Azerbaycan topraklarını işgal eden Ermenistan’ın alçaklığını ve azgınlığını suçlu olduğu halde üste çıkmaya çalışan, üstelik karşısındakini suçlamaya yeltenen kimseler için söylenen “hem suçlu hem güçlü” deyimiyle özetlemiştik. Şimdi bir de Oruç Reis’in yeniden Akdeniz’e açılmasından sonra Yunanistan’ın tavrına, yaptıklarına bakalım. Yunanistan hükümet sözcüsü “Oruç Reis gemisi bölgede var oldukça Türkiye ile istikşafi görüşmeler yapamayız” diyor, sonrasında da utanmadan Ankara’dan gelen Ege Denizi’ndeki adaların silahsızlandırılması talebinin tartışılamayacağını savunuyor. Sözü Meis Adası’na getirdiğinde sarf ettiği “Bu ada 1947’de Yunanistan ile İtalya arasında yapılan Paris Antlaşması ile Yunanistan’a geçti. Türkiye bu anlaşmada taraf olmadığı için söz hakkı olamaz” cümleleri de ne akılla, ne mantıkla ne de hukukla bağdaşmayan cinsten. Dolayısıyla, o da tıpatıp “Yavuz hırsız ev sahibini bastırır” atasözüne oturuyor. Yani pişkin, laf cambazı, arsız, utanmasız insanların hiçbir şeyden sorumluluk hissetmeyebilecekleri ve yüzleri kızarmadan rahatlıkla diskur çekebilecekleri mihverinde, suçsuz insanı bile suçlu gösterebileceklerinin paralel anlamlarına vesile olabilen bir durum içeriyor. Çünkü gerçekten de Yunanistan’ın bu tezlerini uydurma ve saçmalık dışında anlatacak tanım söz konusu değil. Niyesini Milli Savunma Bakanlığı eski Genel Sekreteri, emekli kurmay Albay Ümit Yalım anlatıyor:
“Yunanistan 1947 Paris Antlaşması’na güveniyor ama Meis Adası silahsız olmak kaydıyla verilmişti. Fakat burada 1947 Paris Antlaşması 1923 Lozan Antlaşması’nı şekil ve esas bakımından ihlal ettiği için, hukuken hiçbir geçerliliği yok. Ayrıca, biz ona taraf da değiliz. Biz zaten üçüncü devlet statüsünde olduğumuz için bunu tanımıyoruz. Yani 1947 Paris Antlaşması bizi asla bağlamaz. Bu kadar açık ve net yani. Lozan Antlaşması bağlar ama orada biz İtalya’ya vermiştik, sonra birdenbire bizim onayımız olmadan tuttular Meis Adası ve 12 Ada Yunanistan’a verildi. Lozan Antlaşması’nda Ege Denizi’nde bir denge sağlanmıştır ve Türkiye’nin güvenliği için hem kuzey Ege adaları hem de 12 Ada bölgesi normalde gayri askeri statü. Bakın şimdi orada dengeyi bozdu. Biz orada İtalya ile komşuyken birdenbire Yunanistan’la komşu olduk ve Lozan’daki denge Türkiye’nin aleyhine değişti, bu antlaşmayı esas bakımından ihlal ediyor. Böyle olunca da Türkiye’nin Viyana Antlaşmalar Hukuku Sözleşmesi’nin 60 ve 65. maddelerini gerekçe göstererek ‘Artık Lozan Antlaşması’nın 15. maddesi yürürlükte değildir, bunu kaldırıyorum, bu adalar bana aittir, Yunanistan boşaltsın bu adaları, derhal bana teslim etsin’ deme hakkı var. Siyasi iktidarın artık bunu söylemesinin zamanı gelmiştir.”
Ya Yunanistan’ın silahlanmaya gerekçe gösterdiği meşru savunma iddiaları?
“BM’nin 51. maddesine göre meşru savunma hakkı sadece silahlı saldırı için kullanılır. Biz Türkiye olarak onlara herhangi bir silahlı saldırıda bulunmamışız ki, bunlar efendim, ‘Kıbrıs’ta şu oldu, bu oldu, Ege Ordusu kuruldu, ben onun için savunma hakkımı kullanıyorum’ diyor. Hayır, böyle bir şey olamaz. Yani Türkiye bu adalara bir silahlı saldırı yapmış olması lazım ki onlar meşru savunma hakkını kullansın. Biz yapmadık. Tam aksine, Yunanistan tuttu bizim 18 adamızı işgal etti, biliyorsunuz. Aslında meşru savunma hakkını kullanması gereken biziz. Bu konuda hukuken biz tamamen haklıyız aslında. Yani şu anda hükümetin elinde altın bir fırsat var. Bunu kullanabilir. 12 Ada’yı geri isteme hakkı var. Bu kadar açık ve net…”
Yunanistan’ın Meis dâhil 12 Ada üzerinde egemenlik hakkının olmadığını belirten Yalım, devam ediyor:
“Daha önce 2012 yılında da Türk hükümeti yani şu andaki mevcut iktidar o bölgede bir arama yetkisi vermişti TPAO’ya. Hemen sonrasında da ona Yunanistan ‘Burası benim bölgemdir’ şeklinde itiraz etmişti ama buna rağmen TPAO Meis’in güneyindeki sahalarda arama yaptı. O zaman müdahale olmadı çünkü normalde bizim kendi egemenlik alanımız oralar.”
Hukuku takmayan bir ülke var ama?
BM Güvenlik Konseyi’ne, AGİT’e şikâyet edeceksiniz, ayrıca NATO var. Bu işi mahkemeye götüremezsiniz çünkü Yunanistan uluslararası Adalet Divanı’nın yargı yetkisini kabul etmiyor. Bu bağlamda nereye gitmeniz lazım? Dört tane yer var: BM Güvenlik Konseyi, NATO, AGİT bir de AB.”
Olmazsa çözüm sahada müdahale mi?
“Askeri müdahale en son düşünülecek iş. Bakın, bu adaların silahlandırılmasından sadece Yunanistan sorumlu değil, 1947 Paris Antlaşması’na taraf olan devletlerin hepsi sorumlu, başta da ABD. Siz madem tarafsınız kardeşim, gereğini yerine getirin, boşaltın adaları. Yani Türkiye diplomasiyi kullanarak bunun üstesinden rahatlıkla gelebilir. Yunanistan’ın Meis Adası da dâhil olmak üzere oradaki 12 Ada diye geçiyor ama toplam 14 adada egemenlik hakkı yok. Bir hak iddia edemez yani. Bu açık ve net. Hatta Türkiye bu konuda geç bile kaldı, bir an önce bu adaları geri almalıdır…”
kaynak: https://www.milliyet.com.tr/yazarlar/tunca-bengin/ermenistan-neyse-yunanistan-da-o-6330371