Bugün özellikle NATO’nun genişlemesi demek, dünyadaki dengeleri yok eden, dünyadaki güvenlik hatlarını tehdit eden bir konumda olmak ve bunun sonucunda da taktik atom bombalı bölesel ve hatta dünya savaşına da davet demektir.
Bilindiği gibi bu konuda Türkiye’nin tutumu ve duruşu çok önemli ve özeldir.
Emperyalist egemen sınıfların yönettiği batı basını, bugünlerde attığı manşetlerde “artık savaşa hazırlanıyoruz ve savunma bütçelerimizi artırıyoruz “ diyerek bu pis savaşın psikolojik alt yapısını yapmaya ve kamuoyunuda bu konuda şartladırmaya başlamıştır.
Türkiye NATO’nun elinde kalarak ve ABD’nin son dediğini yaparak, artık kaçınılması nerdeyse imkansız olan ve önümüzdeki dönemde de olacak olan bu savaşın caydırıcı tarafında değil, kışkırtıcı tarafın safında olacağınıda son TBMM’de aldığı kararla onaylamıştır.
Bu tavır Türkiye’yi ilerde utandıracak, gereksiz yere atom silahlarınada hedef yapacak olan NATO üyesi bir ülke olarak şimdiden suçlu bir duruma sokmuştur.
Türkiye, NATO’nun yüzünden bu bakımdan da tehdit ve tehlike altına sokulmuştur.
Türkiye’de, Türkiye açısından bu durumun doğmasında ABD’den tir tir korkan iktidarın ve muhalefetin vebali ve onayı vardır.
Örneğin, daha dün, TBMM’de, NATO’nun en son olarak bünyesine, Finlandiya’yı da dahil ederek genişlemesi için oylamaya katılan ve evet diyen partiler ve de güya oylamaya katılmayan ve sözde ABD karşıtı olan ama diğer yandanda ABD’nin gazabından korkup kulislerde saklanan partiler, bu tavırlarıylada önümüzdeki olacak olan bir bölgesel ve dünya savaşınında tetiklenmesine bizzat destek vermiştir.
Hizmet etmiştir.
İçlerinde de bu saklananların sözde ABD karşıtı sol bir parti bile var dır iyimi!?
Bugün bu durumdan, doğduğum ve 1919larda anti emperyalist, dünya da emperyalizmi ilk defa yenen ve bununla gittiğim her yerde öğündüğüm, devrimci Atatürk’ün kurduğu, dünyaya örnek ve Türklere saygı getiren bir Türk Cumhuriyeti olan Anavatanım Türkiye Cumhuriyetinin ve ebedi liderim Atatürk ve bu Anavatan için şehit ve gazi olanların adına bir devrimci Türk olarak bu son NATO şakşakçılığı durumundan çok utanıyorum.
Bu şekilde, dünya milletlerine karşı, doğduğum ve karşılıksız sevdiğim ülkemin, işbirlikçi yöneticiler eliyle emperyalizmin arkasında lafın tam anlamıyla bir işbirlikçi olma durumundan midem bulandı desem yerindedir.
Herkesin ayan beyan bildiği gibi kurulduğu günden bugüne kadar tarihi; savaş, barışa karşı savaş, insanlık, soykırım ve terörizm suçu ile dolu bir örgüt olan NATO’nun ve bu örgütün patronu olan ABD’nin girdiği her yerde ot bitmemesine ve örgütün patronunun kendi yarattığı terör örgütlerinden de bir tanesi olan PKK’yı bile göstere göstere Türkiye’ye karşı eğitmesine, kullanmasına ve Anavatan Türkiye’yi bilerek ve göstere göstere çepe çevre kuşatmasına ve bunu da meclisteki partiler olarak bilmelerine rağmen, siyasi partilerin NATO’nun genişlemesine bizzat oyları ile destek vererek ve bazılarınında sözde oylamaya katılmayarak bizzat koridorlarda saklanarak NATO’ya açık tavır almayarak, NATO’nun genişlemesine katkıda bulunmaları, şerefli Türkler için dünyada onur kırıcı bir davranıştır.
Ve bu davranış, NATO’nun önümüzdeki dönemdeki yapacağı, kışkırtma, bölgesel savaşlar, insanlık, savaş, soykırım ve terörizm suçlarınada ortak olmak demektir.
Türkiye bu anlamda, barışın ve gerektiğinde onurlu bir savaşın adamı olan devrimci, anti emperyalist ve bağımsızlıkçı, gerçek dostlukların ve dünyadaki ezilen ulusların örnek aldığı adamı, Selanik’li Atatürk’ü terk etmiş ve karga kılavuzların peşine düşmüştür.
Bu durumda emperyalizmi yenen ve itibarlı Türkiye nerede.. demek çok da doğru olacaktır.
Ve bu durumda son 60 yılda da Türkiye’nin onun bunun kargasının peşine takılarak nereden nereye.. geldiğide açıkça görülmektedir.
Gidişat maalesef iyi değildir.
Türkiye, sözde vekiller aracılığıyla, hem iktidar hemde muhalefet olarak TBMM’ de onayladığı NATO’un genişlemesine ilişkin NATO’ya yaptığı bu son katkıyla, bağımsızlıkçılığı terk etmiş ve yol olarak emperyalizme teslimiyeti seçmiş, Atatürk’ün kurduğu devlet içeriklerini ve tavırlarını terk ederek dünyada emperyalizme direnen ve ezilen uluslar nezdinde yoğun bir itibar kaybına uğramıştır.
Tabi Türkler olarak bizler dünyayı sadece NATO ülkelerinden ibaret görmüyorsak gerçekten NATO üyesi ülkeler dışında, dünyanın geri kalan ülke ve kıtalarında Türkiye artık saygın bir ülke olarak görülmemektedir.
Bunun vebali Türkiye’de ki esas olarak iktidar ve muhalefettin üstünde olmasına rağmen, ama bu durumdan, bu kötü gidişi görmeyip veya görmezden gelip ve Atatürk gibi davranıp ve bir milli alternatif yaratmayıp, TC’nin kuruluş felsefesini ve Atatürk’ün yolunu izlemeyip, silme ABDci ve NATOcu bir iktidar ve muhalefetin peşine, bugünlerde seçim sathında da yine iktidar ve değişim oyalamaları ile takılan vatandaşlarda sorumludur.
Bugün NATO’nun bölgemizde ve dünyada kışkırttığı savaş kaçınılmaz olarak bu durumda Türkiye topraklarına her gün biraz daha yaklaşmaktadır.
Tehlike Türkiye, bölge ve dünya açısından bu konuda gün geçtikçe büyümektedir..
Bunun için artık Türk Milleti bu konuda iyi düşünmeli ve alternatif öneriler ve uygulamalar yaratmalıdır.
Türkiye kendi açısından ve dünyada sorumluluğuda olan bağımsız bir ülke olarak önümüzdeki dönemde çok büyük yok oluşlara yol açacak olan ve NATO’nun kışkırttığı bu pis savaşın asla bir parçası olmamalıdır.
Bu artık kaçınılmaz görünen ve NATO’nun savaştaki kışkırtıcılığından dolayı, NATO üyesi bir ülke olarak Türkiye’nin atom bombaların hedefi olunması istenmiyorsa, bir an önce Türkiye ve milleti kendine gelmeli ve Atatürk’ün haysiyetli, onurlu, insancıl, barışçı, bağımsızlıkçı ve devrimci iç ve dış siyasetine geri dönmeli ve O’nun siyasetini yeniden içte ve dışta geliştirerek uygulamalıdır.
Her zaman olduğu gibi:
Atatürk ile kalın
Cumhuriyet ile kalın
Bilimle kalın
Akılla kalın
Hoşçakalın