Genel

BAŞIMIZIN ÜZERİNE ÇIKARDIĞIMIZ ADAMLAR…

Emperyalizm, hedef aldığı ülkelerin bağımsızlığını esas itibariyle üç durumdan faydalanarak yok eder:  Askerî işgal ve antlaşmalar, işbirlikçi ve zayıf karakterli yöneticiler, halkın bilinçsizliği.

Atatürk Nutuk’ta “işbirlikçi ve zayıf karakterli yöneticiler”den “dahilî bedhahlar” diye söz eder. 

Bunlar cehaletlerinden, beceriksizliklerinden veya kendi kişisel çıkarları için Emperyalizm ile ortak hareket ederler. Ülkenin yazgısını her bakımdan emperyalist devlete bağlarlar. Emperyalist devlet bu teslimiyetçi yöneticilere taleplerini dayatır. Yasalar çıkarttırır, programlar uygulatır. ABD ile, Avrupa Birliği gibi emperyalist kuruluşlarla antlaşmalar yapılır. Devlet ve toplum yaşamı, uzun erimde emperyalist devletin emellerini gerçekleştirecek şekilde yeniden düzenlenir.

Biz Osmanlı’dan bu yana, milletçe böyle dönemler yaşadık. Son örneği “B. Ecevit-D. Bahçeli-M. Yılmaz” Koalisyon Hükümeti dönemidir.

Metin Aydoğan’ın yeni kitabı “Geri Dönüşten Çöküşe”nin ilk bölümününde bu göz göre göre tuzağa düşüşün yalın, çarpıcı ve uyarıcı bir hikâyesini (ss.13-24) buluyoruz. Oradan faydalanarak aşağıda bir özetini yapıyorum.

* * *

Bülent Ecevit’in başbakanlığında kurulan 57. Hükümet; iktidarda kaldığı sürede (1999-2002) kendisine dayatılan bütün dış istekleri yerine getirdi. Bu nedenle Avrupa Birliği ve ABD tarafından her aşamada desteklendi.

57. Hükümet; kurgusu ve hazırlığı Washington’da yapılan mali bunalımı çözmek için, Amerika’dan, Dünya Bankası’nın elemanı Kemal Derviş’i getirtti. Onu hükümete aldı ve o güne kadar hiçbir bakana verilmeyen yüksek yetkilerle donattı. Her istediğini yasa haline getirdi. Dayattığı ekonomik programı eksiksiz olarak uygulamaya koydu.

DSP-MHP-ANAP Koalisyon Hükümeti Türkiye’yi açık pazar haline getiren 250 yasa çıkardı. Atatürk’ün kurduğu Ulus-devletin işleyişini, Cumhuriyet’in toplum düzenini ortadan kaldıran hukuk düzenini yerleştirdi. Yeni yasalar Osmanlı’yı çöküşe götüren Tanzimat ve Islahat fermanlarından daha ağır koşullar içeriyordu. Uygulamalar büyük ölçüde AKP hükümeti tarafından yapıldı. AKP seçimi kazanıp hükümet kurulunca yapılan açıklamada “önceki programlar aynısıyla uygulanacaktır” denildi. Uygulama günümüze kadar sürdü ve devletin resmî politikası haline getirildi.

Sonuç olarak Kurtuluş Savaşı’yla kazanılan ulusal egemenlik hakları, ülkeyi yönetenler tarafından yabancı güçlere devredildi.

IMF programlarıyla Türkiye’nin yalnız ekonomisi değil, yönetim yapısı ve devlet gelenekleri de kalıcı bir bozulmaya uğradı. K. Derviş bu ana hedefi gizlemiyor “bu programla Türkiye temelden değişecektir” diyordu. IMF isteklerine dayanan programın ana amacı da buydu, öyle de oldu.

Bülent Ecevit ve koalisyon ortaklarının âkibetine gelince, emperyalist merkezler tarafından 3,5 yıl boyunca kullanıldıktan sonra, yapay bir mali bunalımla onursuzca bir kenara atıldı.

* * *

Görülüyor ki, Tam bağımsızlığı korumada en önemli sorunlardan biri, halkın, başına bilgili, namuslu, yurtsever yöneticilergetirebilmesi sorunudur.

Atatürk diyor ki: bizim için dış düşmanlardan daha zararlı, daha öldürücü birileri daha vardır ki, onlar da iç bedhahlardır, aramızdaki hainlerdir. Bunlar “biz büyük bir devletin yardımı olmaksızın varlığımızı koruyamayız” der, dış düşmanlara yanaşır, onlara hizmet ederler. 

Bu yüzdendir ki, milletimizi de şöyle uyarmıştır:

“Sevgili milletime şunu tavsiye ederim ki, bağrında yetiştirerek başının üstüne kadar çıkaracağı adamların kanındaki, vicdanındaki esas cevheri çok iyi tahlil etmek dikkatinden bir an geri kalmasın.”

Arkadaşlarınızla paylaşın

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu
error: Uyarı: Korumalı içerik !!

Reklam Engelleyici Algılandı

Sitemizden en iyi şekilde yararlanmak için lütfen reklam engelleyicinizi kapatınız.