Site icon Söz Gazetesi

BATI TRAKYA VE EGE ADALARI

Emine Işınsu’dan daha önce bahsetmiştim…[i]

                Yetmişli yılların sonunda Ankara’da eşi İskender Öküz ile evleri “Türk Kültürü Akademisi” idi.

                “AZAP TOPRAKLARI”[ii]na şöyle başlar Işınsu;

                “Bu; Batı Trakya’da yaşayan ve her dakika kan kusan insanların hikâyesidir. O insanlar yerle gök arasında yalnızdırlar, kaderlerini yaşarlar…

                Ellerimi uzatsam…erişemem! Onlardan biri ulaştı bana, üç gün, üç gece dinledim hikâyeyi…”

                Necati Cumalı aynı dönemi şöyle anlatır [iii];

                “Florina, Psoderi dağının eteklerinden inen derin bir koyağın ağzında, ovaya karıştığı yerde kalır… Kasabanın dere yönünden girişinde, dağınık, tek katlı beş on çingene damı vardı. Sonra sık bir kavaklık gelir, sonra daracık sokakları ile Müslüman mahallesi başlardı.” (S.7)

                “1914 Ağustosu idi. Dünyada yeni bir savaş başlamıştı. Almanlar Fransızlara saldırmışlar, Avusturyalıların Sırplara saldırmaya hazırlandıkları söyleniyordu. Dediklerine bakılırsa savaş yakında bütün dünyayı saracaktı. Yirmi iki yaşındaydım. Makedonyalıydım. Makedonya, ben kendimi bildim bileli hep savaş içindeydi. Savaşlar artık yadırganacak bir olay olmaktan çıkmıştı bizim için. Balkan devletleri ister barışsınlar, ister savaşsınlar, Makedonyalı, Bulgar, Rum, Arnavut, Türk çeteleri yıllardır vuruşup duruyorlardı kendi aralarında”. (S.173)

                “Rodop Türk Muvakkat hükümeti 4 Mart 1878 tarihinde Sultanyeri kazasının Karatarla köyünde kuruldu… Hükümetin egemenliği altında kalan bölgelerde dört milyon Türk yaşıyordu. Rodoplarda istilâcılara karşı sekiz yıl direnen Rodop Türk Muvakkat hükümeti sonunda yine Osmanlı padişahı tarafından feshedildi… Bulgar Prensi Aleksandr’ın bile beklemeyeceği bir şekilde II. Abdülhamit bölgeyi Bulgaristan’a teslim etti ve Rodop Muvakkat Türk hükümetini feshettiğini bildirdi. Rodoplu liderler II’inci Abdülhamit Han’a derhal bir muhtıra göndererek kararını değiştirmesini istedilerse de bu istekleri kabul olunmadı”. [iv]

                Sonra… Batı Trakya Türk Cumhuriyeti kurulur.

                İkinci Balkan Savaşından sonra 10 Ağustos 1913’te imzalanan Bükreş Anlaşması ile Batı Trakya bölgesi Bulgaristan’a bırakılmıştır.

                Bölgede yaşayan Türkler üzerinde uygulanan tedhişin duyulmasıyla Osmanlı subayları buradaki zulme son vermenin yollarını aramaya başlamıştır. Bunun üzerine Edirne’ye çekilmiş olan Türk akıncı müfrezelerinden umum çeteler kumandanı Eşref Kuşçubaşı liderliğindeki 16 subay ve 100 erden oluşan 116 kişilik bir “gönüllü” grubu, buradaki mezalimi önlemek amacıyla 15 Ağustos 1913’te Batı Trakya’ya girmiştir.

Bu gönüllü müfreze ilk olarak Koşukavak’ı sonra da 31 Ağustos 1913’te Gümülcine, 1 Eylül 1913’te İskeçe’yi kurtarıp, 2 Ekim 1913’te Yunanlıların elinde tuttuğu Dedeağaç’ı çatışmasız teslim almıştır.

Gümülcine’nin ele geçirildiği 31 Ağustos 1913’te merkezi bir geçici hükümet oluşturuldu. Müderris Salih Hoca başkanlığında kurulan Garbi Trakya Hükümet-i Muvakkatesi, Batı Trakya’da bağımsız bir yönetim olarak ortaya çıkmıştı.

Bu gelişmelerin Osmanlı Devleti’nin dış politikasına zarar verebileceği düşünülerek Batı Trakya’ya gönderilen kişilere geri dönüş emri verilmiştir. Ama bu çekilme emri ters tepmiş ve 25 Eylül 1913’te Süleyman Askeri Bey devlet başkanı olacak şekilde ve Cumhuriyet idaresi benimsenerek tam bağımsızlık ilan edilmiştir. Bu devletin sınırları doğuda Meriç, batıda Struma/Karasu, kuzeyde Kırcaali-Ortaköy hattı ve güneyde Adalar Denizi’ne ulaşmaktaydı.

Bu yönetimi; aralarında bir tampon bölge olarak gören Yunan ve Bulgar hükümetleri de Garbi (Batı) Trakya Cumhuriyeti’ni resmen tanımışlardı.

Yaşanan gelişmeler üzerine büyük devletlerin müdahale edeceğinden çekinen Osmanlı Devleti, Batı Trakya Türk Cumhuriyeti’ni kendi barış anlaşmasının önündeki önemli engellerden biri olarak görmeye başlamış; 29 Eylül 1913’de de Bulgaristan ile imzalanan İstanbul Antlaşması ile bölge Bulgarlara bırakılmıştır.

31 Ağustos 1913’te Gümülcine merkezli olarak kurulan devlet, yaklaşık iki ay yaşamış ve 25 Ekim 1913’te Bulgarların bölgeye girmeye başlamasıyla son bulmuştur.

Batı Trakya Türk Cumhuriyeti; Güneybatı Kafkas (Kars) Cumhuriyeti’nden 5 yıl ve Türkiye Cumhuriyeti’nden 10 yıl önce olmak üzere, tarihteki ilk Türk Cumhuriyeti unvanına da sahip olmuştur.
Ya sonra…

Aradan 100 yıl geçer.

Atatürk ve silah arkadaşlarının kurduğu Türkiye Cumhuriyeti Yüzüncü yılını kutlamak üzeredir.

Öyledir de, Batı Trakya’da durum nedir?

NATO üyesi Yunanistan Avrupa Birliği’ne girmiştir ama NATO üyesi Türkiye bir türlü girememiştir.

Dolayısı ile artık Batı Trakya Türkleri de AB vatandaşı olmuştur ama…

… ama isimleri artık “Batı Trakya Müslümanları”dır.

Yâni Yunanistan’da Türk yoktur, Müslüman vardır.

“Devlet Kuran Son Türk” Rauf Denktaş, “KIBRIS GİRİT OLMASIN” diye bir kitap yazmıştır.

Yâni bunun anlamı; “BATI TRAKYA GİRİT OLMASIN”dır.

Olmasın…

Çünkü Yunanistan iki şey yapıyor;

Türk okullarını kapatıyor, çocukların; Yunanca öğrenmeleri için Yunan okullarına gitmelerini istiyor. Türk okulları sayısı 231 iken 99’a düşüyor.

Ve Müftüleri; anlaşmalara aykırı olmasına rağmen kendi “atıyor”. Türkler Müftülerini seçemiyor.

Ama… Heybeli papazı; kendi aralarındaki “seçimle” işbaşına geliyor, “Ekümenik” apoleti takıyor, takarken bağlı olduğu Fatih Kaymakamına bile haber vermiyor.

Ekümenik, yâni dünya çapında Ortodoks lideri…

Oysa Batı Trakya’daki Gümülcine ve İskeçe Müftüleri; zaten ve hiçbir zaman “Halife” olduklarını söylemiyorlar…

                İskeçe Horozlu köyündeki Türk mezarlığı dozerlerle yıkılıp futbol sahası yapılıyor.

                Selanik yakınlarındaki Aleksandria’da azınlığa mescit izni verilmiyor. Bölgede yaşayan bine yakın Türk, bayram namazını kılamıyor. İmam Musa Çolak, danıştayın lehte karar vermesine rağmen Yunan makamlarının yapının mescit olarak kullanılmasına izin vermediğini söylüyor.

                Adalar mı?[v]

                Ege Denizinde fırtınalar vardır “Sayın Seyirciler”…

                Biz hicaz makamındaki “Adalardan bir yar gelir bizlere” şarkısını bir türlü söyleyemiyoruz ama…

                Onlar her gece Anadolu’ya bakarak, Yesari Asım Ersoy’un nihavent “Bekledim de Gelmedin” şarkısını mırıldanıyorlar.

                Yüksek sesle söylemeleri yasak…

                Duyabiliyor musunuz?

                …

                Yâni ve özetle…

                Kıbrıs, Batı Trakya Girit olmasın ama…

                GİRİT, GİRİT OLSUN…

27 Ocak 2023

Exit mobile version