BİZE GELEN KİTAPLAR

CAM KIRIKLARI

 

“Kitap karanlığı yakıyorsa kitaptır.” (UDY)

Angola, 1975 yılına kadar 475 yıl Portekiz egemenliği altında kalmıştır. “Zafer kesindir!” sözünün sahibi Agostinho Neto ülkenin ilk başkanıdır. Antonio Agostinho Neto, 1960’ta Luanda hapishanesinde duvara şöyle yazmıştır:

Burada hapiste
Öfke göğsümde büyüyor
Sabırla bekliyorum

Toplanmalarını
Tarihin yeliyle savrulan bulutların
Yağmuru kimse durduramaz.

Beklenen yağmurun 1975’te yağdığı söylenir. Elimde “Yağmuru Kimse Durduramaz” kitabı var. *

“İstenmeyen, sevilmeyen, bakılmayan ve herkesin unuttuğu bir kişi olmak, bir insanın yiyecek bir şeyi olmamamsıyla karşılaştırıldığında bence çok daha büyük bir açlık ve çok daha büyük bir yoksulluktur” diyor Rahibe Terasa (1910-1997)

İnsan ruhunu yeniden uyanışını yakalamak isteyen iki insan, karı-koca, operatör Dr. Wei Cheng, Pazarlama Müdürü Karin Moorhouse , Hong Kong’daki düzenlerini bırakıp 2000-2001 yıllarında bir yıla yakın sürede STDÖ (Sınır Tanımayan Doktorlar Örgütü – MSF, Medicins Sans Frontieres) örgütünde çalışırlar.

“Bilinmeyene karşı duyulan korku, gerçeğin kendisinden daha kötüdür” görüşüyle kendilerini Angola, Kuito’da bulurlar. Sanki o güne kadar olan varlıklarının üzerine bir örtü örtmüşlerdir.

Başarılarını yokluklar gölgeleyememiştir. Petrol ve elmas yatakları olan Angola’da günde 800.000 varillik petrol dışsatımı olan Angola’da hastanenin enerji kaynağı jeneratördür ve yakıt bulmakta zorlanırlar.

Angola’nın birçok sorunu var!
Her zaman söyleşiyi bitiren bir deyim olarak kullanılır. Angola’da şu söz çok duyulur. “Savaş bitti, ama barış yok!“. Açlık, fareler, sivrisinekler, eğitimden yoksunluk, mayınlar ve kitabın sayfalarında daha neler neler.

Romalı Düşünür Seneca (MÖ 4 – MS 65) “Kendin için yaşamak istiyorsan, başkaları için de yaşa”  der.

Angola’da her beş çocuktan sadece ikisi okula gidebiliyor. Angola-2001. Çocukların oyuncakları WFP (World Food Programme) yağ tenekesinden yapılan oyuncak araba – kamyon sadece, kendilerinin yaptıkları. Mayınlardan kopmamış kolları-bacakları varsa oynayabiliyorlar.

2002’de Angola, STDÖ’nün dünya çapındaki en büyük yardım alanı olmuştu. Karin Moorhouse ve Wei Cheng sekiz ay çalışmışlardır. Toplam yaşamın az bir dilimi olmasına karşılık silinmez izlenimlerle ayrılmışlardır.

Döndüklerinde şu soru hep boğazlarını düğümledi:

“Çalışmalarınız sizi ve dünyayı algılayışınızı nasıl değiştirdi?”

Bu soruyu cevaplarken hep zorlandılar ve cevaplarında hiçbir zaman ikinci cümleyi bulamadılar. Yaşadıklarını, çarpıcı tek bir tümceye indirgediler hep… Ülkelerinin zenginliğinden bile haberi olmayan, savaşmaktan ve ölmekten yaşamaya fırsat bulamayan insanlara sakladılar sözcüklerini…

Kitabın 330’uncu sayfasında şunlar yazılıdır.
“Angola’nın yeniden inşası, çok emek gerektiren, çetin bir iştir. Yaratılacak refahın ülkenin içlerine ve kırsala ulaşması, uzun sürecek akılla ve özenle sürdürülecek bir liderlikte olanaklıdır. Yolsuzluk ve kişisel çıkarlar, en iyi çalışmaları bile engelleyebiliyor, ama ülkede sağ kalabilen için bu gibi durumlar bile boş yere sürdürülen bir savaştan daha umut vericidir.”

Yaratılacak refah, özenle, akılla, ülkenin her yanına yayılmalıdır. Sadece Angola için mi gerekli? Her ülke için, benim ülkem için de!

Kitabı okurken basınımızda şöyle bir haberle karşı karşıya geldim. Belki gözünüzden kaçmıştır, size de aktarayım.

Afrika turunu sürdüren Papa 16. Benediktus Angola’daki konuşmasında “dine dönüş” çağrısı yaptı.

Başkent Launda’da bir stadyumda konuşan Papa, hala büyü ve büyücülük gibi “kötülük kaynaklarına inanan insanların dine döndürülmesi” gerektiğini söyledi.

Büyük bir kalabalığın stadyuma girmeye çalışması sırasında meydana gelen kargaşa da iki kişi ezilerek öldü. (23.Mart.2009, Basından)

Kitabı okurken ve günlük basını gözden geçirirken düşüncelerim cam kırıkları gibi dağıldı. Dağılan cam kırıklarını toplamalıyım.

Bu kitabı herkes okumalı. Kendini sorgulamalı. İnsanlığını sorgulamalı. Hele hekimler önlerine konmuş bu fırsatı kaçırmamalı. İnandığım başarılı meslek hayatımı emekliliğimde sorguladım kendi kendime. Okuduğum her sözcük altında ezildim sanki böyle bir etkinlikte bulunamadım diye. Her meslek sahibi, her insan mesleklerini para kazanmanın dışına taşırmalı… İnsan, önce kendini kendine ispat etmeli.

Ne diyor Mümtaz Soysal Hoca;
“Kişilerin enerjisini örgütlü bir toplum dinamizmine dönüştürebilmek, klasik hizmetlere eklenen bir çağdaşlıktır.”

Ankara, 26 Mart 2009
Dr. Emel Özden

Türk Gastroenteroloji Vakfı www.tgv.org.tr

* Karin MoorhouseWei Cheng 
Türkçesi: Hüseyin Can, Halil Tuğlu, Mustafa Yıldırım
(Ulus Dağı Yayınları, Ankara, 2009)

 

 

 

 

Arkadaşlarınızla paylaşın

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu

Reklam Engelleyici Algılandı

Sitemizden en iyi şekilde yararlanmak için lütfen reklam engelleyicinizi kapatınız.