En güç olanları en iyiler yapar.
Öyle kitaplar vardır; milletlerin öz kültürlerinin eseri olmak üzere, onların bütün nesillerine hiç zedelenmeyecek bir kimlik bağışlar. Kaşgarlı Mahmut’a minnet, şükran, saygı en güzel dua ile .
Bugün Türk olgusu çerçevelenecekse ve Türk gerçekliğinden söz etmemiz gerekiyorsa bunda en önemli pay hiç şüphesiz Türk Dili’ne hizmet edenlerdir. 11.y.y . başlarında Karahanlı soyundan iyi bir eğitim ve terbiyeden geçmiş Bargsanlı Hüseyin’in oğlu Türk Dili’nin lehçelerini gelenek ve göreneklerini yerinde öğrenmek üzere; Çu, İli, Tarım, Sır Derya (Seyhun), Amu Derya (Ceyhun) ile havzalarını Türk kentlerini boydan boya dolaşır amacı Türk dilinin en az Arapça kadar güçlü ve edebi olduğunu göstermektir. 25 Ocak 1072 de başladığı Divan-ı Lügati’t Türk adlı çalışmasını 10 Şubat 1074’ te bitirerek Abbasi Halifesi El- Muktedi Billaha sunar. Aynı zamanda iyi bir dini eğitim almış olan Mahmut El Kaşgar-i Pagan kültürünün etkisinde kalan Türk Boyları’nın dönüşümünde de etki edecekti.
Ve bir gün gururla şunları yazar;“ Talih güneşinin Türklerin burcunda doğduğunu ve Cenab-ı Hakk’ın Türk Hakanlığını göğün felekleri arasına yerleştirdiğini, onlara ‘’ Türk’’ dediğini ve egemenlik verdiğini, onları çağın hakanları yapıp dünyaya hükmetmenin dizginlerini ellerine verdiğini, onları tüm beşeriyete memur ettiğini, doğrulağa yönelttiğini, onlara katılanları ve onlar adına çabalayanları güçlendirdiğini böylece istedikleri her şeyi elde ettiklerini ve çapulcuların rezilliğinden kurtulduklarını idrak ettim.”
Bu yazdıklarını hamasi mi söyler yoksa ilhamla mı bunu inşallah dünya durdukça dilini kaybetmeyen büyük Türk Halkı olarak göstermektir. Onun için Hoca Ahmet Yesevi’ den, Karamanoğlu Mehmet Bey’e, Yunus Emre’den, Fuzuli’ ye, Karacaoğlan’a ve bütün bunlardan sonra Türk diline emeği geçen yazım ustalarına saygıyla. Ama bizler şu gerçeği de göz ardı etmemeliyiz. Dünyada silahlı savaşlardan ziyade kültürel savaşların yaşandığı ortamda yeni nesille nasıl bir bağ oluşturacağız.
Küreselleşen dünyada kültürel erezyona uğrayıp bölgesel ağızları ve Pertev Naili Boratav’ın dediği gibi ‘’Halk bilimini yani folklorü kaybedersek emperyal dünyanın ekmeğine yağ süreriz.”Peki bugün dilimiz İngilizce, Almanca, Fransızca, Arapça ve hatta Farsçanın etkisi altında değil mi ? Bilgisayar diliyle konuşan gençlik çok değil 30-40 yıl öncesi Adana-Kadirli ağzını bilmiyor. Bu bölgede olduğumuz için bu örneği verdim. Türkiye’nin her yerinde durum aynı değil mi? İsterseniz bu yazının sonunu birkaç örnekle bitirelim.
Alaf : Yanan ve ışık veren şeylerin türlü biçimlerde uzanan dili,Yalım (Dağ gibide alaf almış.)(Orta Direk-Y.KEMAL)
Azılı: Domuz
(Yetiş ha kocamış azılı yetiş.)( Orta Direk-Y.KEMAL)
Bir kımık: Küçücük
(Ağa o bir kımık çocuktur diyebildi.)(İnce Memed C.1 –Y.KEMAL)
Boydak: Elinde ve sırtında hiçbir ağırlık bulunmayan ( Orta Direk-Y.KEMAL)
Cangama: Yüksek sesle yapılan ağız kavgası
Cırtmak: Tırmalamak
Cöbel: iki duvar arasındaki girinti.
Çiğsimek: korkuyla karışık ürperti.
Çımgışmak: Uyuşmak
Depik: Ayakla vurmak
Feldirdeme:Titremek (Adamın bacaklarının feldirdemesi durmuştu.) .)(İnce Memed–Y.KEMAL)
Evsin-Kızınmak-Küncü-Mitil-Sarat-Süngüç-Südük-Zibil-Sabı-Zurba-Zıncar-Tevir-uğunmak-Yekinmek-Yornuk-Yörep-Yuka-Sokum-Celfin-Gabsalık-Cağlak…
Kısacası küçük bir örnek vermeye çalıştım. Bugün bu sözcüklerin ne kadarıyla konuşuyoruz, isterseniz biraz düşünün sizler daha neler bulacaksınız. Kaybedilen sadece bölgesel ağızlar değil geleceğimiz, neslimiz. Eğer Türk tarihi, Edebiyatı, Türk kimliği korunursa, bizlerde var olacağız. Kültürel erozyona hayır diye bilmenin en iyi yolu ruh iklimimizi aydınlatan şairleri, eserleri tanımak ve atalarımızla aramızdaki tanışıklığı, bağları pekiştirecek bakış açılarını devşirip toparlamak.
Türk Dili
Sevmiyorlar alimler
Sizin Türkçe dilini
Ariflerden dinlesem
Açar gönül ilini
Ayet hadis anlamı
Türkçe olsa anlarlar
Anlamına erenler
Başı eğip dinlerler
Miskin kul Hoca Ahmet
Yedi atana rahmet
Fars dilini bilirde
Sevip söyler Türkçeyi
Ahmet YESEVİ
Türkçem benim ses bayrağım.
Fazıl Hüsnü DAĞLARCA
Hep dalgalansın diye…
Nedim Ali KISAOĞLU