
Merhaba sevgili okur.
Bu haftanın konuğu genç kuşak şairlerimizden sevgili Naile Dire Afyon, 1994 doğumlu. Orta ve Lise öğrenimini Bakü’de tamamladı. Marmara Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmenliği bölümünden mezun oldu, aynı bölümde yüksek lisans yapıyor.
Şiir ve yazıları Yasakmeyve, Varlık, Sözcükler, Çevrimdışı İstanbul, Yeni e gibi çeşitli dergilerde yer aldı. Genç şair Naile Dire şiirlerinde, kötülük , çirkinlik ve günahın şiirsel keşfine çıkmıştır.
İlk kitabının içeriği hakkında, çoğu kadının hissettikleri, çoğu insanın savaştığı, insanın kendi içindeki, hiç çıkamadığı türbülansını anlatıyor.
“Türbülans”ı, “ dünyanın içinde, kendi açmazımızda sıkıştık diyerek özetliyor.
İnsanın içindeki açmazları şiire döken Dire’nin dizelerinde kadınların mücadelesi ve Kadıköy sıkça yer alıyor.
Neden şiir yazıyorsun’a verdiği yanıt ise ‘’Verebileceğim en olağan yanıt sanırım kendimi ifade etmemi sağlayan ve içimdeki öfkeyi, sitemi, acıyı, hayreti aktarabildiğim en güzel tür olduğu için.’’ diyerek sonlandırıyor.
Modern şiir geleneğinin genç neferlerinden sevgili Naile Dire’ ye çağdaş konulara eğilerek şiirin konu evrenini genişleten, yeni bakış açıları da getiren çağımız bireyinin kaygılarını, kendine ve topluma yabancılaşmasını, yalnızlığını, bunalımlarını şiirlerine konu etmesi ve 2020 Yılında Öne Çıkan 28 Şiir Kitabının içinde yer alması takdire şayan.
Genç şairimizi kutluyor ve başarılarının devamını diliyorum…

REYHANE
“Duydukların yüzünden ağlama.
Karakoldaki ilk günümde, yaşlı, bekâr bir görevli,
canımı yakmak için ojeli tırnaklarımı kullandığında,
güzelliğin burada aranan bir şey olmadığını anlamıştım.” 1 *
terliyor reyhane, bunu dönerek oku
düşlerimizi yakıcı bir ipe dizecekler
kirli bir coğrafyanın depreminden kaçıp
incineceğiz bulamayınca bir yer
avrupalı kadınları düşüneceğiz, özgürlüğü.
kentin oyuklarına cesetlenelim diye
buyurdu allah, güzelliği hiçe sayan sesiyle
bir silahtı buyruğu boynumuza vurulan
darağacı, ürperti, sonsuz cürümü devletin
sallanıyoruz tiranların üstünde
sallanmıyor dünya
her yer yokuş yukarı her erkek sille
her an ölüm türbülansı kılıfı yok katlin
* İran’da tecavüzcüsünü öldüren Reyhane’nin asılarak idam edilmeden önce annesine yazdığı mektuptan.
**
PAVLONYA
Kadıköy’ü anarak
stilettomu giydim, riskli bir dans için
belimi kavramadı hiç kimse
hiç kimse için ve herkes için son kez
kırmızı bir ruj yaydım dudağıma
belki, dizginleri salıyorum [yoruldum kendimi sürmekten]
belki, sürüyorum kendimi çılgın bir namluya
ormanlarımı önce dolaştılar sonra yaktılar
zebercet bir kadını boğmuştu, o bendim
saçım briyantinli, broşumu unuttum
toprağıma barut çiçekleri eken herkes için
şarjörü doldurdum, düelloya gidiyorum
belki, zor atarım kendimi [bıktım onlardan]
belki, atarım kendimi mesnetsiz kollara
sesim kısılmış, bu kez geniş bir bulvardayım
ve şeytanın saçı kısa, sakalları var
üstümde blucinim var üstümde heyheylerim
sabaha karşı Kadıköy rabbi andırıyor
çevirdim gözümü Pavlonya’ya hizaladım
Ali mi geldi aklıma. onun sözleri mi
belki, çekiyorum tetiği [bitsin şu saçmalık]
belki, kafayı çekiyorum, no:24 Pavlonya
**
TERÖR
vücudumu kilitleyen ve anahtarı gizleyen allah’ın adıyla
nereye kadar dua edeceğimi bilmiyorum.
tanrım, başım ağır bir yük oldu
örtümü dolayıp boynuma kendimi boğmayı
yitirdiğim inancı fısıldamayı istiyorum.
gözüm titrek bir deliye
dudağım imkânsız bir kırmızıya döndü
yine de küstüğüm sana niye seslendiğimi
saçımın niye güneşsiz uzadığını
bilmiyorum.
tanrım, zihnime süzülen eşsiz bir şüphe
seni öldürüp yumruğuma gömüyor.
âmin.
benliğimi silip bilmediğim biri oldum
sesinden korktuğum için.
baba, çatılan kaşların yenemeyeceğim bir terör.
silahsız ve aşksız bir gerillaya döndüm
her günü işkence olan hapishanende
sırtımda geceleyen gaddar ellerin
ruhuma uzandı
baba, tanrıyla aranda bir sarmaşık büyüyor
budayamıyorum kinimle
doğururken çektiğin acıyı
misliyle ödedim
anne, merhametin batıl bir inanış