkıntılar bir de üzerine Sovyet Devrimi hayatı iyice zorlaştırmaya başlamıştı. Artık Kobzarların şarkılarının konusu ezilenler, baskı görenler, ekonomik sıkıntılar olarak ortaya çıkıyordu.
Kobzarların bir özelliği de halk arasında çok sevilip sayılmalarıydı. Bir sıralama yapılsa halkın gözünde en değerli olan Kobzarlar oluyor, Ortodoks kilise bile onlardan sonra geliyordu. Zaten bu yüzden Ortodoks Kilisesi Kobzarlara karşı sık sık düşmanca yaklaşırdı. Listenin sonlarına doğru ise önceleri Çar sonra da Sovyet devlet yönetimi sıralanıyordu. Bu durum 1940 yılına kadar bu şekilde sürdü.
Bu günden 95 yıl önce; yine soğuk bir Aralık günü, Sovyet Halk Sanatçıları Kongresindeki 337 üyeye, alınan bir karar olan “Farklı Bir Halk Sanatı Üzerinde Çalışılacak” kararı deklare edildi.
Harkov’da yapılan son kongreye Ukrayna’daki tüm Kobzar dernekleri üyeleriyle beraber çağrıldı.
Kendilerine değer verildiğini düşünen Kobzarlar, mutluluk içinde bir araya gelip neşe içinde davete katıldılar. Kobzarlar kongreye giderken yanlarında yetiştirdikleri yeni çırakları olan gençleri ve hatta çocuklarını da götürdüler.
Oysa durum tam olarak öyle değildi. Kobzarların halk arasında çok değerli olması, Stalin’in hiç mi hiç hoşuna gitmiyordu. Üstelik milli duyguları ayağa kaldırarak şarkılarında devlet yönetimini zorda bırakacak sözler söylemesinden rahatsız oluyordu. Bunun ileride daha büyük sorunlar çıkaracağını düşünerek onlardan kurtulmayı planlamıştı.
Kongre için Harkov’da toplanan bütün Kobzarlar, çırakları, çocukları ile beraber Stalin’in emriyle NKDV (İç işlerde kullanılan genellikle hapishane ve çalışma kamplarını koordine eden bir polis teşkilatı) tarafından zorla ve silah tehdidi ile vagonlara konularak Sibirya’nın bilinmeyen bir bölgesine götürülüp, indirildikleri yerde kurşuna dizilerek katledildiler.
Ve böylece Kobzarlar tarihten silinmiş oldu.
Sedat Karadayı
Arkadaşlarınızla paylaşın

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu

Reklam Engelleyici Algılandı

Sitemizden en iyi şekilde yararlanmak için lütfen reklam engelleyicinizi kapatınız.