Arapça “şidd” kökünden gelen bu kelimenin sözlük karşılığı kişiye güç kullanarak istediğini yaptırmak demektir. İngilizce “violence” kelimesinin karşılığı olan şiddet, Türk dil kurumunca karşı fikirde olanlara kuvvet kullanma olarak tanımlanarak daha farklı bir mana kazanmıştır.
Sonuç olarak şiddet güç kullanarak istediğimiz bir şeyi bir başkasına yaptırmanın (kriminal) yoludur.
Bu tanımdan hareketle şiddetin tarihsel süreç içinde meşru olduğu zaman ve zeminler halen daha mevcuttur. Şiddet fiziksel olarak zarar verme amacına yönelik eylemlerdir, yani şiddet için fiziksel bir eylem şarttır oysa saldırganlık aktif ve fiziksel bir eylem olabileceği gibi pasif ,sözel ya da başka biçimde ortaya çıkabilir. Pasif saldırganlık hiç bir şey yapılmamasına karşılık karşısındakine zarar vermeyi amaçlayan eylemsizlik olarak tanımlanır, özellikle işyerlerinde uygulanan yok sayma İngilizce karşılığı ile “ignore” etme sonuçları çok ağır olabilen bir saldırganlık metodudur.
Şiddet kendi içinde toplumsal ve yasal olarak izin verilmiş şiddeti de içerir, bu kişinin kendisini şiddete karşı koruma hakkı olarak kabul edilmesine rağmen sınırları,, uygulama biçimi ve kabul görme kriterleri çok muğlaktır
(TCK 28)..ŞİDDETİN YASALARLA MEŞRUİYET KAZANDIĞI TEK ALAN DEVLETİN KAMU YARARINA!!!!! uyguladığı şiddettir.
Şİddeti ana hatları ile :
1)Fiziksel şiddet
2) Cinsel şiddet
3) Duygusal şiddet
4)Ekonomik şiddet olarak sınıflandırabiliriz.
Şİddeti uygulandığı kişiye göre 1) Kişinin kendine yönelik şiddet
2)Kişiler arası şiddet
3) Kolektif şiddet olarak ta sınıflandırabiliriz.
Şiddetin sosyal, psikolojik ve biyolojik nedenleri bilimsel olarak incelenmiştir. Biyolojik nedenler arasında genetik, hormonal, sebeplerle birlikte ruhsal hastalıklar( şizofreni, duygu durum bozuklukları) sayılabilir.
Şiddetin sosyal nedenleri arasında toplumda şiddetin hoş karşılanması, sorun çözme yöntemi olarak görülmesi eğitimsizlik, medyanın etkisi (görüne bilirlik sağlaması açısından), cinsiyet rolleri, yaşam sıkıntıları ,göçler( gruplar halinde bir arada yaşamak), küreselleşme ve siber dünya sayılabilir.
Şİddetin psikolojik nedenleri arasında şiddetin bir kazanç yöntemi olması, aile içi ilişkiler , güç ve kontrol sağlamak , bağımlı olmak gibi sebepler sayılabilir.
Şİddet bilimsel olarak araştırılması yanında sonuçları açısından tam bir buzdağı gibidir, fiziksel zarar veren görünür kısmı bir birim ise sosyolojik zararları açısından sonuçları bin birim olarak değerlendirilebilir.
Biz burada şiddeti bu açıdan ele alarak değerlendirmek istiyoruz. ŞİDDETE çeşitli tanımlamalar getirirseniz (kadın şiddeti, sağlıkta şiddet, ergen şiddet vb gibi) şiddet kendisine meşruiyet alanları aramaya başlar (karımdır ister döverim ister severim, canım doktorlarda hak ediyorlar gibi) bu söylemleri hepimiz güncel hayatımızda gördüğümüz gibi yetkili ağızlardan da duyabilmekteyiz ( canım biz bu aile işlerine çok karışıyoruz veya bir kere ile bir şey olmaz gibi)..
Aile içinde yasal olmasa bile pratikte meşru kabul edilen şiddetin nicelik ve niteliği konusunda hiç bir bilginin olmadığı bir gerçektir. Mahalle kültüründeki mahallenin delikanlıları kavramı şiddeti meşrulaştıran başka bir sosyolojik kavramdır. Haklının hakkını savunmak adına uygulanan şiddet çeteleşmeyi ardından mafya tipi suç örgütlerinin oluşmasına katkıda bulunmaktadır.
Devletin otoritesinin zayıfladığı adaletin geciktiği durumlarda sorun çözme yöntemi olarak şiddetin kendisine meşruiyet kazandırması kolaylaşmaktadır. Toplumların örf ve adetleri, inançları, olaylar karşısındaki tepkileri farklılıklar gösterdiğinden, şiddete karşı tepki ve yasal cezalandırma , şiddetin kime uygulandığı ile değil uygulanmış olması gerçeğinden olmalıdır.
Transseksüelliğin ahlaki olarak kabul görmediği toplumlarda bir transseksüele uygulanan şiddet bir şekilde meşrulaştırılabilir, bu durum da toplumun adalet duygusunda ciddi kırılmalara sebep olabilir. Herkesin kişisel hak ve özgürlükleri günümüz dünyasında evrensel kurallarla korunmaya çalışılırken şiddeti uygulayan kişinin aidiyetine göre değerlendirmek toplumlara sosyolojik olarak çok ağır bedeller ödetebilir.
Bu nedenle ŞİDDET, ŞİDDET BAŞLIĞI ALTINDA ŞEFFAF OLARAK ELE ALINMALI aidiyetlere göre değerlendirilmemelidir. Şiddetin meşru olarak uygulandığı yegane alan KAMU düzeninin sağlanması adınadır. Bu alandaki şiddet kamunun menfaatleri adına uygulanır bunun da sınırları yasalarla belirlenmiştir. Toplumda uygulanan en sıradan şiddet kişilerin aşağılanması ve öz güvenlerine olan saldırıdır, buradaki en tehlikeli şey bu şiddet sözlü olduğundan ve fiziksel olarak sonuçları oluşmadığından kanıtlanması ve cezalandırılması neredeyse imkansızdır, hayatın olağan akışı içinde maalesef bu saldırganlığın sonuçlarını sıkça görmekteyiz.
Günümüzde siber şiddet hızla artmakta ve kontrol altına alınması neredeyse imkansız bir alan olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu siber dünya ile ilgili tedbirler alınmazsa insanlık çok büyük bedeller ödemekle karşı karşıya kalacaktır.
Şiddetle ilgili en önemli sorun şiddetin şu veya bu şekilde karşılıksız kalmasıdır, yapanın yanına kar kalır anlayışı ve bunun pratikteki geçerliliği kamu vicdanında derin yaralar açmaktadır. Hiç kimse hiç bir gerekçe ile şiddeti hak etmez, eğer şiddet bir hak olarak ortaya çıkacaksa toplumsal sözleşmelerin , kalın kalın hukuk kitaplarının ve sonuçta devletin varlık sebebi sorgulanmaya başlanır.
İŞTE MEŞRU OLARAK ŞİDDET UYGULAMA HAKKINA SAHİP OLAN DEVLETİN İLK GÖREVİ ŞİDDETİ ÖNLEMEKTİR..
Çelişik gibi görünen bu durumda devletin varlığı bireylerin hak ve özgürlüklerini korumak adına oluşturulursa devletin varlık amacının şiddeti önlemek olduğu anlaşılır. Şiddet hiç bir gerekçeyle meşrulaştırılamaz.
Şiddet somut sonuçları açısından yargıda cezalandırılmalıdır, burada temel amaç şiddetin engellenmesi olduğundan şiddetin meşrulaştırılmasına neden olacak tüm davranış ve söylemlerden uzak durulması gerekir.
Şiddet devlet otoritesini zayıflatan en yaygın davranış biçimidir, toplumdaki adalet duygusuna olan inancın zayıflamasının yanında devletin güvenlik sağlama algısını da zaafa uğratır.
Şiddetin kolektif hale gelerek neredeyse kurumsallaştığı yapılar, çeteleşmeler bir sonraki adımı olan mafya tipi örgütlenmeler şiddete farklı boyutlar getirir.
Mafya tipi örgütlenmelerde şiddet kendisine meşruiyet sağlayarak toplumsal yapı içinde bir yere sahip olur, buradaki asıl tehlike bu yapıların oluşması değil bunların toplumsal kabul görmüş olmasıdır.
SONUÇ OLARAK ŞİDDET SADECE ŞİDDET OLDUĞU İÇİN ENGELLENMELİ VE CEZALANDIRILMALIDIR..
Yoksa şiddete çeşitli tanımlar getirmek şiddeti meşrulaştırmaktan öteye gitmeyen ve toplumun geleceğine çok ciddi zararlar veren bir boyuta taşır ŞİDDETİ..
Saygılarımla