
Annem hayatımda önemli bir yer tutar. Emekli ilkokul öğretmenidir. Fakat 1960’ların, 1970’lerin öğretmeni. Eğitim ve öğretimi yan yana gören ve yapan bir öğretmen. Öğrencilerinin hijyeni ile, ailesi ile, sosyal durumu ile ilgilenen bir öğretmen. Herbirine birer rehber, birer anne olan bir öğretmen.
Tabii iyi bir anne. Disiplinli, sevgi dolu ama prensip sahibi, yol gösteren. Çok konuşmaz, daha sonra öğrencisi olduğum Budist üstadlar gibi sessiz fakat rol model olarak öğretir bir çok şeyi. Mesela okumayı çok sever. Hep okur. Tabii ben de kardeşlerimle evde hep kitap okurduk.
Çok acı sınavları oldu ama çok az ağlarken gördük annemizi. Hep dik, güçlü geleceğe bakardı. Kararsızlığı hiç kabul etmezdi mesela. “ Kararsız kalmaktansa, hatalı karar vermek iyidir.” Derdi. Öyle yapıyorum.
“Saklanarak hiçbir savaş kazanılmaz, çık ortaya ve tüm gücünle saldır eğer haklı olduğunu gerçekten düşünüyorsan.” derdi mesela. Ne savaşlara girdim. Kaybetsem de saklanmadım.
Atatürkçüydü. Ama şimdikiler gibi değil. Atatürk’ü yaşayarak, Atatürk’ü anlayarak, devrimlerine nefer olan bir Atatürk’çüydü. “Slogan Atatürkçüsü”, “instegram fotocusu Atatürkçüsü” değildi. Babam da öyle. O da Teknik Öğretmendi. Otoriter bir İdareciydi. Bir gün de O’nu anlatırım sizlere. İyi bir babam vardı. Biz kardeşler işte böyle bir ailede yetiştik. Çağdaş, Atatürk’çü, Laik, İyiliksever, Allaha inanan, vicdana önem veren bir ailemiz vardı.
Otoriteden söz edince aklıma geldi. İlkokuldaydım. Birgün okul çıkışı samimi arkadaşım Aykut’la bir resim çektirmek istedik. O yıllarda cep telefonları yok, fotoğraflar ancak fotoğraf stüdyolarında çekilebiliyor. Onlar da az sayıda. Yıl 1970. Ceyhan’da Kaymakamlığın yanında bir foto var. Karar verdik Aykutla resim çektireceğiz. Okuldan çıktıktan sonra önce Aykutların evine gittik. Fotoğrafçının tam karşısı. Önlükleri ve çantaları bahçelerine bıraktık. Doğru Fotoğrafçıya. Harçlıklarımızı birleştirerek ücreti ödedik ve harika bir poz verdik. Resim çekildi. 2 gün sonra teslim edilecekti.
Keyifle çıktık fotoğrafçıdan. Hoplaya zıplaya yürüyoruz caddede. Birden yabancı bir ses duydum “ÇETİN” . Önce üstüme alınmadım. Sonra bir daha “ ÇETİN” , “ ÇETİN” . ( annem Çetin der bana, bu arada.)
Etrafa bakındım. Bir taksi sürücüsü sesleniyor. Tanımadım. Aynı anda taksinin arka kapısı açıldı, içerde annem. Eliyle gel diyor.
Ben okuldan saatinde gelmeyince, annem bir taksiye binmiş ve şehirde beni aramaya başlamış. Samimi arkadaşım Aykutlara gitmiş önce. Önlük ve çantaları görünce rahatlamış ve o civarda aramaya devam etmiş. Buldu. Biraz azar, biraz sorumlulukla ilgili nutuk dinledim ve eve geldik. Konuyu tekrar hiç açmadı. Olağan bir gece geçti. Babama da söylediyse bile babam konuyu açıp kızmadı. Oysa hep bekledim paylanmayı. Ertesi gün de ilginç bir şey oldu. Annem bir Fotoğrafçıyla sınıfa geldi, Öğretmenimden izin aldı ki zaten arkadaşıydı, tüm sınıfın resimlerini çektirmek istiyorum anı olsun dedi. İlk sınıf albümümüz olmuştu. Bir sürü fotoğrafımız vardı. Grup resimleri, ikili üçlü çektirdiklerimiz. Sonunda tüm sınıfa bir de mesaj vardı. “İstediğiniz şeyleri başta öğretmeniniz olmak üzere büyüklerinizle paylaşın, ailenizin haberi olsun. Sorumluluğunuz bunu gerektirir. Mutlu olmanız için hepimiz size yardım etmek için hazırız.”
***
“Gücünün bittiği yer kaderdir” derdi annem.
Bu mücadele et, bıkma demekti. Gücünün sonuna kadar savaş demekti. Gücünün sonuna kadar savaşsan da bazı şeyler istediğinin dışında oluşuyorsa moralini bozma, o kısmı kader diye kabullen demekti.
Kardeşlerimle ben hep bu düsturla yaşadık. Mücadelemize hiç ara vermedik. Yapabileceklerimizi sonuna kadar cesurca ve hiç esirgemeden yaptık. Geri kalan her şeyi de kader deyip kabullendik. Fakat hiç vazgeçmedik, yılmadık. Bizim çok iyi bildiğimiz iki şey vardı. ( Kuran-ı Kerim, Tevbe ve İsra sureleri)
– Başımıza ne gelirse yaratan bunu bilir ve planlamıştır.
– Kaderimiz bizim çabamızla şekillenir.
Şimdi masamda otururken, bakıyorum da; yine tüm çabamla olması için uğraş verdiğim bir konu, istediğim yada beklediğim gibi sonuçlanmadı. Zor da olsa kabullendim. Vazgeçmiyorum. Çabalıyorum. Kader Kavşaklarındaki kararlarımla en güzelin olacağına inanıyorum. Bana ait olmayanla vedalaşmanın da manevi bir görev olduğunu biliyorum. Bu karışık duygularım arasında, beni kamçılayan anne sözünü sizlerle paylaşmak istedim.
Mücadele ve çabanız hiç eksilmesin. Moral ve motivasyonunuz hep sizinle olsun.
Sevgilerimle