HÜSEYİN MÜMTAZ

Dosta düşmana karşı

Önce mecburî bir hatırlatma…

Geçen yıl Ekim, Kasım ve Aralık aylarında “KIBRIS TÜRK CUMHURİYETİ CUMHURBAŞKANLIĞI SEÇİMİ” başlıklı tam “5 adet” yazı yazmışız. Ve o başlıktaki bu “yeni” tanımı da “ilk olarak” biz kullanmışız.

Bir yıl sonra 8 Eylül 2020’de Ufuk Söylemez, yazdığı yazıya; “KKTC değil, Kıbrıs Türk Cumhuriyeti” başlığını uygun gördü, ilk defa kendisinin aklına gelmiş gibi.

Üzerinde pek durmadık…

Ve son seçimlerin ilk turundan sonra 12 Ekim 2020 günü yazdığımız yazıya yine üzerine basa basa “KIBRIS TÜRK CUMHURİYETİ CUMHURBAŞKANLIĞI SEÇİMİ” başlığını uygun gördük.[i]

Ve dün;

18 Ekim 2020 günü Gürdeniz, “Mavi Vatan Kazandı” başlıklı yazısının bir yerinde “Bu gelişme ile birlikte KKTC’nin adı da artık Kıbrıs Türk Cumhuriyeti olarak değiştirilmelidir” dedi.

Hayırlı olsun, gününüz aydın olsun efendiler…

Nezaketen bir hatırlatalım dedik.

* * *

Kıbrıs’ta seçim bitti.

Kıbrıs Türkü tarihine, yıllar yılı verdiği kurtuluş mücadelesine uygun hareket etti, geçmişini ve geleceğini kurtardı.

Türkiyesiz ve Rum’un eteğinde “evroppalı” olma yolunda kimliğinin; aynen Batı Trakya örneğinde olduğu gibi “Kıbrıs Müslümanları” olarak değiştirilmesinin önüne geçmiş oldu. 

Tam anlamıyla bir AB-D projesi olan beş yıllık Akıncı ayıbından da kurtulmuş oldu.

Akıncı ikinci tur sonrası gece Sarayönü’nde, “45 yıllık siyasi hayatım bitmiş oldu” dedi.

45 yılın 20’sini Amerika’da, yabancıların yanında nasıl ve neden geçirdiğini hiç söylemedi.

Bu arada yolunun bir şekilde Exeter’den geçip geçmediğini de bilmiyoruz.

Önümüzdeki dönemde yol uzundur, engellerle doludur ama artık…

46 yıl sonra artık…

1.”Kıbrıs Türk Cumhuriyeti” olmanın ve 2.”Tanınma”nın savaşı verilmelidir.

“Karşı taraf” –federasyon- saçmalığı ile yola çıkmıştı.

Denedik efendiler… Olmadı.

Hem kaç defa denedik.

“Son Türk Devleti”nin kurucusu Rauf Denktaş’ın keskin zekâsıyla önce “Otonom” idik. “OKTY-Otonom Kıbrıs Türk Yönetimi…”

“Otonom” lâfı, Rum’a uzatılan zeytin dalı idi.

Sonra, tarih şahittir; “KTFD-Kıbrıs Türk Federe Devleti” olduk. Oradaki “federe” tanımı ile Rum’a yine “federasyon”un bir parçası olmak istediğimizi duyuruyorduk. Denedik.

Bir türlü anlamadılar, anlamak istemediler.

Tıpkı 15 Kasım 1983’de “KKTC-Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti” ilânında yer alan “Kuzey” kelimesindeki inceliği anlamadıkları gibi.

Rauf Bey, “Kuzey” diyordu, yâni yine de, her şeye rağmen bir bütünün “kuzeydeki” parçasıyız.

Artık değiliz efendiler.

Dili, dini, ırkı ve DNA’ları birbirinden tamamen farklı iki milletin ille de bir federasyon çatısı altında birleştiklerinin başka bir örneği var mıdır dünyanın herhangi bir yerinde?

Çekoslovakya, Yugoslavya neden bölünmüştür farkında mısınız?

Moldova-Gagavuzya neden ayılmıştır Romanya’dan?

Ukrayna, Beyaz Rusya?

Peki Kore bile neden iki parçadır?

Kaldı ki tarihin hiçbir devrinde Rum Ada’nın bütününde egemen olamamıştır ki, şimdi olsun!

Ve ülkelerin yüzölçümleri dünyanın neresinde nüfuslarıyla orantılıdır ki “Türkler üçte birdir, adanın üçte biri onlara yeter” olsun?

Tatar koltuğa oturur oturmaz yabancı konuklarını karşılayacağı makam odasına “bayrak” koymalı, diğerleri gibi yapmamalıdır.

Tatar’ın yolu zordur, uzundur, engellerle doludur ama kutlu bir yoldur.

Sırayla yemin edip Cumhurbaşkanı olacaktır, görevi alacaktır. UBP başkansız kalacak, yeni başkan seçecektir.

En büyük parti UBP’nin yeni başkanı yeni hükümeti kurma görevi alacaktır.

HP şeklen koalisyondan ayrıldığını ifade etmiştir.

Ya onunla kurulacaktır ya da CTP ile.

Özersay’ın, Serdar’ın, Akıncı’nın ve diğer küsuratların siyasi hayatları bitmiştir. Yok hükmündedir.

Tatar, seçim gecesi kürsüde yanında boy göstererek fotoğrafa girmek isteyen bindeliklerin şantajlarına dikkat etmelidir.  

                HP vekilleri partilerinden istifa edip toptan UBP’ye katılmayacaklarsa UBP-CTP koalisyonu en mantıklı yoldur.

                Hep söylerim, Erhürman 74’ün “BEY faşizmine son”undaki “sıkı komünist” değildir. CTP’yi, Ecevit’in “sol”uyla tanıştırma çabasındadır.

                Hatırlarsanız zaten Başbakanlığı döneminde de Türkiye tarafından ılımlı karşılanarak destek görmüştü. 

                Pandemi vardır; kumarhaneler, oteller şeklen açıktır; geçici iş gücü adayı terk etmiştir; üniversite öğrencileri yoktur; ekonomi batmıştır. Maaşlar zor ödenmektedir.

                İşler çok zordur… Ama iyi ki Tatar kazanmıştır.

                Ya tersi olsaydı? 

Arkadaşlarınızla paylaşın

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu
error: Uyarı: Korumalı içerik !!

Reklam Engelleyici Algılandı

Sitemizden en iyi şekilde yararlanmak için lütfen reklam engelleyicinizi kapatınız.