10 Mart 1992 yılında ilk yayını yayınlayan Söz Gazetesi 30. yaş günü ATOSEV tesislerinde kutladı.
Adana siyasetinin, iş dünyasının ve STK’ların bulunduğu gecede unutulmaz karelere imza atıldı. Gece, Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları için 1 dakikalık saygı duruşunun ardından İstiklal Marşı’nın okunmasıyla başladı. Gecede sunum yapan Birbuçuk TV program sunucusu Murat Yıldız, Söz Gazetesi’nin geçmişini ve bugününü anlattı.
Gazeteci Yıldız konuşmasında şunları kaydetti:
“Söz gazetesi 30 yaşında. Evet dostlar, arkadaşlar Söz gazetesi 30 yılını geride bıraktı. Ve bizler bugün sevgili meslektaşımız, gazeteci ağabeyimiz Reha Ören’in de son yazısında kaleme aldığı gibi, bir inanç, bir dava ve bir kavganın 30’uncu yıldönümünü kutlamak için buradayız.
Bir ruhu vardır Söz’ün.
Söz’ün ilkeleri vardır. Söz’ün 30 yılının hiçbir evresinde, bir tek gününde kalemini silah gibi kullanıp tetikçilik yapan tek kişi olmamıştır.
Hangi düşünceden yana olursa olsun önemli olan ilkelerdir. Söz de yalan yoktur, gerçek vardır. Söz halka yalan söylemez, yalan yazıp çizmez çünkü halka yalan söylemek suçtur.
Mazlum milletlere arasında en büyük kurtuluş mücadelesini veren ve ezilen uluslara örnek olan Atatürk Türkiye’sinde inançla kararlılıkla bağımsızlık ruhu ile yola devam eden ;Söz gazetesine selam olsun.
Bu duygu ve düşüncelerle bu anlamlı geceyi onurlandıran siz değerli dostlarımıza bir kez daha hoş geldin diyor, özgür, ilkeli bağımsız gazeteciliğin egemen olması özlemiyle 30’cu yılımız kutlu olsun.
30 yıldır aşkla, inançla, kavgayla en onurlu şekilde sırtlayan sevgili büyüğümüz, gazeteci ağabeyimiz Reha Ören’i kutluyorum.
Üstat Ataol Behramoğlu’nun dizelerindeki gibi, “Yaşadın mı büyük yaşayacaksın,
ırmaklara,göğe,bütün evrene karışırcasına
Çünkü ömür dediğimiz şey, hayata sunulmuş bir armağandır
Ve hayat, sunulmuş bir armağandır insana
Söz Gazetesi de ruhu olan ve bağımsız gazeteciliğe bir armağandır aslında.
Gecede konuşma yapan Söz Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Pınar Aytekin şu ifadelere yer verdi:
Öncelikle bu gecede bizleri yalnız bırakmadığınız için teşekkür ediyor ve hepinize hoş geldiniz diyorum…
Bir söz gerçeği vardır. Bu gerçeğin adı haklı davadır. O nedenle diyorum ki; birbirimizi sadece yemeklerde, kutlamalarda değil de her zaman hatırlamalıyız.
30 yıllık mücadelede arkasında bir holding ya da büyük kaynaklar olmadan sadece okurun gücüyle yürüyen bir gazetedir Söz… Halkın gerçekleri öğrenme ihtiyacının en fazla olduğu her dönemde Söz, işte bu noktada her zaman gerçekleri ortaya koymuştur.
Gerçekleri dile getiren ender yayın organlarından biri olan Söz Gazetesi ve Söz TV ailesinin bir ferdi olarak ve böyle bir yapı içinde gazetecilik yapmaktan dolayı gurur duyuyor ve hem meslek büyüğüm hem de abim Reha Ören’e çok teşekkür ediyorum.
Sevgili konuklar, hepinize ayrı teşekkürü bir borç biliyorum.
Çünkü dayanışma yaşamsaldır. Dayanışma, nefes almak için hava kadar önemlidir.
Ve bizler bugün burada toplanabiliyorsak ve burada özgürce konuşabiliyorsak bunu Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarına borçluyuz. Atatürk ve silah arkadaşlarını saygı ve özlemle anıyorum. Mustafa Kemal Atatürk’ün düşünceleri düşüncelerim, fikirleri fikirlerim, yolu yolumdur. Tüm benliğim ve yüreğimle diyorum ki; NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE…”
Daha sonra Söz Gazetesi sahibi Reha Ören konuşma yaparak şunları söyledi:
“Bugün sadece bir Gazetenin Gecesini kutlamıyoruz. Eğer sıradan gazete gecesi kutlayacak olsaydık, otuz yıl boyunca en az üç yüz tane yemek düzenlerdik, diğerleri gibi. Ama bu bizim otuz yılda ikinci yemeğimiz. Arkadaşlarım dediler ki lütfen yapalım. Tamam dedik, bir de bakalım kaç tane dostumuz var, kimler dostumuz bizim, dedik.
Evet. Gazete çıkarmak kolay. Hele bu devletle çok daha kolay. Devletin kanunları ki ben ona emperyalistin dikte ettiği kanunlar diyorum. Ayakkabı tamircisi dükkan açarken çıraklık kalfalık ustalık belgesi istiyor. Ama gazeteci olurken gidiyorsunuz savcılığa bir kağıt veriyorsunuz. İmzayı alıyorsunuz. Kapıdan gazeteci olarak çıkıyorsunuz. Ben buna emperyalizmin uygulaması diyorum. Basının bir de öbür yönü var. Rahmet de yatsın, Atilla İlhan derdi ki ülkede basında yüzde on hain kontenjanı vardır. Fakat bu kontenjan bize tersine işlemektedir. Türk basınının, tepedeki patronları uluslararası Kartellerdir.
Uluslararası kartellerin Türkiye’deki temsilcileri ve hatta bölge müdürleri vesaire vesaire muhabirlere kadar tamamıyla o partiyle hizmet etmekle mükelleftirler. Aksini yaşatmazlar. Barındırmazlar. Peki biz ne yapacaktık? 10 Mart 1992 tarihinde dedik ki bu iş böyle olmuyor. Mademki mukadderat beni İstanbul’dan bana ati kaldırımından Adana’ya gönderdi. O zaman bizden ruhu olan bir gazete çıkartalım. Bu gazetenin bir ruhu var. Biz yegan yegan söylüyoruz. Ne sağcı olduk, ne solcu olduk.
Otuz yıldan beri Söz Gazetesi hiçbir siyasi görüşün, hiçbir başkanın, hiçbir iş adamının ne maşası oldu, ne pratası oldu. Ekranda geçmiş sayılarımızdaki manşetleri görüyorsunuz. Bu taraftakiler görebiliyor.
Biz parti ayrımı yapmadan bu fikri işledik. Peki bizim siyasi partimiz yoktu ama fikriyatımız olmayacak kadar da abuk sabuk değildik.
Neydi bizim fikriyatımız? Türk milletinin birliği, Türk vatanının dirliği, Türk bayrağının inmezliğiydi.
Ben çok geveze bir adam değilim ama konuşmasını becermekten aciz de değilim. Fakat şu tablo beni çok mutlu ediyor. Niye biliyor musunuz? Siyasetin her kanadından dostlarımız var. Bu dostlukların asgari ücrette değil Türk milletinin birliği, Türk vatanının dirliğidir. Ben buna inanıyorum. Şimdi, şimdi ne yapmamız lazım? Kusura bakmayın.
Ben çok fütursuz bir adamım. Nasıl isterseniz de öyle kabul edin. Ama ben diyorum ki şimdi sağı solu bilmem neyi bırakın. Vatanın birliği ve dirliği için tek vücut tek yürek, tek yürek olmanın zamanıdır. Evet. Çok fazla konuşup başınızı ağrıtmayacağım. Ben sizi bir ruha çağırıyorum. Bu akşam tekrar bir ruha çağırıyorum.
Kurtuluşumuz Kuvayi Milliye diyorum.”
30. yıl pasta kesiminin ardından sanatçılar Rüya&Eylül ile gece tam bir müzik ziyafetiyle taçlandı…