HAKAN DÜZENLİ

Eksen kayması burçlar ve tufan…

M.Ö. 8000 yıllarında, Aslan Çağının sona ermesiyle buzul çağı da sona erdi. Bu nedenle, buzullar eridi ve tüm dünyada suların hareketleri değişti.

O döneme kadar, İngiltere, İsveç ve Norveç; Antarktika gibi buzullar altında idi. (Bugün hala kalıntı buzullar mevcut)

Güneş dönengeci ilerledikçe ısı arttı ve buzullar hızla erimeye ve seller olmaya başladı. Bu döneme Nuh Tufanı dönemi denilir.

Bugün kü Azerbaycan, Ermenistan, Gürcistan, Kırım, Ukrayna vs. gibi, bize göre kuzeyde son kalan büyük bir buz kütlesi yıllarca süren erime sonucu, Bugün kü Hazar Denizi denilen bölgeyi doldurdu. Bir kısmı da Karadenizi doldurdu.

Karadeniz’deki su miktarı taştı. O dönemler Çanakkale, İstanbul Boğazı, Marmara vs. bile yoktu! İstanbul ve Çanakkale boğazı, o suların akıntılarının oluşturduğu doğal boğazlardır.

Karadenizin altı hala büyük dağlarla doludur. Sular, büyük dağları bile erezyona uğratan depilerle akmıştır!.. Bu kısım, İstanbul ve Marmara’ya yakın alanlardır. Yoksa o doğal boğazlar ve aşınmaları göremez idik. Marmara’ya geçen su da Ege’yi doldurdu ve aralarında pek fazla derinlik olmayan Ege adalarının alt kısmı olan yer alanını suyla örttü.

Örneğin: Kıbrıs biraz daha büyüktü. Fakat, bugün kü Akdeniz ve Ege’nin kesişimine denk gelen alan boşluk olduğu için hala en derin yerdir. Antakya, İskenderun toprağı biraz daha büyüktü. Bir çok ada, yine bugünkünden çok daha büyük idi.

Keza, İtalya ile Sicilya arası birleşik idi. Yine Sicilya’yla Tunus arasında da çok küçük bir geçit vardı ama, buzulların erimesi ile o geçit de su altında kaldı.

Bu alanlara suların dolması sayesinde, birçok medeniyet su altında kaldı. Bir çok gelişmiş medeniyet, genellikle su kenarında olduğu için, bu durum onların yazılı tarihine tufan olarak geçmiştir.

Aynı tip konular farklı zanan periyotlarında Amerika’daki Amazon, Asya’daki Nil, Ortadoğu’daki Dicle ve Fırat için de geçerlidir…

Örneğin: Antalya Kekova’nın sularının altı olduğu gibi büyük bir antik şehirdir. Tıpkı Yunan adalarının olduğu yerde, suların altının sayısız antik şehirler barındırması gibi… Keza altı camdan yapılı Gemi seferlerinde insanlar bu şehirleri rahatlıkla izleyebiliyorlar. Bu su altı şehirleri M.Ö 8000 ila 12.000 yıl öncelerine ait, inşaat, kanal, merdiven vs. Çağdaş antik bir hayatın şaşırtıcı kanıtları. Bu tip kanıtlar o kadar çok ki!.. Duvarcı ustalığı kavramı bu döneme atfedilir ama aslında 50 bin yıl daha geriye gidilmelidir!..

Hatta dinlerin Ortadoğu merkezli olmasının nedeniyle ilgili yazdığım bir yazımda demiştim ki, buzul çağın sona ermesiyle, insanlar güvenilir bir merkezde toplanmak ve oraya göç yaşamak zorunda kaldı demiştim.

Göbeklitepe’de de bu insanları misafir eden en kadim, Haplotipi J1 M267 olan öz dedelerim; Anadolu, Kafkas, Hazar, Ortadoğu, Doğu Avrupa ve Batı Avrupanın ve Ortaasya Türklerinin ortak atası olan halk idi… Tabi ki bunun mutasyon öncesi evreleri ile sayarsak 100.000 yıl geriye gidebiliyorum…

Her neyse! İşte bu olayları nesilden nesile aktaran kadim atalarımız, bilgileri göksel bağlantılı bir örneklem yaşanmışlıkla bi şekil aktarmışlar. Şimdikiler, onları yargılıyor, bunlara hikaye, mit vs. diyorlar. Ama unutmamalıdır ki, bütün milletlerin o dönemlerde ki bilgileri aktarma şekli bu kodlama sistemine sahipti. Hem de istisnasız hepsi!..

Eski Irak’ta Sümer bölgesi, Dicle ve Fırat’ın taşması sonucu erezyona uğradı. Krallar ve Bilgelik şehri olan Sümerlerin alanında gemi ile bu su yükselmesinin etkisinden korunuluyor. Ki orada yapılan mezar kazılarında, Göbeklitepe halkı olan Sümer mezarlarının % 81’inin genetiği J1 M267 çıktı!.. Yani Öz dedelerim… O tufan bilgilerini aktaran yazılar, geçmişi okuyabilen peygamber soyu… Bu iş Mu tradisyonuna kadar gider… Her Neyse! Ben de onların son torunlarından biriyim. Ve DNA’m da hala J1 M267..

Bundan sonra ne olacak peki? Tabi ki, Güneş zodyak üzerinden devam edip 136 yıl içinde bizi bu balık çağı etkisinden çıkarıp Kova çağına iletecek! Yani Küresel Isınma artacak. Bu değişim, jeolojik zaman çağını değiştirecek. Yani deprem ve yer hareketlenmeleri, yeniden buzulların erimesi vs. gibi daha öncesinde anlattığım felaket kuşağına gireceğiz…

Bildiklerimin tamamını söylemek istemem. Yaşayıp göreceğiz! Bazı şeyleri tekrar etmeyi sevmiyorum.

Ama yavaş yavaş mı desem, hızlı hızlı mı desem bilmiyorum?! Nitel değişim yakın değil artık kapıda!..

Arkadaşlarınızla paylaşın

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu
error: Uyarı: Korumalı içerik !!

Reklam Engelleyici Algılandı

Sitemizden en iyi şekilde yararlanmak için lütfen reklam engelleyicinizi kapatınız.