Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB), ekim ayı Para Politikası Kurulu toplantısında politika faizini 100 baz puan indirerek yüzde 39,5’e çekti. Böylece Banka, son üç toplantıda toplam 650 baz puanlık faiz indirimi yapmış oldu.
Gecelik borç verme faizi yüzde 42,5’e, borçlanma faizi ise yüzde 38’e gerilerken; karar metninde özellikle “dezenflasyon sürecinin yavaşladığı” vurgusu dikkat çekti.
TCMB, gıda fiyatlarındaki artışların ve beklentilerdeki bozulmanın risk oluşturduğunu belirterek, fiyat istikrarı sağlanana kadar sıkı duruşun sürdürüleceğini, ancak adımların veri odaklı ve ihtiyatlı biçimde atılacağını ifade etti.
Ekonomistler ise Banka’nın “yumuşak geçiş” stratejisiyle 2026 sonuna kadar politika faizini kademeli olarak yüzde 27 seviyelerine çekebileceğini öngörüyor.
Piyasa tepkisi
Merkez Bankası’nın faiz kararının ardından döviz piyasasında sakin bir görünüm izlendi.
Dün 41,9750’den kapanan dolar/TL, bugün sabah bankalararası piyasanın açılışında 41,9830 seviyesinden işlem gördü.
Faiz kararının açıklanmasının ardından kur, saat 14.22 itibarıyla yüzde 0,04 artışla 41,9891 liraya yükseldi.
Euro/TL ise güne 48,8260’tan başlamasının ardından aynı saatte 48,7757 seviyesinde işlem gördü.
Yatırımcılar, faiz indirimine rağmen kurda belirgin bir hareket olmamasını, rezerv artışı, düşük kur oynaklığı ve güçlü TL likiditesiyle ilişkilendiriyor.
Piyasalarda yıl sonu için politika faizi beklentilerinin medyanı yüzde 37,5, dolar/TL tahminlerinin ise 42–43 bandında oluştuğu belirtiliyor.
Moody’s’den kredi notu açıklaması
Uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Moody’s, Türkiye ekonomisine ilişkin son değerlendirmesinde, “pozitif ivmenin plato noktasına ulaştığını” açıkladı.
Kıdemli Kredi Yetkilisi Heiko Perjessy, İstanbul’daki bir etkinlikte yaptığı konuşmada, dezenflasyonun beklenenden daha yavaş ilerlediğini, çekirdek enflasyonun aylık yüzde 2 civarında sabitlendiğini söyledi.
Perjessy, “Siyasi gerilimler ve kurumların zayıf bağımsızlığı yatırımcı güvenini zedeleme riski taşıyor,” diyerek, Merkez Bankası’nın son dönemdeki kararlı adımlarına rağmen “kurumsal bağımsızlığını tam anlamıyla kazanmadığını” vurguladı.
Bloomberg News’un aktardığına göre Moody’s, siyasi gürültünün yeniden artması durumunda “makro istikrar kazanımlarının tersine dönebileceği” uyarısında bulundu.
Reuters anketi: Enflasyon beklentileri hedefin üzerinde kalacak
Reuters’ın 37 ekonomistle yaptığı ankete göre, Türkiye’nin enflasyon görünümü hükümet hedeflerinin kayda değer biçimde üzerinde kalacak.
Ekonomistler, 2025 sonunda yüzde 31,3, 2026 sonunda ise yüzde 23 seviyelerinde bir yıllık enflasyon öngörüyor. Bu oran, hükümetin sırasıyla yüzde 28,5 ve yüzde 16 hedeflerinin oldukça üzerinde.
Anket sonuçlarına göre büyüme tahmini bu yıl için %3,3, 2026 için %3,4, 2027 için %3,8. Katılımcılar, gevşeme sürecinin yavaşlayacağını, ancak TCMB’nin büyümeyi destekleme yönlü ihtiyatlı adımlarına devam edeceğini düşünüyor.
Cari açığın GSYH’ye oranının ise 2026’da %1,6 civarında dengelenmesi bekleniyor.
Altın stokları rekor tazeledi
TCMB’nin son haftalık verileri, rezervlerdeki toparlanmanın sürdüğünü gösterdi.
Toplam rezervler 198,4 milyar dolara, net döviz rezervleri ise 79,61 milyar dolara yükseldi. Altın rezervleri 111,17 milyar dolar ile yeni bir zirveye çıktı.
Yabancı yatırımcılar tahvil piyasasına 151 milyon dolarlık net giriş yaparken, hisse senedi piyasasında 178 milyon dolarlık satış gerçekleştirdi.
Uzmanlara göre, tahvil tarafındaki girişler Türkiye’nin “yüksek reel faiz avantajı” ve “kur istikrarı algısı” ile bağlantılı, ancak hisse tarafındaki çıkışlar küresel risk iştahındaki zayıflamadan kaynaklanıyor.
Altın piyasasında 12 yılın en sert düşüşü: Güvenli liman sallandı
Yıl başından bu yana yüzde 60’ın üzerinde yükselen altın, hafta başında ulaştığı 4.380 dolar zirvesinden 48 saat içinde 330 dolar kaybederek 4.050 dolara geriledi. Bu, 2013’ten bu yana görülen en sert günlük düşüş olarak kayıtlara geçti.
Analistler, bu sert düzeltmenin arkasında ABD-Çin ticaret görüşmelerinde iyimserlik, Fed’in faiz adımlarına ilişkin beklentiler ve yoğun kâr satışları olduğunu belirtiyor. Saxo Bank stratejisti Ole Hansen, düşüşü “sağlıklı bir düzeltme” olarak değerlendirirken, Citigroup kısa vadede altın için 4.000 dolar seviyesinde konsolidasyon öngörüyor.
Uzmanlar, fiyatların 3.943 dolar desteğine kadar sarkabileceğini ancak uzun vadeli yükseliş trendinin korunduğunu vurguluyor.
Domino etkisi uyarısı
Allianz Trade’in yeni Küresel İflas Raporu, küresel ticari iflasların 2026 yılında da yükselişini sürdüreceğini öngörüyor.
Rapora göre iflaslar, 2025’te yüzde 6, 2026’da yüzde 5 artarak pandemi öncesi ortalamanın yaklaşık yüzde 24 üzerine çıkacak.
CEO Aylin Somersan Coqui, “Gümrük vergilerinin domino etkisi yaratma riski sürüyor” diyerek, ticaret savaşlarının yeniden tırmanmasının şirketlerin dayanıklılığını sınayacağını belirtti.
Raporda üç kritik kırılganlık faktörü öne çıkıyor:
· Zayıf ekonomik büyüme,
· Sıkı finansman koşulları,
· Yüksek faiz ve teknolojik dönüşüm kaynaklı sektörel zayıflıklar.
Türkiye’de ise iflas artış hızının 2026 itibarıyla azalması bekleniyor; konkordato anlaşmalarının iflasların yaklaşık iki katı düzeyinde olduğu bildirildi.
Tüketici güveninde temkinli duruş
TÜİK’in ekim verilerine göre tüketici güven endeksi yüzde 0,3 düşüşle 83,6’ya geriledi.
Hanehalkı maddi durum beklentisi hafif artışla 84,2’ye çıkarken, dayanıklı tüketim mallarına harcama eğilimi yüzde 1,6 azaldı.
Uzmanlar, güven endeksindeki yatay seyrin, “yüksek fiyat düzeyi ve faiz indirimlerinin gecikmeli etkilerinin” bir yansıması olduğunu belirtiyor.
Sıkılaşmadan gevşemeye geçişte hassas denge
Türkiye ekonomisi, 2025 son çeyreğine girerken politika dönüşümünün en kritik evresinde.
Faiz indirimleriyle birlikte büyüme dinamiklerini koruma hedefi ön planda, ancak dezenflasyon sürecinin yavaşlaması Merkez Bankası’nın hareket alanını daraltıyor.
Küresel cephede ise art arda gelen iflas artışları, altın fiyatlarındaki sert oynaklık ve jeopolitik tansiyonun dalgalı seyri, finansal kırılganlıkların devam ettiğine işaret ediyor.
Ekonomistler, önümüzdeki dönemde Türkiye açısından belirleyici olacak üç unsura dikkat çekiyor:
- Rezerv birikiminin sürdürülebilirliği,
- İç talepteki soğuma hızının kontrolü,
- Küresel finansman koşullarındaki gevşemenin zamanlaması.
Kaynak: kapsül.com

