
Dünya’nın hiç bir parlamentosunda söz konusu parlamentoda görevli bir milletvekili o ülkeye ait milli ve manevi değerlere hakaret edemez.
Bu durum fikir özgürlüğü kamuflajıyla yaftalanamaz. Doğrudan düşmanlaştırma ve ihanetle hüküm bulur. Ne Amerika’da ne İngiltere’de ne de Fransa’da veya Almanya’da bu kabil cızırtılı akort bozukluğuna rastlamanız ya da hoş görülmeniz mümkün değildir.
Ülkemiz ve Cumhuriyetimiz her şeyin kanıksandığı, karşı saldırıların sıradanlaştığı tarihsel bir geçiş dönemini yaşıyor. O çatının altında neler yok ki.
İnsana yakın bir surette zuhur eden diğer türevleri gibi varlıkları dahi başlı başına bir kirlilik nedeni olanlar kadar, Türk düşmanlığı yarışında derece almak için amansız bir maraton içinde ter dökenlere kadar sonsuz bir renk cümbüşü.
Türkiye’ye ve Cumhuriyetin kurucu değerlerine karşı küfür ve yıpratma gayretiyle, kendini milletvekili yapan gayri milli güç odaklarına karşı diyet borcunu ödeme yolunu tercih edenlerin zavallı hallerini ve şahsiyet fukaralığındaki devam mecburiyetini ibretle izliyoruz.
Zamanın ruhunu iyi okuyanların ve tarih ilmine tarafsız bir şekilde müracaatta bulunanların buluştuğu ortak nokta “Ermeni tehciri’nin tarihsel koşullar içinde en isabetli karar olduğudur.
Bu manada; Talat Paşa binlerce ermeninin hayat hakkını garanti altına almış, bu zor ve bıçak sırtı kararla sorumlu devlet adamlığının gereğini yerine getirmiştir.
Kaçaznuni’den Paşinyan’a kadar “Ermeni Soykırımı yoktur’ diyenlere karşı, Ermeni şovenizmi sürekli olarak saldırı halinde olmuştur. İkili ilişkiler özellikle diaspora tarafından baltalanıyor.
Tam da Türk – Ermeni ilişkilerinin normalleşme sürecine girdiği, Paşinyan’ın Türkiye ziyareti evresinde TBMM’de Talat Paşa düşmanlığıyla, Ermeni Soykırımının dile getirilmesi manidardır. Bu manada TBMM demokrasinin mabedi, Türk devletinin siyasal kıblesidir.
SON SÖZ; Türk milleti kendi milli parlamentosunda ruhunu şeytana satmış, terörle iltisaklı, emri ve icazeti başkalarından alan vekiller istemiyor.