HÜSEYİN MÜMTAZ

Azerbaycan

Ekler

                Irak, Suriye, Libya derken Ege Adaları ve Doğu Akdeniz…

                Şimdi de Kafkaslar…

                Doğu Akdeniz Kıbrıs demektir, Kafkaslar da Azerbaycan.

                Kafkasya için “Minsk Grubu”ymuş, Akdeniz için “İstikşafi görüşmeler”miş.

                Minsk Grubunda Fransa’nın, Doğu Akdeniz’de Yunanistan’ın ne işi vardır?

                Öte yandan Suriye ve Libya’dan sonra Kafkasya’da da “komşumuz” Rusya ile karşı karşıyayız.

                Peki Rusya ile karşı karşıyayız, düşmanımız bu kadar bol da, “dostumuz” kim?

                Müslüman dünyasının liderliğine soyunan Türkiye’nin bu projesi, Arapların “farkındalığı” ile çökmüştür.

                Her Arap ülkesi “kendine Müslüman” olup Türkiye söz konusu olunca kolayca karşı cephede yer alabilmektedirler.

                74 öncesi Makarios’un en büyük destekçisi, Çekoslovakya üzerinden silah alımına aracılık eden Filistin’in “efsanevi” lideri Yaser Arafat değil miydi?

                 Son olarak da Türkiye’ye “rakip” olan Mısır, İsrail, Yunanistan, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi, İtalya ve Ürdün’ün oluşturduğu Doğu Akdeniz Gaz Forumu, Mısır’ın başkenti Kahire’de imzalanan anlaşmayla, resmi bir statüye dönüştürüldü.

Mısır, İsrail, Yunanistan, Kıbrıs, İtalya ve Ürdün’ün video konferansla yapılan törende imzaladığı kuruluş anlaşmasıyla, Doğu Akdeniz’den doğalgaz ihracatını teşvik etmek isteyen altı ülkenin oluşturduğu forum, resmi bir statü kazandı. Grup, aynı zamanda Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki doğalgaz çıkarma tartışmasında, Türkiye’nin bölgesel rakiplerini bir araya getiriyor. Ayrıca İsrail, forumun Arap komşularıyla ilişkilerini güçlendirmesini umuyor. Mısır’ın resmi haber ajansı MENA, daha önce Filistin Yönetimi’nin de anlaşmaya imza koyacağını bildirmişti. İsrail Enerji Bakanı Yuval Steinitz, yaptığı yazılı açıklamada Filistin Yönetimi’nin de Forum’un bir parçası olduğunu söyledi. Fransa da Forum’a katılma başvurusu yaparken, ABD ve Avrupa Birliği gözlemci statüsü talep etti.

Buyurun.

Günü birlik destinasyonlarla kolayca ulaşabilen “en yakın komşumuz-tek dostumuz Katar” bile “Exxon Mobil-Katar Petrolleri konsorsiyumu” ile 5 Nisan 2017’de Kıbrıs’ın güneybatısındaki 10 numaralı parselde doğalgaz arama ve sondaj hakkı için Güney Kıbrıs’la anlaşmış, dönemin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Berat Albayrak da bölgede aktif olduğunu hatırlattığı Katar’ın tavrının kendilerini üzdüğünü söylemişti.

Mısır’la liderlik mücadelesine girişen BAE de boyuna bakmadan büyük oynuyor. Libya’ya silah ambargosunu deliyor, Girit’e dört savaş uçağı konuşlandırıp Yunanistan’ın yanında yer alıyor hem de Türkiye’de eğitim gören savaş pilotlarıyla.

Arap-Müslümanlar böyle de “batı” nasıl?

Macron “Akdeniz’e kıyısı olan” 7 AB ülkesini Fransa’nın Korsika adasında topluyor. Yunanistan, Fransa, Malta, İtalya, İspanya, Portekiz ve Rum Kesimi’nin bir araya geldiği toplantının sonuç bildirgesinde ise “Türkiye’yle diyaloga geçilmesinde ilerleme sağlanamaması ve Türkiye’nin tek taraflı faaliyetlerini sonlandırmaması halinde, Avrupa Birliği ilave kısıtlayıcı tedbirler listesi geliştirmeye hazırdır” deniliyor.

Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, Türkiye’nin komşularını tehdit etmesinin hoş görülemeyeceğini, istikrar ve kalıcı çözüm için ilerleme yönteminin iyi niyetle diyalog olduğunun altını çiziyor. Leyen, “Türkiye her zaman önemli bir komşudur, önemli olacaktır. Ama haritada birbirimize yakınken aramızdaki mesafenin büyüdüğü görülüyor. Evet, Türkiye sorunlu bir yörededir. Ve evet, bizim de önemli miktarda bir meblağla onları desteklediğimiz milyonlarca mülteciyi misafir etmektedir. Ama bunların hiçbirisi komşularını tehdit etme girişimlerini haklı göstermez… Üyelerimiz Kıbrıs ve Yunanistan her zaman yasal egemenlik haklarını korumada Avrupa’dan tam dayanışmaya güvenmektedirler. Doğu Akdeniz’de gerginliğin azalması ortak çıkarımızadır” diyor.

Almanya’nın Atina Büyükelçisi bir adım daha ileri gidiyor, Yunanistan Parlamentosu Avrupa Daimi Komitesi’nde konuşan Reichel, “Karşımızda zor bir komşu var. Bu bir sorun çünkü sadece Türkiye değil başka bir zorlu komşu olan Rusya da var. Türkiye’yi ikna etmek zorundayız. Mesele nasıl ikna edeceğimiz. Bence doğru cevap havuç ve sopa yaklaşımı. AB Konseyi’nin çok yakında Türkiye’ye sopasını göstereceğini söylemek istiyorum” diyor.

Dostlar böyle düşmanlar öyle.

Akdeniz kaynarken, Kafkaslar alev alıyor.

Aynı anda birden fazla cephede savaşılmaması askerliğin temel prensibidir.

Örnek; Osmanlı’nın sonu…

Ama… aynı Osmanlı, yıkılırken bile “Kafkas-İslâm Ordusu” ile Azerbaycan’ın yanında yer alıp Bakû’yu Ermeni ve İngilizlerden temizlemişti.

Yâni “şimdi” her şey bir yana, Azerbaycan ve Kıbrıs bir yana.

Ermenistan’ın Azerbaycan’a saldırısını protesto için Kıbrıs’ta yürüyüş düzenleniyor.

Sloganı, “Üç bayrak-Tek millet”miş.

Yakışmış.

Gidenler bilir Bakû’da Elçibey’in mezarında “Burada Şerefli Bir Türk esgeri yatır” yazar.

Yine gidenler bilir Lefkoşa’da Gönyeli çemberindeki anıtta Denktaş’ın “Hürriyetin Sırrını Şehitlerden öğrenen bir Millet Esir Edilmez” ve “Ben TÜRKİYE’SİZ Cennete Bile Gitmem” sözü yazar.

Elçibey’i zamanında yalnız bırakmıştık… Denktaş’ı da son seçiminde Talât’a karşı aday olmamaya “ikna” etmiştik.

Elçibey ve Denktaş’a karşı zamanında yaptığımız haksızlıklar kalbimizde bir acı sızıdır.

Yine de…

“Bir millet üç bayrak” doğrudur.

Türkiye her hâl ve kârda…

Her durumda ve her şekilde… gerekirse aynı anda Azerbaycan ve Kıbrıs Türklerinin yanında olmalıdır.

Mücahitler Marşı’nda “BİR KIVILCIM PARLIYOR MÜCAHİDİN İÇİNDE

TÜRKLÜK ATEŞİDİR BU YOKTUR DÜNYA YÜZÜNDE.

KIBRIS YUNAN OLAMAZ

TÜRK MÜCAHİD DURAMAZ

YA TÜRK KIBRIS VAROLUR

YA MÜCAHİD YAŞAMAZ” denir.

Azerbaycan ise… şiirdir, şarkıdır.

Kocaman bir gönül, bulutların üzerindeki “ruh”dur. Bir dolu yürektir.

Baştanbaşa vatandır, millettir, bir kere yükseldiğinde bir daha inmeyen bayraktır.

Settar Han’dır, Cevat Han’dır, Hatayî’dir.

Şehriyar’dır, Resulzade’dir, Vahabzade’dir, Rüstemhanlı’dır.

1915’dir – 1918’dir; Nuri ve Halil Paşa’lardır, Kafkas İslâm Ordusu’dur, Şehitler Hıyabanı’dır.

Türkiye’de uçaktan indiğinde “torpağı” öpen Elçibey’dir.

Hazar’ın küleğinde Karadeniz’in çırpınmasıdır, Erzurum’un çarşı-pazar’ındaki Sarı Gelin’dir.

Ahmet Cevat – Üzeyir Hacıbeyov’un “Çırpınırdı Karadeniz”ini, Reşit Behbudov Mahnı Teatr sahnesinde Azerin’den; Ozan Arif’in “Başka Yolu Yok Artık”ını Gülnâre’den; Polat Bülbüloğlu’nun “Sarı Gelin”ini de Titanic’de Ahmet Şafak’tan dinlemektir.

Bir “3 MAYIS” gecesi Bakü’de “ATSIZ’ın 80 yaşındaki talebeleri”ne rastlamak, onun şiirlerini onlardan dinlemek, dinlerken bütün salonun yediden yetmişe BOZKURT’laştığını görmek demektir.

Azerbaycan, dinlemek, düşünmek, susmak, sonra yine düşünmek, boğazın düğümlendiği için hiç konuşamamak demektir.

Aşk olsun sana Azerbaycan…

Sen “hep” olasan gülistan,  “can” Azerbaycan!

Arkadaşlarınızla paylaşın

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu
error: Uyarı: Korumalı içerik !!

Reklam Engelleyici Algılandı

Sitemizden en iyi şekilde yararlanmak için lütfen reklam engelleyicinizi kapatınız.