Çıplak dağları, kupkuru platoları, çakılları ve uçsuz bucaksız kum denizleriyle Afrika’yı batıdan doğuya kadar kaplayacak acımasız bir dünya… Büyük sahra Çölü, Atlas Okyanusun dan Kızıl denize kadar 6000 km öyle bir coğrafya ki, alabildiğine güç koşullarıyla yaşamı yok ediyor… 10. bin yıl önce dünyanın en verimli toprakları buradaydı… yaşam, nüfus artışları, verimli topraklarıyla, heybetli nehirleriyle, balıkçılık sektörüyle tarımıyla, yemyeşil ovalarıyla, dünyanın bütün kuş türleriyle adeta cennet parçasıydı. Çayırlarında parslar, devekuşları, ceylanlar, filler, avcılık cap canlı bir yaşam vardı… İnsanlar önce avcılık, çobanlık, sonra tarımla uğraşarak binlerce yıl yaşadılar… Yaşamlarını sayısız resimlerle, kayalara ve mağara duvarlarına çizerek bize bıraktılar. Güney Cezayir de ki Tassili yaylalarında ve Hoggar Dağlarında çizilen resimler dün çizilmiş gibi sağlam ve lekesiz ulaştı günümüze.
Peki bu kadar verimli topraklara, cennet gibi ovalara, ne oldu…? İlk uygarlıkların çiçeklendiği bu uçsuz bucaksız kıta nasıl oldu da kurudu. Niçin böylesine büyük felaketlerle karşı karşıya kaldı… neden bir yudum su vermez, bir damla yağmur düşmez oldu.? Bu gün çağımız insanın üzerinde bile durmadığı bu değişim öylesine hızlı oldu ki, hızlı iklim değişikliği ardında, seri halde olan depremler, yatak değiştirip kuruyan ve yön değiştiren nehirler, sürekli genişleyen kum çölleri dur durmak bilemeyen değişim… kıtasal hareketler… Gezegen yaşıyor… yaşarken yıkıyor, kurutuyor… savuruyor… bir yeri yıkarken başka bir yerde hayatı canlandırıyor.
Melih BAKİ/Adana
( Yararlanılan Kaynak: Tarih Boyunca dünyayı sarsan felaketler ktp)