EĞİTİM ÖĞRETİMMANŞET

“YÖK eğitim ve öğretimin önündeki en büyük engel”

Eğitim İş Sendikasi ülke genelinde eş zamanlı olarak üniversitelerde  2024 yılı YÖK değerlendirme raporu yayınladı.

Basın açıklaması üniversitelerde rektörlük ana binasının önünde düzenlenen açık hava basın toplantısıyla açıklandı

Çukurova Üniversitesi  Eğitim İş  Sendikası Adana 2.Nolu Şube Üniversite Temsilcisi Demet DUYULER   düzenlenen basın toplantısında yaptığı açıklamada ülkede eğitim ve öğretimin sorunlarına değindi.

YÖK’ün eğitim ve öğretimin önünde engel olduğunu belirten Demet Duyuler eğitim ve öğretimin bariz eksikliklerinin yanısıra öğrencilerin de demokratik hak ve özgürlüklmerinin ellerinden alındığını söyledi.

Duyuler’in basın açıklaması:

Üniversiteler, geçmişten bu yana bilginin merkezi olmuş, toplumsal dönüşümlere yön vermiş kurumlardır. Aydınlanma, sanayi devrimi ve modernleşme süreçlerinde bilimin taşıyıcısı rolünü üstlenmişlerdir. Bugün de eleştirel düşünceyi besleyerek, nitelikli bireyler yetiştirip toplumun geleceğini şekillendirmeye devam etmektedirler. Ancak, tüm bu toplum faydalarını sağlayacak olan; bilgi üretilmesi, liyakat, özgür düşünce ülkemiz üniversitelerinin büyük bir çoğunluğunda  olması gerekenin çok gerisinde kalmıştır.

Rakamlar Yalan Söylemez: Üniversiteler Alarm Veriyor

2024/2025 verilerine göre, 129’u devlet, 79’u vakıf olmak üzere 208 üniversitede, 185 bini aşkın akademik personel ve 6.8 milyon öğrenci bulunuyor. Ancak ne yazık ki bu dev sistem artık eğitim ve bilim üretme işlevini yerine getirmekte zorlanmaktadır.

Vakfı dahi olmayan vakıf üniversiteleri, bir kampüsü dahi olmayan apartman üniversiteleri adeta birer ticarethane mantığı ile işletilmekte ve diploma pazarlayan kurumlar haline gelmiştir. Reklam bütçeleri AR-GE harcamalarını geçen bu kurumlar, akademik ciddiyeti zedelemektedir.

Eğitimin hızla ticarileştirilip paralı hale getirilmesiyle milyonlarca gencimiz eğitimden kopmuş, güvencesiz çalışma koşullarıyla emek sömürüsüne maruz bırakılmıştır. 2015-2023 yılları arasında 2 milyondan fazla genç, üniversite eğitimini ekonomik nedenlerle yarıda bırakmıştır. Mezun olan gençler ise mezuniyet sonrası işsizlik ve düşük ücretle karşı karşıya kalmaktadır.

YÖK: Bilimin Önünde 44 Yıllık Bir Engel

12 Eylül darbesinin ürünü olan YÖK, bugüne kadar sayısız akademisyeni susturdu, üniversitelerin ruhunu boğdu. Avrupa Üniversiteler Birliği’nin 2024 raporuna göre, Türkiye akademik özerklik açısından 35 ülke arasında 35. sırada! Bu durum ülkemiz için son derece üzücüdür.

Liyakat Yerde, Bilim Yerde

Rektör atamaları sadece Cumhurbaşkanı’nın inisiyatifine bırakılmıştır. Rektör ataması tüm üniversite personelini kapsayan şekilde seçimle yapılmalıdır. Anayasa Mahkemesi’nin rektör atama ile ilgili kararı açıktır. Bu karar neticesinde rektör atama usul ve esaslarının bir an önce düzenlenmesi gerekmektedir.

Tüm bunların yanında ise üniversitelere yeterli akademisyen kadrosu verilmiyor. Üniversitelerde akademik kadro ve yeterli alt yapı sağlanmadan yeni programlar, yeni bölümler, yeni fakülteler açılırken eğitim kalitesi göz ardı ediliyor. Örneğin araştırma görevlisi sayısı 2022’de 52 binken, 2025’te 39 bine düşmüştür!

Doktor öğretim üyesi kadrosu, şarta bağlı sözleşme yenilemenin yapıldığı tek akademik memuriyet kadrosudur. Belirlenen şartlar üniversiteye göre değişmekte, keyfi kriterler getirilerek yenilenmektedir. Doktor öğretim üyelerinin sahip oldukları, aynı kadrolarına yeniden atamalarının yapılması için, bu kriterleri her yeni atama döneminde yerine getirmeleri istenmektedir. İş güvencesinin sağlanması için bu uygulamanın sonlanması gerekmektedir.

Benzer şekilde Öğretim Görevlisi ve Araştırma Görevlileri sözleşmeli şekilde yeniden atama usulleriyle çalışmaktadırlar. Doçent ve profesörlerde olduğu gibi tüm akademik kadroların süresiz ve şart olmaksızın atanmaları sağlanmalıdır.

Bütçe Var Ama Üniversitelere Yok!

2025 yılında devlet üniversitelerine ayrılan toplam bütçe 487 milyar TL (12,5 Milyar dolar) iken örneğin Amerika’da Harvard üniversitesi tek başına 53,2 milyar dolarlık bütçeye sahiptir. Bu karşılaştırma ülkemizin bilimde diğer ülkelerle yarışamamasının nedenlerinden sadece birisidir. Üniversitelerimizin birçoğu teknik donanım, kütüphane, laboratuvar, derslik, yurt ve kampüs açısından yetersiz. Bilimsel üretimin temel unsuru olan araştırma ve kongre katılım imkanları, bütçe yetersizliği nedeniyle sekteye uğramıştır. Bu tablo ülkenin bilimsel olarak nasıl bir durumda olduğunu açıkça göstermektedir.

Üniversitelerde Verilen Eğitimin Niteliği Düşüyor!

2016’da URAP sıralamasında ilk 1000’de yer alan üniversite sayımız 18 iken, bu sayı 2023’te 9’a düşmüştür. Türkiye, bilimsel yayın kalitesi açısından birçok Orta Doğu ülkesinin bile gerisinde yer almaktadır. Üniversitelerimiz adeta liseden hallice yapılara dönüşmüştür. Akademik ve mali özerkliği olmayan, unvanların liyakata göre değil kişisel ilişkilere göre dağıtıldığı kurumlar haline gelmiştir. Bu politikalar birkaç yıl daha sürdürülürse Avrupa ülkeleri başta olmak üzere birçok ülke Türkiye üniversitelerinden mezun olanlara denklik belgesi vermeyecektir. Bunun küresel ekonomide karşılığı, gençlerimizin ellerindeki diplomalarla yurt dışında çalışamamaları olacaktır.

Üniversiteler siyasallaştırılmamalı, özgür düşüncenin ve bilimsel üretimin engellenmeye çalışıldığı kurumlar haline getirilmemelidir.

Öğrencilerin Anayasal Demokratik Hakları Yok Sayılıyor!

Öğrencilerin demokratik yollarla haklarını arama girişimleri baskılarla, şiddetle bastırılıyor.  Disiplin ve soruşturmalarla cezalandırılan öğrenciler üniversiteden ve KYK yurtlarından uzaklaştırılıyor, haksız yere tutuklanıyor ve eğitim hakları ellerinden alınıyor. Bu ülkenin en başarılı öğrencilerinin yeri hapishaneler değil üniversite kampüsleri olmalıdır.

Üniversitelerde İdari Personelin Sorunları Artıyor!

Üniversitelerdeki idari ve teknik personel görmezden gelinmekte, ağır biçimde ayrımcı uygulamalara maruz kalmaktadır. Görevde Yükselme ve Unvan değişikliği sınavının merkezi olarak her yıl açılmaması ve mülakat uygulamaları haksızlıklara yol açmaktadır. Bu sınavlar her yıl en az iki kez yapılmalı ve atamalar bu sınav sonuçlarına göre gerçekleştirilmelidir. Ayrıca bu sınavlar, sadece şef ve şube müdürlüğü gibi kadroları değil, fakülte/enstitü/yüksekokul sekreteri ve daire başkanı gibi kadroları da kapsamalıdır. İdari personelin çalışma ortamları fiziki olarak yetersizdir. Döner sermaye payları adil bir şekilde dağıtılmamaktadır. Kamu personelinin önemli bir bölümü için yapılan ek gösterge değişiklikleri, teknik hizmetler sınıfında çalışan mühendis, mimar ve şehir plancılarına yapılmamıştır. Bu unvanlarla çalışanların ek göstergeleri 4800-6400 aralığında olmalıdır.

Üniversitelerimiz Geleceğimizdir!

Ülkemizin bilimsel geleceği, aydınlık yarınlarımız için üniversitelerin özerk, demokratik ve özgür yapıya kavuşması elzemdir. 12 Eylül darbesinin mirası olan YÖK kaldırılmalı, üniversiteler siyasi otoritelerden bağımsız, demokratik birer eğitim ve araştırma kurumu olarak yeniden yapılandırılmalıdır. Yükseköğretime yeterli bütçe ayrılmalı, üniversiteler kamu yararına ve evrensel bilginin ve bilimin üretildiği, ARGE çalışmalarının güçlendirildiği bilim yuvaları haline getirilmelidir. Bilimsel özgürlükler kullanılırken, toplumun gereksinimleri ve öncelikleri temel alınmalı, araştırma alanları bilimsel gelişmeler doğrultusunda seçilmeli, eğitim ve öğretim programları ile ders içerikleri akademik gelişmelere uygun olarak düzenlenmelidir. Akademik ve idari personelin maaş, çalışma koşulları, mesleki ve özlük hakları insanca yaşama ve çalışma koşullarını sağlayacak ve liyakati esas alacak şekilde düzenlenmelidir.

Üniversitelerin bilim yuvası haline gelmesi ve hak ettiği saygınlığı yeniden kazanması için desteğimizi kararlılıkla sürdüreceğiz.

 

Arkadaşlarınızla paylaşın

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu

Reklam Engelleyici Algılandı

Sitemizden en iyi şekilde yararlanmak için lütfen reklam engelleyicinizi kapatınız.