Milli Eğitim sistemimizdeki abukluk aslında 1949’da İsmet İnönü’nün imzaladığı Fulbright Anlaşması ile başladı.
Bu anlaşma doğrultusunda Türk Milli Eğitim sistemine Amerikalılar yön vereceklerdi. Milli Eğitim Bakanlığı bünyesinde bir komisyon kurulacaktı. Bu komisyonun sekiz üyesi olacaktı. Bu üyelerden dördü Türk, diğer dördü ise ABD’li olacaktı. Komisyon başkanı Amerikalıydı ve başkanın iki oy hakkı vardı.
Bu komisyon Türk çocuklarının gelişmesinin ve ulus bilinci ile yetiştirilmesinin önündeki en büyük engeldi. Türk Milli Eğitiminin abukluğu buradan, bu tarihten itibaren başlar. Bu günlere kadar devam eder.
MEB her ne hikmetse zaman zaman gündeme getirilen bu komisyon ile ilgili açıklama yapmaktan kaçınır. Varlığını ne kabul eder ne inkar eder.
Akıl almaz bir mantık ve uygulamadır…
Bir eğitim sisteminin evvelinde böyle abukluk olunca ahirinde sabukluk olması da gayet normaldir!
1949’dan sonra gelen iktidarların adı her ne olursa olsun ister milliyetçi ister solcu ister dinci fark etmez bu komisyonun isteklerini aynen uygulamakta sakınca görmediler.
Sonuç: yetişen nesil ortada.
Makine mühendisi olarak mezun olan bir genç Cumhuriyetin kuruluş tarihini sorduğun zaman şıklarını soruyor!
İnceltme işaretinin önemi.
Hiç dikkat ettiniz mi sözüm ona dilbilimciler süreçte bir karar alarak Türkçe ’den inceltme işaretini kaldırdılar.
Bu da emperyalist oyunun bir parçasıydı.
Şimdi bir düşünün bakalım. Milli kelimesinin sonundaki i harfinin üzerindeki inceltme işaretini kaldırdıktan sonra ne oldu? Olan oldu,
Milli kelimesi ‘milli’ oldu. Yani çamurdan arta kalan mil. Balçık.
Şimdi anladınız mı tezgâhı, ben bugün burada bilgisayar başında ‘Kar’ yazsam. Siz ne anlarsınız? Hangi kar? Ne karı ne kadar kar? Şu kadar kârı var desem, inceltme işareti olmadığı için karısı anlamında şu kadar karı var anlayacaksınız.Bir ulusun dilinin iğfal edilmesi değil de nedir?
Özelleştirme furyası
Bu iktidar döneminde ise özelleştirme furyasına devletin Milli Eğitim Bakanlığı da dahil edildi. Zaten allak bullak olan Milli Eğitim laçkalaştı.
Devlet okullarının itibarı sarsıldı.
Reklam kampanyalarıyla özel okullar teşvik edildi.
Bu emperyalist eğitim sisteminin Milli Eğitime attığı son darbeydi.MEB’in birçok faaliyeti Bilal Erdoğan’ın vakfına teslim edildi. Bu bir yana, özel okullar aracığıyla millet talan edildi.
Vurgun ve talan devam ediyor.
Özel eğitimin her tarafı vurgun
Devlet eğitim kurumlarının itibarsızlaştırılması sonucu, medyanın reklam desteğiyle özel okullar cazip hale getirildi.
Çocuğunun geleceğini teminat altına almak isteyen ebeveynler özel okul arayışına girdiler.
Amerikan Papaz okulundan mezun olanlar burada, bu kentte, ABD Beyaz Sarayı’nın kopyası şeklinde kilise benzeri okul açmakta bile beis görmediler.Hatta içlerinde tapınak şövalyelerinin amblemi olan haçlı kılıcını bile okullarına amblem yaptılar...
Gelelim vurgun tezgâhına…
Başta dedim ya, özel okulların her tarafın vurgun. Yemek fiyatları vurgun, ulaşım fiyatları vurgun. Kıyafetleri vurgun. Bire alıp, yaptırıp üçe satıyorlar.
Özel okullar çocukları öğrenci gibi değil, müşteri olarak görüyorlar.
Hele hele varsıl velilere ise kimse kusura bakmasın ‘yolunacak kaz’ gözüyle bakıyorlar.
Yemek, kıyafet, ulaşım bir yana asıl vurgun kitaplarda yapılıyor.
Veli okulun istediği kitapları gösterdiği kitapçıdan alıyor,
Kaça alıyor? Ortalama bir rakam verirsek, iki yüz liralık kitapları alıp, iki bin liraya veliye satıyorlar. Aralarında uyanık ve işi bilen veliler de çıkıyor. Bunlar gidip kitapları araştırıyorlar. Dışarıdan aldıkları zaman okul bunu kabul etmiyor.
Çünkü okulun verdiği kitaplardan biri kendisinin bastırdığı bir kitap oluyor ve bulunması imkânsız.
Kitabı bulsanız bile set olarak alınmadığı için okul tarafından kabul edilmiyor.
Neden?
Çünkü özel okulların kitap listesinin içinde bir aktivasyon kartı var. Adına kimileri aktivasyon diyorlar, kimileri ise ‘bilişim kartı’..
Adı ne olursa olsun işlevi aynı!
Bu kart kitapların içinde bulunuyor ve aktivasyon kartı olmadığı zaman velinin aldığı kitaplar geçersiz sayılıyor.
İyi tezgâh değil mi?
Verdiğim rakamlar mübalağalı değiller. 200, bilemediniz 250-300 liraya piyasadan tedarik edeceğiniz kitaplar özel okullarda iki bin liradan başlayıp okulun kariyer durumuna göre(!) üç bin liraya kadar ulaşabiliyor.
Kitap setlerinin dağılımı ise velilerle alay edilir gibi.
Yukarıdaki fotoğraf karesinde gördüğünüz plastik kovalara doldurulan kitaplar güya set adı altında velilere veriliyor.
Aman ne güzel kovayla gelen eğitim ve kültür! Sevsinler böyle eğitimi…
Veliler MEB’den ve Valilik makamından medet umuyorlar Özel okullardaki kitap vurgununu dile getiren veliler bir yana kitapçılar da isimlerinin açıklanmasını istemediler.
Kitapçılar “Vallahi biz para kazanmıyoruz. Iki bin liranın içinden bize yüz lira bile kalmıyor. Ama ne yapalım Özel Okul eğer bize yönlendirirse gelen veli kitap setinin yanında kırtasiyesini de alıyor. İşte bizim karımız bu oluyor.” dediler.
Peki okulların kitapçı seçmesi nasıl oluyor? “Orası zaten muamma!
Aslında muamma değil.
Orada da bildiğiniz rüşvet çarkı dönüyor. Okulun durumuna göre ya okulun sahibi ya etkili ve yetkili müdürü istediği kitapçıyı tercih edebiliyor. Eeee söz konusu tercih olunca paranın da yüksek miktarda olanı tercih ediliyor.
Neylesin kitapçı sistem böyle kurulmuş böyle işliyor.Asıl dertli olan veliler. Ancak onlar da isimlerinin açıklanmasını istemiyorlar. Yani bile bile lades oluyor, veliler bile bile yolunuyorlar! Adının açıklanmasını istemeyen bir veli: “Ben çocuğumu götürdüm. Kitap fiyatları fahişti. İtiraz ettim. Başıma gelmedik kalmadı ve sustum. Sonuçta çocuğumun geleceği önemliydi. Ama bizim susmak zorunda olmamız ortada vurgunun olmaması demek değildir. MEB müfettişleri bu konuyu incelemeliler. Hatta Valilik makamı önemine binaen mutlak surette soruşturma açtırmalı. Vatandaşın ekmeğinden keserek çocuğuna ayırdığı eğitim bedeli soyguna dönüşmemeli ”derken kendi zararı bir yana diğer velilerin zararını da dile getirmiş oluyordu. Bize düşen bu ahim dunumu devletin varsa ve kaldıysa etkili ve yetkililerine duyurmak, incelemeleri gerektiğini hatırlatmak. Gerisi yine etkili ve yetkililerin bileceği iş. Bizden bu kadar. Reha Ören