Doğu Akdeniz Çevre Dernekleri gönüllü avukatı İsmail Hakkı Atal, Akkuyu Nükleer Santrali 2030 yılında yükselecek deniz seviyesi altında kalacağını ifade etti.
Konuyla ilgili bir basın açıklaması yapan Av. Atal şu ifadeler yer verdi:
Dünyanın önde gelen İklim Bilimcilerinin “Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Komitesinin 2021 Raporu”ndaki verilere göre ( IPCC 2021 report ) hazırladıkları son projeksiyonda ( https://coastal-dev.climatecentral.org/map/14/33.5502/36.1323/?theme=sea_level_rise&map_type=year&basemap=hybrid&contiguous=false&elevation_model=best_available&forecast_year=2030&pathway=ssp3rcp70&percentile=p50&refresh=true&return_level=return_level_1&rl_model=gtsr&slr_model=ipcc_2021_med ) Akkuyu nükleer santralinin 2030 itibariyle yükselen deniz seviyesi altında kalacağı görülmektedir.
Akkuyu nükleer santrali ÇED İptal davasının 5.12.2016 tarihinde yapılan keşfinde “deniz seviyesinin yükseleceğini ” çırpınarak dile getirmiş; buraya nükleer santral yapılmasının bir facia olacağını haykırmıştık. Nitekim Faruk Uzel isimli bürokrat, Rus şirketi santrali güvenli bir şekilde inşa edemediği ve zemin kotunun altına su sızmasını engelleyemediği için santralin Türkiye için tehlike olduğunu söyleyerek 2016 yılında projedeki görevinden istifa etmişti. (Bkz.http://www.diken.com.tr/akkuyunun-muduru-istifa-edip-sirketi-bombaladi-bu-zihniyetle-mi-nukleer-isleteceksiniz/ )
Deniz seviyesi yükselmesinin nelere yol açacağı , 2011’de teknoloji devi Japonya’nın dahi engelleyemediği tsunamiyle gezegen tarihinin en büyük nükleer faciası Fukushima’da olduğunda ortaya çıkmış; yetişkinlerde tiroit kanseri 29 kat, lösemi 10,8 kat, göğüs kanseri 4.2kat, beyin kanaması ve felç vakaları ise 3.52 kat artmış; (Bkz.https://yesilgazete.org/blog/2018/10/14/fukusimada-yetiskin-kanser-vakalarinda-da-artis-var/) çocuklardaki troit kanseri ise Fukushima’da 500 kat artmıştı. (Bkz.https://yesilgazete.org/blog/2018/03/12/7-yilinda-fukusima-okyanusta-artan-radyoaktif-kirlilik-kullan-at-isciler-gelecegi-calinan-cocuklar/)
Akkuyu projesinin halk sağlığı açısından bir yıkım projesi olmasının yanı sıra; Türkiye Cumhuriyetinin ekonomik olarak iflasına da neden olacak bir proje olduğunu; nükleer faciasının Japon hükümeti tarafından açıklanan resmi maliyeti 250 milyar dolar iken
(Bkz. https://bianet.org/bianet/ekoloji/206330-fukusima-dan-8-sene-sonra-radyasyon-azalmiyor-artiyor) facianın dolaylı etkileriyle birlikte toplam maliyetinin 1 trilyon doları bulduğu belirlendi. (Bkz. https://cleantechnica.com/2019/04/16/fukushimas-final-costs-will-approach-one-trillion-dollars-just-for-nuclear-disaster/)
5.12.2016 tarihli keşif sırasında (TBB Çevre hukuku komisyonumuz Metin Feyzioğlu tarafından ” cebren ve hileyle” dağıtılmadan önce ) TBB’nin gönüllü avukatı olarak görev yaparken NASA’nın tespitlerine göre buzulların erimesi nedeniyle deniz seviyesinin yükseldiğini , bu sürecin aritmetik artış eğrisinden geometrik artış eğrisine sıçramak üzere olduğunu , deniz seviyesi kalıcı olarak yükseldiği takdirde Akkuyu nükleer santralinden Akdeniz ekosistemine karışacak radyoaktivitenin 500 milyon insanın hayatı için felaket oluşturacağını anlatmış ve Yaradan’a , ülkemize ve insanlığa karşı sorumluluğumuz gereği görevimizi yerine getirmeye çalışmıştık.
Keşiften sonra 15 kişilik (tamamı Prof. unvanlı akademisyen) bilirkişinin dosyaya sunduğu raporun 203. sayfası 24 no’lu paragrafında”(…) tsunami çalışmalarında bölgede en yüksek dalga boyunun 7 m. civarında olabileceği belirtildiği, bu durumun 10 m.yi aşmamasından dolayı tsunami riskinden söz edilemeyeceği, iklim değişikliği sürecinde deniz seviyesi yükselse bile tsunami oluşturacak bir seviyeye hiçbir zaman ulaşılamayacağı ” ifadesiyle de “İklim değişikliği-buzulların erimesi-termal genişleme kaynaklı deniz seviyesinin kalıcı olarak yükselmesi” riski ile “tsunami riski” nin birbirine karıştırılmış olduğunu (!) fark edip; biz avukatların sosyal bilimci olarak bildiği bu farklılığı, 15 fen bilimci profesör bilirkişinin bilmemesi / bilememesi söz konusu olamayacağından, bu bilirkişilerin görevi kötüye kullanmaları ve / veya görevi ihmal etmeleri nedeniyle “bilirkişilik görevinden yasaklanmaları ve YÖK Kanunu kapsamında cezalandırılmaları “talebiyle Ankara 13. İdare Mahkemesinde 2021 /1882 E. sayılı davayı YÖK’e karşı; Gazi Üniversitesi Rektörlüğünün Gazi Tıp Fak. Dekanı halk sağlıkçı Prof.Dr. Mustafa Necmi İlhan hakkında “soruşturma açılmaması “kararına karşı da Ankara 12. İdare Mahkemesinde 2021/2040 E. sayılı davayı açmıştık.
Bugün gelinen noktada evvelce belirlenmiş olan deprem, soğutma suyu sıcaklığı ve 56.000 ton nükleer reaktör ağırlığı binmeden çatlayan zemin betonu riskinin üstüne, 5.12.2016’da keşifte belirttiğimiz deniz seviyesi yükselmesi riski bilimsel olarak somutlaşmıştır. “birleşmiş milletler hükümetler arası iklim değişikliği komitesi 2021 raporundaki verilere göre hazırlanan projeksiyonda; 2030 yılında deniz suyu altında kalacak olan Akkuyu Nükleer Projesinden hemen -şimdi -acilen vazgeçilmelidir. Akkuyu Nükleer Projesi milli güvenlik sorunudur ve 2030’da deniz seviyesi altında kalacak Akkuyu, Türkiye Cumhuriyeti halk sağlığını ve ekonomisini çöküşe götürür.”