
Yapay zeka, zamanımızın karmaşık ve ironik öykülerinin başkahramanı olmaya başladı. Şirket yöneticilerinin verdiği cevaplar, sanki bir Dostoyevski karakterinin içsel çatışmalarını yansıtırcasına belirsiz ve girift; çoğu zaman belirsizlikle örtülü, vaaz niteliğinde ifadelerle dolu. IBM’in CEO’su Arvind Krishna, yapay zekanın “iş gücünün canlandırıcısı” olduğunu savunurken, adeta bir kahin gibi geleceği öngörmeye çalışıyor. Fakat bu iyimser tablo, Klarna’nın CEO’su Sebastian Siemiatkowski gibi daha cesur ruhlar için yetersiz kalıyor. Siemiatkowski, yapay zekanın iş dünyasında bir devrim yarattığını, çalışanları iş gücünün derinliklerinden çekip alarak onları daha anlamlı bir hayata yönlendirebileceğini savunuyor. Sanki Tolstoy’un kahramanları gibi mücadele eden bir karakterin sesiyle…
Klarna’nın kuruluş serüveni, bir Polonyalı göçmenin tohumlarını ektiği bir bahçe gibidir. Siemiatkowski’nin öyküsü, sadece piyasa değeriyle değil, aynı zamanda içsel mücadeleleriyle de şekilleniyor. Yapay zeka, onun gözünde bir çıkış yolu değil, bir evrimdir; bir yandan belirsizliklerin arasına serpiştirilmiş umut ışıkları, diğer yandan korkutucu, karanlık bir distopya olarak belirmektedir. Şirket, yapay zeka aracılığıyla işe alımları durdurmuş, çalışan sayısını azaltmışken, bu durum ardında derin bir kaygı ve melankoli bırakıyor.
Düşman değil rehber
Oysa büyük şirketler, yapay zekayı bir kıyım aracı olarak kullanmaktansa; hizmet kalitesini yükseltmek ve çalışanlarının potansiyellerini en üst seviyeye çıkarmak için değerlendirmeyi tercih ediyor. Stanford Üniversitesi’ndeki araştırmalar, bu teknolojiyle bir insanın karmaşık müşteri sorunlarında daha etkili hâle geldiğini göstermiştir; sanki bir cesur dost, zorlu yollarında insana rehberlik eden bir paladır.
Finansal sıkıntılar içinde kıvrılan Klarna, piyasa değerinin sarsılmasıyla birlikte üzerindeki ışıltısını kaybetmişe benziyor. Siemiatkowski’nin geçmişteki bir lider gibi ayrıntılara takılıp kalmadan ilerleme çabasının ardında, varoluşsal bir kaygı yatmakta. Yapay zekânın bu karmaşık dünyasında, artık kendini bir tepenin kenarında durmuş, derin bir nefesle geleceğe bakan bir gezgin gibi hissediyor. Kendi bakış açısının ve yaptığı tercihlerinin, yalnızca bir iş stratejisi değil, aynı zamanda yaşamın derin anlamlarını sorgulayan bir yaratım süreci olduğunu giderek anlamakta.
Sonuç olarak, yapay zeka iş dünyasında sadece bir araç değil, aynı zamanda bireylerin psikolojik yapısını, toplumsal dinamikleri ve ekonomik ilişkileri yeniden şekillendiren bir parodidir. Klarna’nın öyküsü, yalnızca bir şirkete ait değil; bu çağın karmaşasında kaybolmuş bireylerin hikayesidir. Ve içinde barındırdığı belirsizlik ve karmaşa, bir romanın derinliğine sığacak kadar zengin.
İtiraf ediyoruz
Kapsül Pazar bülteninde bu kısma kadar okuduğunuz metin, Klarna’nın kurucusu Sebastian Siemiatkowsk hakkında New York Times’da yer alan inceleme yazısı üzerine, ChatGPT ile yapılan bir değerlendirme ve tartışma sonucu oluşmuştur. Tüm ifadeler yapay zekaya aittir.
- New York Times’da yer alan inceleme
Yapay zekanın, kendisini bir düşman değil de ‘insanlığa bir rehber’ olarak nitelendirmesi de sanırım insan ve yapay zeka konusunda ayrı bir tartışmaya yol açacaktır…
Kaynak: kapsül.com