MUSTAFA HÜSEYİN USLU

Hile tekniği ile bir kalenin fetih öyküsü

                                 

Anamur Kalesi’nin fethi…

         Yıl 1228. Anadolu Selçuklu Hükümdarı Alaaddin Keykubat, Anamur Yöresindeki yerleşik Türkmenlerden aldığı şikayette, Anamur kalesinin korsanlanlar elinden olduğunu öğrenir ve Selçuklu Devletinin kıyı şeridinin güvenliği için güvendiği kumandanlarından Ertokuş Beyi huzuruna çağırtıp, emir buyurur:

“Akdeniz Kıyı şeridinin alınmasında seni memur ettim. Bunun için Anamur Kalesini almak gerekiyor. Haydi, git, gazan mübarek ola.” Kumandan, “Emrin başım üstüme” der. selamlayarak, hazırlıklara girişir.

Bütün hazırlıklarını tamamlayan Ertokuş Bey orduyla birlikte, Konya’dan yola çıkıp, yol üzerinde bulunan önce Karaman’a – Mut’a – Zeyne- Gülnar yoluyla şimdiki Gülnar ilçesi sınırları içindeki 11 kilometre güney yönündeki  Şıhömer köyüne gelir.

Ordunun köyde konaklamasını emrindeki komutanlara bildirir. Köyün ileri gelenlerinden olan ve köye adını veren Şıh Ömer, 1200 yıllarında Özbekistan Buhara’dan gelmiş ve köyün bulunduğu yere sahiplenlenmiş; yöreyi Müslümanlaştırma ve Türkleştirmeye çalışan bir erendir.

Köyün sahibi, Kumandanı ve askerlerini kendi kazanlarında pişirdiği bulgur pilavları ile doyurur. Gelen askerler pişirilen yemekle doyar. Bunda bir hikmeti ilâhiliği sezen Kumandan Ertokuş Bey, Şıh Ömer’e, Selçuklu Hükümdarı Alaaddin Keykubat’ın kendisini kıyı şeridinin alınması ve özellikle Anamur’un kalesinin zaptedilmesiyle görevlendirildiğini, söyler. Akdeniz kıyı şeridinin alınması ve Anamur Kalesi’nin korsanlardan temizlenmesi bunun için fethe katılmasını ister. Şıh Ömer bu daveti kabul eder. Ertokuş Bey’e der ki: “Siz önden gidiniz. Ben peşiinizden gelip yetişerek, orduya katılacağım. Siz yolunuza devam edin.”

Ertokuş Bey ve askerleri ertesi gün sabah yola koyulur. Ordu kalabalıktır ve ağır, ağır gitmektedir. Anamur’a varmak en az üç dört gün sürecektir. Torosların sarp yamaçlarından aşılır. Bu gidişe rağmen Şıh Ömer bir türlü orduya yetişmez. Ertokuş Bey buna içerler: “Bana yalan söyledi.” diye düşünmekten kendisini alamaz. Fakat işin aslı farklıdır. Şıh Ömer  kestirme bir yoldan yanındaki müritleri ile birlikte yola çıkıp, orduyla karşılaşmadan, Anamur’a çoktan ulaşmıştır. Yöre halkı ile görüşüp, Fethin nasıl yapılması gerektiği konusunda istişare yapar. Gündüz boyunca hazırlıklarını tamamlar. Akşam olunca kaleyi kuşatır.

Kale korsanların elindedir. Bu korsanlar gemileri ile Akdeniz’de vurgunculuk yapıp,  bölge halkından da haraç alarak yaşamaktadırlar. Yerli halk da bunlardan bıkıp, usanmıştır; ama ellerinden gelen hiçbir şey yoktur. Yöre halkı Şıh Ömer’le birlikte hareket etmeye karar vermiştir. Zaten Selçuklu hükümdarına korsanlar hakkındaki şikâyetleri iletenlerde bu yerli halktır. Akşam olunca korsanlar kalenin kapılarını kapatır. Nöbetçiler surların mazgallarında yerlerini alır. Gecenin sessizliği ortalığa çöker. Kale içinden müzik sesleri, eğlence şarabın etkisi ile kendinden geçen korsanların naraları duyulurken,  kale dışında da, köpek havlamalarında başka ses duyulmaz olur.

Korsanlar için kale tam emniyetlidir. Deniz tarafından gelecek   saldırı tehlikesi yoktur. Kara tarafında geniş bir su hendeği vardır. Su hendeğinin kenarından kalenin yirmi, yirmi beş metreyi bulan surları dimdik yükselmektedir. 

Emniyet tedbirlerini almanın rahatlığı içinde korsanların keyfi sur mazgallarındaki nöbetçilerin haykırışları ile bozulur: “Binlerce düşman geliyor, geliyorlar….”

Haykırışlarla müzikler susar, rakkaseler odalarına kaçışır. Borazan çalınır. Silahını kapan korsan surlara koşar. Gördükleri manzara korkunçtur. Deniz ve karadan binlerce ışık kaleye doğru yaklaşmaktadır. Kale dört bir tarafından kuşatılmıştır. Donar kalırlar. Ne yapacaklarını şaşırmıştır.

 
 Surların altından “Hey kaledekiler teslim olun! Teslim olmazsanız taş üstünde üstünde taş ve baş bırakmayız. Çarpışmadan teslim olursanız canlarınız bağışlanacaktır.” şeklindeki tok bir sesle iyice irkilirler. Kaleyi Türkler kuşatmıştır. Haykırma sesinden bunu anlamışlardır. Kaledekiler için artık bir kurtuluş ümidi kalmamıştır. Korsanların başı ve ileri gelenleri, bir karar almak zorundadırlar. Toplanıp aralarında konuşurlar. “Çıra tutup etrafı aydınlatanlar binlerce olduğuna göre, acaba çıra tutanların yanında gelen askerlerin sayısı ne kadar?” diye birbirlerine sorarlar. “Bu binlerce asker nerden çıkmıştır?” Bir cevap bulamazlar. Kaleyi savunmaları imkânsızdır. Canlarının bağışlanması karşılığında kaleyi karşı koymadan teslim etmeye karar verirler. Çünkü kale önünden kendilerine de böyle seslenilmiştir. Korsanların başı Türklerle ilgili çok hikâyeler duymuş; onların mertliğini işitmiştir. Aman dileyene kılıç çekmediklerini biliyordur. Elçi gönderip kaleyi kuşatanların komutanları ile görüşmek istediklerini bildirir. Zaten Şıh Ömer ve müritleri ile yerli halktan kalabalık bir heyet de kale kapısının karşısında yerlerini almışlardır. Kale ile bağlantıyı sağlayan köprü iner. Kale kapısı açılır. Korsanların başı ve yanındaki heyet köprüye gelip Şıh Ömer’le konuşur. Kalenin anahtarlarını da yanlarında getirmişlerdir. Kararlarını bildirirler: Kalenin savaşsız teslimi karşısında canlarının bağışlanmaktır. Şıh Ömer, kalenin anahtarlarını alır. Korsanlarlara soygun yaptıkları gemilerinden birine binerek kaleden hemen ayrılmalarını, bir daha da bu kıyılara gelmemelerini, buralarda görülmeleri ve denizlerde soygun yapmaları hâlinde canlarının bağışlanmayacağını onlara bildirir. Verdikleri amlanla, korsanların canları bağışlanmıştır. Gemilerden birine doluşarak kaleyi terk ederler. Akdeniz’in sessiz ve karanlığında yol alarak gözden kaybolurlar. Korsanların aldatan hilenin aslı şöyledir: Bu karanlık gecede keçi sürülerinin boynuzlarına çıra bağlayıp bunları ateşleyerek karadan salan, manda sürülerinin boynuzlarına da çıra bağlayıp bunları ateşleyerek denize salan Şıh Ömer kale kuşatılıyormuş intibahını korsanlara çok iyi vermiştir. Binlerce hayvanın boynuzlarında yanan çıralar ile karadan ve denizden kaleye doğru yürümeleri korsanların çarpışmadan teslim olarak, kale anahtarlarını teslim etmelerine yetmiştir. Hava karanlık olduğundan bunların, hayvanların başına bağlanmış çıralar olduğu anlaşılmamıştır. Kale anahtarlarını Şıh alan Şıh Ömer, geri dönmek üzere Anamur’dan sabahleyin yola çıkar. Bozyazı ilçesini geçtikten sonra ilçenin doğusunda Selçuklu Kumandanı Ertokuş Bey ve ordusu ile karşılaşır   ve Kalenin anahtarlarını Ertokuş Beye teslim eder. Fethinin gerçekleşdiğini bildirir. Bu duruma iyice şaşıran Ertokuş Bey, “Şıh Ömer’e biraz daha saygılı davranması gerektiğini” anlar.

Vefat tarihi tam olarak bilinemeyen Şıh Ömer, Gülnaradı ile anılan köyde meftundur ve Türbesinin yapılışı 1233 yılında Alaaddin Keykubat tarafından gerçekleştirilmiştir. 

Kaynak: Çukurova Üniversitesi Araştırma merkezinden. 

Arkadaşlarınızla paylaşın

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu
error: Uyarı: Korumalı içerik !!

Reklam Engelleyici Algılandı

Sitemizden en iyi şekilde yararlanmak için lütfen reklam engelleyicinizi kapatınız.