1909-20 arası, savaşların yanı sıra dünyanın çeşitli açılardan yeniden şekillendirilmesi çabaları içinde geçer.
Odak noktası; Orta Avrupa’dan, Kafkaslara-Orta Asya’ya kadar uzanan Türk dünyasıdır.
1909 Selanik İttihat Terakki Kongresinden sonra 1-7 Eylül 1920’de Bakû’de “Birinci Doğu Halkları Kurultayı” toplanır ve hayrettir, katılanlar arasında İTC üyeleri (temsilcileri?) de mevcuttur.
Hem İttihatçı, hem TURANCI hem de Türkiye Komünist Fırkası üyesi Şevket Süreyya Aydemir de toplantıya NUHA (Azerbaycan. Şeki) delegesi olarak katılır.
Şöyle anlatır;
“Kurultay bir tiyatro salonunda toplanmıştı. Sahnede her milletten seçilen divan üyelerinin ortasında Zinovyef yer aldı. Zinovyef bir Yahudiydi. O zaman Komintcm'in, yani Dünya lhtilal Teşkilatı'nın da başkanıydı. Fakat bir ihtilalciden ziyade bir artiste benziyordu. Dolgunca vücudu, pembemsi yüzü, dağınık, kıvırcık saçları vardı. İhmal edilmiş kıyafeti, kıvılcımlar fışkıran gözleriyle canlı, hareketli bir adamdı. Etrafını saran kavuklular, sarıklılarla kucaklaşıyordu. Hepsi de ayakta olan kongre prezidyum üyeleri arasında yumruklarını sağa sola sallayarak, durmadan, Şark milletlerinin isyanını ilan ediyordu. Gene Yahudi asıllı bir ihtilalci yazar olan Radek, daima onun yanındaydı. Arkasında Belakun vardı. Genç, gürbüz bir Macar ihtilalcisiydi. Az zaman önce Macaristan'da hapishaneden alınıp, Macar diktatörlüğü tahtına bir kan ayini içinde geçmişti. Fakat Romanyalılar, Peşte'yi işgal edince rüya sona erdi ve şimdi bu genç Macar Yahudisinin arkasında bıraktığı kanlı iz, Tuna'dan, Macar pusatlarından, Karpatlar'a dogru uzanıp gidiyordu.
Sonra Pavloviç geliyordu. Pavloviç, Yahudi bir Rus âlimiydi. Bir lisaniyatçıydı. 0 Nispeten alçak boylu, sarımtırak saçları, sakalları karmakarışık bir ihtiyardı. Yakası düğmeli, belden kemerli Rus köylü gömleği giymişti. Pantolonu vücudundan düşecekmiş gibi görünüyordu. Hem bir bilgine, hem bir köy papazına benziyordu. Irkının hareketliliği, en hareketsiz zamanlarında bile gözlerinden taşıyordu…
Sonra bir sıra ikinci planda adamlar geliyordu. Azerbaycanlı Abilof, Türkistanlı Feyzullah Hoca, İkramof, Dr. Neriman Nerimanof gibi…
Kurultayın ilk celseleri nümayişler, bağrışmalar arasında, gürültüler, alkışlarla geçti. Kılıçlar durmadan sıyrılıyordu. Bunların dışında birkaç kez ve program toplantısı da oldu ama bunlar kılıç çekip nara atmaktan ziyade, söylenenleri dinlemeyi icap ettirdigi için, sayın delegeleri pek ilgilendirmedi.
Bu gibi toplantıların baş hatibi Pavloviç'ti: ‘-Şark milletlerinin bir kısmının, hatta meramlarını yazı ile ifade edecek alfabeleri bile yoktur. Yazı dilleri mevcut değildir. Alfabesi olanların da bir kısmında yazı, ancak din kitaplarını, duaları yazmak için kullanılır. Şark memleketlerinde üniversite, kütüphane, tiyatro, hatta gazete yok demektir. İşte bizce milli mesele, her şeyden önce, ulusların, boyların, uyrukların kendi yazılarına, kendi dillerine kavuşmalarıdır. O kollar, o boylar ki, adları bile unutulmuştur. Fakat artık bunlar, keşfedilip meydana çıkarılacaklardır. Kendi dillerine, kendi yazılarına sahip olacaklardır. Milli kültür böyle çiçeklenecektir! Tunguzlar, Buryatlar, Yakutlar, Karakırgızlar, Çuvaşlar, Çeremişler, Avarlar, Kabardinler, Kalmuklar, hülasa adları sayılamayacak kadar çok milletler, kendi öz kültürlerini böyle meydana çıkaracaklardır. Sonra bunların üstüne enternasyonal kültür kanat gerecektir. O enternasyonal kültür ki …’ “
(“Suyu Arayan Adam. Remzi Kitabevi. 1965. S.160-62)
Aydemir’in birden fazla isimdeki “Yahudi” vurgusu dikkatinizi çekti mi?
Dr. İbrahim Tali Öngören, Trabzon Mebusu Hafız Mehmet, Erzurum Mebusu Cevat Dursunoğlu ve Süleyman Necati Albayrak Ankara kurultayın temsilcileridir. Albay Arif ve Teğmen Asım, Kazım Karabekir’in gözlemcileri; Mustafa Suphi, Süleyman Nuri, Tahsin Bahri, İsmail Hakkı ve kardeşi Naciye Hanım “komünist”; Halil (Kut) Paşa, Bahaettin Şakir, Azmi, Küçük Talat (Muşkara), ‘Yenibahçeli’ Nail de İttihatçı olan Kurultay üyelerdir.
Kurultayın düzenlenmesi Üçüncü Enternasyonal'in ikinci kongresinde kararlaştırılmıştı. Kurultayın başkanlığını, “Lenin'in sağ kolu” diye bilinen Alexander Zinovyev üstlendi. Kurultay hazırlıklarını yapmakla görevlendirilen komite, bütün Doğu ülkelerine çağrı yaptı ve delege göndermelerini istedi. 2000'e yakın delegenin katıldığı kongrede (Azeriler dahil) Türkler, 235 delegeyle kurultaya katılan en büyük grubu oluşturdu.
Kurultay, 1 Eylül 1920 ‘de Azerbaycan Cumhurbaşkanı Neriman Nerimanov’un bir konuşmasıyla açıldı.
Enver Paşa, Halil Paşa ve Bahattin Şakir kurultaya; Fas, Cezayir, Tunus, Trablusgarp, Mısır, Arabistan ve Hindistan Devrimci Örgütleri Birliği'ni temsilen kabul edilmişti.
Kongrenin dördüncü oturumunda Enver Paşa’nın ve İbrahim Tali Bey’in kurultaya sundukları birer bildiri okundu. Kurultay, Ankara hükûmeti önderliğindeki kurtuluş hareketini destekleme kararı aldı. Bu nedenle kurultayın Türk Kurtuluş Savaşı tarihinde önemli yeri vardır. Kurultay, 7 Eylül'de coşkun konuşmalar, alkışlar ve Enternasyonal marşlarıyla kapandı.
20’inci YY. başlarında Çarlık yıkılmış, hem merkezde hem de Kafkasya dâhil olmak üzere bütün bölgelerde merkezi yönetime karşı ayaklanmalar ve başkaldırmalar başlamış ve Ekim Devrimi’nin ardından bütün bölgelerde bağımsız cumhuriyetler kurulmuştu.
Ancak bu cumhuriyetler kısa bir süre ayakta kalabildiler. 1920 yılına gelindiğinde içeride ve dışarıda şartların lehine değişmesiyle Sovyet Rusya da, Kafkasya cumhuriyetlerinin “Sovyetleştirilmesine” başladı.
Birinci Doğu Halklarının Kurultayı gibi iç ve dış etkenlerden dolayı zorluk derecesi yüksek bir kurultayın toplanmaya çalışılması, Sovyet Rusya’nın yaşam mücadelesidir.
Çarlık Rusya’sının veraset haklarını yeni bir ideoloji ve isim altında yeniden oluşturmayı amaç edinen Sovyet Rusya ilk iş olarak, Ekim Devrimi’nin ardından hürriyetlerini kazanmış olan Kafkasya devletlerinin “Sovyetleştirilmesine” başladı ve işte bu amaçla Bakü Birinci Doğu Halkları Kurultayını topladı.
Kurultayın Bakü’de toplanmış olmasının en büyük nedeni ise; Çarlığı Sovyetleştirmeye dönüştürmenin önündeki en büyük engelin eski sınırlar içindeki Türk devletleri olması; Bakü’nün de bir anlamda bu etnik topluluğun merkezi konumunda bulunmuş olmasıdır.
Tahmin ediyorum sözün burasında, artık Mir Sultan Galiyev’e geliyoruz…