Genel

ÜLKÜCÜLER İÇİNDE SİNAN ATEŞ’E YAPILAN SİYASİ SUİKAST VE BUNA SESSİZLİK KABUL GÖRMÜYOR.


Bildiğiniz gibi Başkent Ankara, üçgün önce ülkücü kimliği ile öne çıkan Eski Ülkü Ocakları Genel Başkanı  Sinan Ateş’e yapılan siyasi suikast ve onun katledilmesi ile titredi. 
Bu olayın duyulmasından sonra bu siyasi suikaste karşı çıkma eğilimi, tüm ülkücü ve diğer siyasi kesimler içinde de bir söylem olarak dalga dalga tüm Türkiye’ye yayıldı.
Ve çeşitli ülkücü kesimler tarafından suikaste ilişkin olarak yapılan çeşitli açıklamalardan da görüyoruzki, bu dehşet verici olay, Ülkücü Harekette ve onun gönüllü mensupları içinde: “teşkilat, doktirin ve lider sorgulanamaz, itaat edilir “retoriği çerçevesinde oluşan kimliğin sorgulanmasına da yol açmıştır.
Bugün Sinan Ateş’e yapılan suikaste yönelik olarak MHP liderinin Meclis Grup toplantısında yaptığı açıklama, MHP ve Ülkü Ocakların da ki genel sessizlik, AKP ‘’nin bu konuda yaptığı klasik açıklama ve genel sessizliği, BBP’nin konuya ilişkin genel sessizliği, Hacettepe Üniversitesi’nin kendi mensubunun katledilmesine karşı olan sessizliği,  İYİ Partinin genel sessizliği dışında, BBP’nin Erzincan İl Başkanı, CHP Genel Başkanı, Zafer Partisi, Bursa Spor’un olayın aydınlatılması ve adalet isteği ile ilgili yaptıkları açıklamalar ve Sinan Ateş gibi bir siyasi kişiliğe sahip çıkmaları ve kamuoyunun gündemine taşımaları hariç, olayın Sinan Ateş’in hala içinde bulunduğu aynı siyasi yelpazedekilerce sıradan bir olay gibi gösterilmeye çalışılması, geniş bir biçimde, hem özel olarak ülkücü hareket içinde ve hemde genel olarak kamuoyunda tatmin edici ve saygın bulunmamaktadır.
Ve bunu biz Sinan Ateş’in cenazesine katılan 70 bin kişi ve cenazesine katılmak isteyen ama gelemeyen binlerce kişinin de kendi sosyal medya hesaplarından olaya yönelik olarak yaptıkları açıklamalardan da, olayın ülkücüler içinde ve kamuoyunda çok büyük bir infiale yol açtığını görmekteyiz.
Şimdiye kadar suikatten sonra, olaya ilişkin olarak MHP’de ki ve Ülkü Ocaklarındaki sessizlik yada buralardan verilen kaçamak cevaplar ve olayın üstünü örten ve olayla ilgili başkalarını suçlayıcı ve ön yargılı olarak kabul edilebilecek slogancı açıklamalar ve buna karşın MHP’den çok sayıda yapılan istifalar, olayın ülkücüler açısından ülkücü harekette ne kadar ciddi bir kırılma olduğunu ve MHP’ye ne kadar zarar verdiğinide göstermektedir.
Artık bu suikastten sonra,   gelişmelerde gösteriyorki bildiğimiz Ülkücü Hareket aynı Ülkücü Hareket olmayacaktır. 
Bu konuda, eski ve şimdiki lider ve mensup düzeyinde ki ülkücülerden gelen tepkiler de bize bu saptamayı doğrulamaktadır. 
Buda bize gösteriyorki, bu olay bundan sonra ülkücü hareket içinde ciddi bir tartışmayı veya bir çeşit hesaplaşmayı da tetikleyecektir. 
Ve bu hesaplaşma ve tartışmanın temasınında, büyük bir ihtimalle, olayın yarattığı etkiden kaynaklanarak adınında: Yeni Tanımlamayla Ülkücülük ve Ülkücü Hareket, Türkeş’ten sonra ve Sinan Ateş’ten sonra diye bir eksende veya muhtevada olacağı açıktır.
Ayrıca, bu suikastin bir başka boyutu da tüm Türk kamuoyunu doğrudan ilgilendirmektedir. 
Örneğin olayla ilgili yakalanan kişiler, gözaltılar ve olaya karışan bir kişininde şimdi MHP’li bir Milletvekili ve eski ÜO Genel Başkanı olan bir şahsın evinde polis tarafından takip edilerek gözaltına alınması, diğer bir kişinin de MHP İstanbul İl yöneticisi olması, özel olarak ülkücü hareket içinde de büyük bir olay gibi görülen Sinan Ateş’e karşı yapılan suikastin,  bu sırada olayla ilgili olarak ta bir TBMM mensubununda ilişkilendirilmesi, bu olayı ve olayın sonuçlarını doğrudan Türk Milleti’nin içine de taşımaktadır. 
Çünkü suikast bir kere Mars’ta değil T.C. Devleti’nin bir vatandaşına karşı Ankara’da olmuştur. 
Ve bu siyasi suikast birilerinin tehditkar söylemleri veya sessizliği ile örtülecek bir olay değildir.
Bir kere suikaste uğrayan kişi kamuoyununda tanıdığı siyasi bir kişiliktir. 
Suikastle katledilen kişi, Eski Ülkü Ocakları Genel Başkanı ve Hacettepe Üniversitesinde akademisyen ve çok geniş ilişki ağları bulunan ve çok tanınmış bir siyasi sima olan  Doc.Dr. Sinan Ateş’tir. 
Bu durum her insanım ve vatandaşım diyen kişiyide doğrudan veya dolaylı olarak etkilemekte dir ve ilgilendirmektedir.
Türkiye, bu tür suikastlerden 70-80-90 ve 2000 lerde çok çekmiştir. 
Çünkü bu tür suikastlerle bazı güç eksenlerinin geçmişte, devleti,  örgütleri ve kamuoyunu nasıl terörize ederek dizayn ettiğini, tüm Türk kamuoyu çok iyi bilmektedir. 
Kamuoyu bu olaydan dolayı, suikastler yinemi başlayacak ve gizli servisler yinemi işbaşında diye ve önümüzdeki çok sıra dışı da olacak olan Türkiye Cumhuriyeti’nin 100 yılında yapılacak genel ve CB’lığı seçimlerine giden bir süreçten dolayı,  yeniden bir tedirginlik içine girmiştir. 
Bu konuda ki kamuoyu içindeki tedirginlikte yabana atılacak sanal bir tedirginlik değildir.
Bu olayın bu boyutununda iyi analiz edilmesi Türkiye Cumhuriyeti’nin dirliği ve birliği içinde yerinde bir yaklaşım olacaktır.
Olayın ülkücüler açısından ki boyutunda ise, yukarıda da değinildiği gibi, olay ülkücüler arasında  bir kırılma, bölünme, yol ayrımı ve yeni bir harmanlanmaya yol açabilecek ve çok boyutlar içerebilecek ve çok ciddiye alınan bir olaydır. 
Bu anlamda bu olaydan sonra ülkücüyüm diyenler arasında bugüne kadar bilindiğiyle var olan ülkücülük kavramı ve uygulama biçimide, yeni bir tartışmanın boyutunu oluşturacaktır ve bunun genel olarak her kesim için ama özellikle MHP ve  ülkücüler için siyasi sonuçlarıda olacaktır.
Bu olayın ülkücülere getirdiği veya getirebileceği sonuçların ülkücü harekete etkisi doğrudan olsada, dolaylı olarak bu tartışmanın sonuçlarının tüm Türkiye’yi de dolaylı olarak etkileyeceği de dolaylı olarak aşikardır. 
Çünkü ülkücüler objektif olarak Türk siyaseti, ekonomisi, sosyal ve kültürel yaşamında aktif ve hatırı sayılır bir güçtür. 
Yani denilebilinirki, bu  suikastin etkisi bir başka boyutu ile önümüzdeki CB ve Genel seçimlerinide etkileyebilecek bir konumundadır. 
Son tüm gelişmeler de bunu göstermektedir.
Bu duruma ilişkin gelen duyumlara göre, ülkücüler içinde, MHP, BBP ve Ülkü Ocaklarına da bir tepki olarak, aktif olan Eski ülkücü liderler ve ülkücüler içinde, eğer kabul edilebilecek ve saf ülkücü bir CB aday adayı, bir ülkücü aday olarak ortaya çıkmaz ise önümüzdeki  altı ay içinde yapılacak olan CB’lığı ve genel seçimleri de boykot etme eğilimi geliştiği yayılmaktadır.
Böyle bir durumun Cumhur İttifakı’nın bileşenlerini doğrudan ilgilendireceği ve etkileyeceğide açıktır.
Dahası bu olayın sonuçları Türkiye’de ki seçimleri etkileyeceği için, bu boyutuylada suikastin etkisi ve sonuçları, tüm Türk kamuoyunuda hem doğrudan hemde dolaylı olarak ilgilendirmektedir. 
Her zaman olduğu gibi bağımsızlıkçılar:Atatürk ile kalın.Cumhuriyetle kalın,Bilimle kalınAkılla kalınHoşçakalın

Arkadaşlarınızla paylaşın

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu
error: Uyarı: Korumalı içerik !!

Reklam Engelleyici Algılandı

Sitemizden en iyi şekilde yararlanmak için lütfen reklam engelleyicinizi kapatınız.