Atatürkçü Düşünce Derneği Adana Şube Başkanı İsa Kayadan ile bir araya gelerek, son zamanlarda Atatürk’e yapılan saldırıları ve eğitim sistemini konuştuk. Başkan Kayadan, Atatürk’e yapılan saldırının vatana ihanet olduğunu belirterek, iktidar ve mensuplarının oturduklarının makamların, kullandıkları imkânlarının hepsinin Cumhuriyet ve kurucusu Atatürk’e borçlu olduklarını ifade etti.
Yüz yüze eğitimde başarılı olamadığımızı belirten Kayadan, “Şunu açıkça ifade edebilirim ki tüm ülkede internetin evlere ulaşacak şekilde halledilmesi, tam bir donanımın olması gerekiyordu. Maalesef böyle bir uygulama olmadı. Biz daha evinde televizyon olmayan öğrenciler tespit ettik. Öğrencilerimize teknik olarak alt yapıyı veremedik” diye konuştu.
Özellikle son yıllarda Atatürk’e yapılan saldırılara yönelik neler söylemek istersiniz?
Atatürk Cumhuriyet’i kurarken Kuva-i Milliye mücadelesi başlattığı andan itibaren aslında saldırılarda başlamıştı. Bunu net biliyoruz, tarihini bilen her insan bunları çok rahat bilir. Birçok ayaklanmalar oldu, Atatürk’ün şahsına yönelik suikast düzenlendi, tarihi okuyun Atatürk’e birçok saldırılar gerçekleşti. Atatürk Cumhuriyet’i ilan ettikten sonra da bunlar devam etti. Bugün Kubilay’a yapılan şey aslında Mustafa Kemal’e Kuva-i Milliye’ye, genç Cumhuriyet’e yapılmıştır, bölücü durumlar söz konusu olmuştur. Şeyh Sait ayaklanmasını da biliyorsunuz, Cumhuriyet değerlerimize Misak-ı Milli sınırlarına saldırıyla eş değerdedir.
ATATÜRK’E İHANET VATANA İHANETTİR
Bugün Genel Merkezimizin açıklaması, Atatürk’e saldırı vatana ihanettir, biz bunu çok net bir şekilde söylüyoruz. Atatürk’e saldırıya hiçbir şekilde kabul etmiyoruz, iktidar ve mensuplarının bugün oturdukları makamlar, taktıkları apoletler, kullandıkları olanaklar Cumhuriyet’in sayesindedir. Cumhuriyet’in mimarı Atatürk’ün sayesinde, bunu bebeği de biliyor, çocuğu da biliyor, kadını da, yaşlısı da, genci de biliyor. Tüm dünya Atatürk’e saygı gösterirken onlar kim oluyor, açıkçası merak ediyoruz…
Yunus Emre, Hacı Bektaş Veli, Mevlana, Tapduk Emre, Pir Sultan Abdal, Hacı Bayram Veli ve daha nice değerlerimizin coğrafyamıza ektiği birlik, bütünlük ve kardeşlik tohumları, Atatürk Devrimi ile taçlanmış ve güçlenmiştir. Coğrafyamızda, Bin Ladin ve El Bağdadi gibi isimler çıkmıyorsa; bütün çabalara rağmen kardeşlik kazanıyorsa bunun nedeni, milli benliğimizde yer edinmiş bu değerlerimiz ve Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve devrimidir.
Daha yeni yaşadığımız bir olay olan, Ayasofya’da başta Cumhurbaşkanı olmak üzere bütün devlet erkânın da katılımıyla gerçekleşen programda bir imamın yaptığı konuşmada Atatürk’e ve ülkemizin kurucularına “Bunlardan daha zalim ve kafir kim olabilir?” ifadeleri kullanılması bizi ziyadesiyle yaralamıştır.
ATATÜRK’E İHANETİ ASLA KABUL EDEMEYİZ
Yobaz, tarihini bilmeyen ama maalesef bir halt bildiğini zanneden, oradan bir yerlere selam gönderen Cumhuriyet’imizin kurcusu, Kuva- i Milliye hareketinin başlangıç mimari Büyük Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e hakaret, Türkiye Cumhuriyeti’nin Cumhurbaşkanının gözleri ve dahi kulaklarının duyduğu bir ortamda yapılması asla kabul edilir bir şey değildir.
Sizin de bir eğitimci olmanızdan dolayı biraz eğitim sisteminden bahsedecek olursak, uzaktan eğitim modeli veya sistemi başarılı oldu mu, neler söylemek istersiniz?
UZAKTAN EĞİTİM SİSTEMİNİ DAYATTILAR
Maalesef bize bu sistemi dayattılar, aslında yabancı terimiyle pandemi denilen, Türkçe ifadeyle salgın süreci dünyanın yaşadığı bir sorundur. Bu süreç her alanı durdurduğu gibi eğitim alanını da durdurduğu bir gerçektir. Bir alternatif gibi gördüğümüz geçici sistem derken, hiçbir deneyimden geçirmediğimiz, bocaladığımız bir sistemdir EBA. Uzaktan eğitim sisteminde bir takım sorunların yaşanmasını göğüsleyebildik bir süre fakat salgının ikinci evresinde yeniden uzaktan eğitime ihtiyaç duyuldu. Şunu açıkça ifade edebilirim ki tüm ülkede internetin evlere ulaşacak şekilde halledilmesi, tam bir donanımın olması gerekiyordu. Maalesef böyle bir uygulama olmadı. Biz daha evinde televizyon olmayan öğrenciler tespit ettik.
MAALESEF EĞİTİMDE GERİ KALDIK
Öğrencilerimize teknik olarak alt yapıyı veremedik, çoğu öğrencimizde ne tablet, ne bilgisayar, ne cep telefonu var. Öğretmenler ne yaptı, sizin nasıl olsa vardır, dendi, çocuğuna da almışsındır, dendi. Bu sistem içerisinde ders yapmak herkese dayatıldı. Ben kendi adıma konuşuyorum bir eğitimci olarak yeteri kadar öğrenciye ulaşamadım. Ekonomik, soysa- kültürel yapısı, biraz daha sorunlu olan mahallelerimizde, çocuklarımız maalesef eğitimde geri kaldı.
Uzaktan eğitime ulaşamayan öğrencilerimiz için sözde sosyal devlet 2016-2020 yılları arasında özel okullarda okuyan öğrenciler için, 5,78 milyar destek verdi. Ortalama tablet fiyatı 750 lira, yani siz 5,78 milyarı 750’ye bölerseniz 7.706.666 tablet eder. Özel okullara kaynak var ama öğrencilere maalesef ki kaynak yok.
Yüz yüze telafi eğitimi verilecek, ne söylemek istersiniz?
Ben bu olayı da yanlış buluyorum. Adana’nın sıcağını biliyorsunuz, bu öğrenciler bu okullara nasıl gitsin? Telefinin yüz yüze eğitim ciddi anlamda başladığı zaman olması gerektiğini düşünüyorum. Öğretmenlere verilen müfredatla bu öğrencilerin telafisini sağlamak mümkün, diye düşünüyorum. Şu anda yüz yüze yapılacak eğitimi doğru bulmuyorum.