KÜLTÜR SANATOrta Kuşak

Balcalya: Bir Kampüs Değil, Bir Yurt

Haber: Demet Duyuler                                                           

Çukurova Üniversitesi Eğitim Fakültesi Resim-İş Eğitimi Anabilim Dalı öğrencileri, Balcalı Kampüsü’nü yalnızca bir eğitim alanı olarak değil, aynı zamanda bir iç mekân, bir aidiyet sahası, hatta bir yurt olarak yeniden düşündüler. BAP (Bilimsel Araştırma Projeleri) Birimi tarafından desteklenen “Resim ve Kartografi Kavşağında Bir Sanatsal Uygulama: Balcalı Kampüsünün Sanatsal Haritalanması” başlıklı proje kapsamında ortaya çıkan ‘Balcalya’ başlıklı sergi, bu özgün bakış açısının görsel karşılığı olarak 15 Mayıs 2025 tarihinde izleyiciyle buluştu.

Sergi, öğrencilerin resimleri ürettiği atölyenin açıldığı koridorda düzenlendi. Bu mekânsal tercih tesadüfi değil, son derece bilinçliydi. Zira öğrenciler, eserlerinin doğduğu yerden çok uzaklara taşınmasını istemediler. Her bir tablonun, fırçanın ilk darbesinden serginin son gününe kadar yaşadığı ortama bitişik kalması, izleyiciyle kurulacak bağı daha sahici kılacaktı. Prof. Dr. Nimet Keser, bu tercihi şu sözlerle açıklıyor: ‘Öğrenciler, resimlerinin çıktığı iklimin hissedilmesini istediler. Ziyaretçinin, duvarda asılı duran bir imgeye değil; o imgenin doğduğu havaya, beklediği ışığa, karıştığı sessizliğe de tanık olmasını arzu ettiler.” Balcalya’yı görmek isteyenlerin Balcalı’ya gelmesini istediler.

Sadece resimler değil, konukların ağırlanma biçimi de bu anlayışla biçimlendi. Serginin açılış kokteylinde sunulan kurabiyeler, makarnalar ve içecekler, profesyonel bir mutfağın değil, öğrencilerin emeklerinin ve atölyede birlikte geçirilen zamanın ürünüydü. Onlar, izleyicinin yalnızca gözleriyle değil, tüm duyularıyla bu atmosferi deneyimlemesini istediler. Atölyede pişen yemeğin kokusu, birlikte kaynatılan makarnanın buharı, serginin duvarlarındaki renklerle aynı kaynaktan besleniyordu. Böylece sergi, sadece bir görsel izleme alanı değil; birlikte üretmenin, paylaşmanın ve yuvaya dönüşen bir mekânın içtenliğini taşıyan çok katmanlı bir deneyime dönüştü.

Balcalya, öğrencilerin Balcalı’yı nasıl bir yer olarak tahayyül ettiklerini gözler önüne serdi. Projenin yürütücüsü ve sergiyi düzenleyen Prof. Dr. Nimet Keser’in aktardığına göre, öğrenciler kampüsü sıradan bir fiziksel mekânın ötesinde anlamlandırdılar. ‘Balcalı onlar için bir coğrafya değil, yolları renklerle örülmüş, gölgesi gençlikle yoğrulmuş bir vatandır,” diyor Keser. Bu nedenle sergiye verilen ‘Balcalya’ ismi, öğrencilerin kampüse yüklediği anlamın ifadesi olarak ortaya çıktı.

Proje, Google Maps üzerinden elde edilen çizgisel kampüs haritalarıyla başladı. Ancak öğrenciler haritaların sunduğundan fazlasını görmekte gecikmedi. Patikaları yürüdüler, göl kıyısında durup notlar aldılar, kampüsün sessiz köşelerinde zaman geçirdiler. Bu fiziksel gezintiler, yerini duygusal bir haritalamaya bıraktı. Prof. Dr. Nimet Keser, bu süreci şöyle anlatıyor: ‘Öğrenciler kendi gözlemlerini iç sesleriyle harmanladı. Kimi gölün duruluğunu mor tonlarla anlattı, kimi yeşilin tonlarında Balcalı’nın kokusunu resmetti. Bir öğrenci asfalt yolları güneşin sıcaklığıyla yoğururken, bir diğeri baraj gölüne düşsel bir hülya yerleştirdi.’

Ancak Balcalya yalnızca tuvallerde var olmadı; üretim sürecinin kendisi de öğrenciler için bir anlam inşa etti. Atölyede geçirilen zaman, bir üretim alanının ötesine geçerek kolektif bir yaşam biçimine dönüştü. Prof. Dr. Keser, öğrencilerin aynı masada, aynı tablette araştırma yaptığını, aynı masada eskiz çizdiğini, aynı tüpten sıktıkları boyayı kullandıklarını, çoğu gün yemekhaneye gitmek yerine atölyede küçük bir ocakta makarna pişirerek birlikte yemek yemeyi tercih ettiğini belirtiyor. ‘Bu sade ama içten paylaşım, sergi açılışına da yansıdı. Konuklara öğrencilerin kendi elleriyle hazırladığı kurabiyeler ve çalışma sürecinin sembolü olarak atölyede hazırladıkları makarnalar ikram edildi’ diyor Keser. Sergi, sanatsal olduğu kadar duygusal bir atmosfer de sundu.

Sergideki eserler, öğrencilerin bireysel ve ortak belleklerinde yer eden Balcalı imgelerini gözler önüne seriyor. Dijital haritaların soğuk çizgileri, tuvallerde ruha bürünüyor. Prof. Dr. Keser, bu dönüşümü “bir kuşbakışından ziyade bir düşbakışı” olarak tanımlıyor. Her fırça darbesi, öğrencinin kampüsle kurduğu kişisel bağı somutlaştırıyor.

Balcalya sergisi, bir lisans projesinden fazlası olarak değerlendiriliyor. Genç sanatçılar, kampüsü yalnızca mekân olarak değil, bir duygu, bir bağ, bir yurt olarak anlamlandırdı. Renkler aracılığıyla konuşan tuvaller, izleyiciyi Balcalı’yı yalnızca görmekle kalmayıp, hissetmeye de davet ediyor.

 

 

 

Arkadaşlarınızla paylaşın

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu

Reklam Engelleyici Algılandı

Sitemizden en iyi şekilde yararlanmak için lütfen reklam engelleyicinizi kapatınız.