Öyle bir dönemdeyiz ki, doktorlar hastanede can güvenliği kalmadığı gerekçesiyle mesleklerini terkediyor. Tabi ki her meslek grubunda binde bir ya da iki sütü bozuk insan çıkar ve çıkacaktır da. Ancak, genelleme yapılması ve basının da bu genelleme olayına çanak tutması eli öpülesi bilge nur yüzlü duayenleri bile halkın gözünde itibarsızlaştırıyor?!. Tabi ki durum böyle olunca, çoğu doktor artık hastane işini bırakıyor?!. Kimisi tarım, kimisi üretim, kimisi de klinik bakım şirketleri kuruyor vs.
Mühendisler, özellikle ziraat mühendisleri, her birisi alakasız işlerde heder oluyor!?. 2 milyon ziraat mühendisi bu ülkeyi uçurur aslında?! Ancak, kimisi pazarlama, kimisi satınalma, kimisi bir şirkette getir götür işleriyle uğraşıyor?! Diğer mühendisler ise, okulda öğrendikleri bilgileri demode olmuş teknoloji üzerinden alıyor, büyük çoğunluğu isyanlarda?! İş kurmak isteseler para yok, çalışmak isteseler bilgi ve tecrübe!?. İnşaat mühendisleri ise artık ziraat mühendislerinden farksız bir duruma geldi?!
Ülkenin Müşavirlerine gelince, Türkiye’nin en ağır eğitimine sahip ekonomi, gümrük, hazine ve yatırım, denetim, muhasebe, mali işler, bilirkişi, danışman vs. hepsi de müthiş yetişmiş mevzuat, sistem ve yönetim kahramanları. Ancak, tamamen kendi imkanlarına terk edilmiş, anlaşılmayan, geri kalıplardaki körlerle kurum ve devlet arasında üç anlayışsız çocuğu barışık tutmaya çalışan dadılara dönüştürülmüşler. Bunların sayıları da son 7 yıl içerisinde %40’a indi. Bu %40 da kalp krizi tehlikesiyle sürekli erken ölüm yaşayacak stres içerisinde. Dışarıdan algılayabilecek zekalar malesef yok!.. Bu nedenle, bunlar da hızla şirketler kurup ya sanayici, ya ticaret, ya ziraat yatırımcısı ya da insanlardan uzak kalacakları bir sistemde kendilerini kaybediyorlar. Oysa ki ABD ve İskandinav ülkelerinde Müşavirlik birinci, doktorluk üçüncü ve mühendislik yedinci sırada bir meslek olarak yer alıyor. Çünkü orada bilginin, zamanın ve sistemin değeri çok yüksek. Bir saatlik karar ile rekabet etmek zorundalar. AB’de 1 haftalık, Türkiye’de Allah ne verdiyse, keyfe keder. İşi olmayan bile yakınları tarafından idare edilir bir memleket… Kısacası sistem devletleri için bunların anlamı ve değeri var ama üçüncü dünya arkaikleri için böyle bir konuyu rüyalarında bile görmemişlerdir. Her türlü bahse girerim bu konuda…
Hukukçulara gelince, Türkiye’de siyaset bilimi ile hukuk üniversiteleri kardeştir. Milletvekillerinin çoğu mühendis ya da hukukçudur. O yüzden milletvekilleri sayısının meslek ve meslek alt grubu sayıları neyse memlekete de yansıyan o oluyor. Gariplerim kendilerini çok şanslı saysalar da yine de çetrefilli işler yüzünden ömürleri herkesten en az 20 yıl kısa oluyor. Birazcık da gülsün tabi ki yüzleri, haklarıdır…
İş adamlarına gelince, onlar da genellikle multidisipliner düşünce yeteneğine sahip değiller. Onlarda da pek azın azı kaliteli ve çok yönlü düşünebiliyor. Diğerleri tek taraflı… Kısacası kimisi adam olamamış ki İŞ ADAMI olabilsin, kimisi de adam gibi adam ama ATÖLYECİ KAFADA KALMIŞ ZÜMRE?!. Gerisi de sıradan vasat sınıf… Ama sorsanız, hepsi de İŞ ADAMI diye geçinirler… Öyle o iş kolay değil!.. Ben bu güne değin yüzlerce organizasyonda bulundum. Çok gördüm geçirdim. Ama iş adamı diyebileceğim kişi sayısı, tanıdığım ve gördüklerim içerisinde binde 2’yi geçmedi. Bir de binde 2 potansiyel iş adamı olabilir gibi görünenler sınıfı var… Gerisi, hasbelkader kötü bir ekonomik çalkantıda, birikmiş para durumu çok çok iyi değilse batar biterler. İş adamı ayrı bir konu da, İŞ haricinde ADAM da olmak lazım. Hakiki İŞ ADAMLARI olarak tasnif ettiklerim içinde adam olmayanları binde 2’nin içine bile koymadım!.. Zaten bunların dışında olanlarla görüşüp konuşmaktan bile haz etmiyorum. Neyse!..
Tarımla uğraşanlar için hiçbir şey yazmayacağım. Çünkü onlar toprağa el ayak sürmüşler. Onlar devletin yüzüdür. Bir ülkede çiftçiler neyse, o devlet de odur!..
Geriye eğitimciler kaldı… Onlar da haklarını helal etsinler. Çünkü onların ruhu ve beyni, milletin ruhu ve beynine değmiştir. Onlar, devletin ruhu ve beynidir. Bir ülkede öğretmenler her ne durumdaysa, devletin ruhu ve beyni de odur!..
Kısacası, ülkemizde kaç kol varsa, hepsi için ayrı ayrı film çekseydik, o kadar sayıda dram filmi olurdu…
Çünkü, ben çok iyi biliyorum ki, aslında en zengini de çok fakir en fakiri de çok fakir!?. Çünkü aklı ve vicdanı fakir bırakılmış bir siyasetin, devleti de fakir olur…
Bu dediklerimi sadece devlet ricalleri ve kurultay erbapları anlar…
Çözümü de var tabi, ancak bu çözüm, acı tecrübeler yaşanılmadıkça sahiplenilecek gibi değil…
Binlerce yıl yoğrularak değere dönüşebilmiş özel bir hafızamız var. Bu hafızayı kaybetsek bile, genimize kodlanmış bu bilgelik yeri ve zamanı gelince güdüsel olarak da olsa gereğini yapar.
Bazen adamlık fikirde bazen de gende… Hakediş demesek Allah’ın adilliğine laf getirmiş olurum. Haşa!.. İşte o ADAMLARA ihtiyaç var, hem de en tepe yönetimlerde ve devletin meclis-i erkanında!..
Gün ola devran döne, gün ola her yer aydınlık ola!..