Sahi Suriye’de, İdlib’de neler oluyor? Kaç gözlem noktamız nerede kaldı,
Türk-Rus ortak devriyeleri kaç numaralı karayolunda geziyor, sınırımıza doğru harekete geçtiği söylenen 3 milyon Suriyeli nereye ulaştı?
Haberin(m)iz var mı?
Soçi, Moskova Mutabakatları, süreci?
Libya, Hafter, Sarrac, Bingazi?
Yunanistan’ın bayrak diktiği Ege ada ve kayalıkları?
Hepsini unuttuk, Korona dünyamızı alt-üst etti, her şeyi bir kenara bıraktık.
Ama bu vesileyle hiç değilse Tekâlif-i Milliye’nin aslını öğrenmiş olduk.
Tozlu kitapları, eski defterleri, unuttuklarımızı karıştırma, hatırlama imkânı bulduk.
1923’de yapılan Lozan görüşmeleri heyetinde yer aldığı halde üç yıl sonra 1926’da Ankara’da asılan Osmanlı’nın Maliye Nazırı Cavit Bey’in hikâyesini, 1926 İzmir Suikastı meselesini, Üç Aliler İstiklâl Mahkemesini; Cavit Bey’in eşi Aliye Cavit’i, oğlu Şiar Yalçın’ı; İttihat ve Terakki’nin Selânik 1909 Kongresini ve daha önemlisi Mustafa Kemal’in bu kongreye “Trablusgarp Delegesi” olarak katıldığını yıllar sonra tekrar keşfettik.
Ama hayrettir bu arada o dönemle ilgili hangi sayfayı açsak, hangi taşı kaldırsak altından bir şekilde Abdülhamit’in çıktığını, çekilen ipin ucunun ille de ona ulaştığını gördük.
Bir önceki yazımızda Ş.S. Aydemir’den kısa bir alıntı yapmıştık;
“Çünkü son Osmanlı İmparatorluğu’nun en büyük devlet adamının canına da kıymak suretiyle İkinci Abdülhamit, Birinci Meşrutiyeti boğmuştur. Bu büyük molozun, büyük cehaletin elinde imparatorluk, her gün biraz daha koflaşır. Biraz daha kağşar. Biraz daha çöker. Hatta artık tedavi kabul etmez bir kangrenleşme, devletin bünyesini kemirir. Abdülhamit her başı sıkıldıkça, ülkeden bir parçayı kurban eder. Romanya, Bulgaristan, Sırbistan’ın bir kısmı, Bosna Hersek, Girit, Kıbrıs, Tunus onun zamanında imparatorluktan koparlar. Hâttâ güyâ zaferle biten 1897 Osmanlı-Yunan harbinden sonra bile Yunanistan’a, Osmanlı ülkesinden toprak hediye edilir.” (ENVER PAŞA. Şevket Süreyya Aydemir. Cilt 1. Sayfa 7)
65 Ankara, 71 Çıldır, 74 Lefkoşa ve devamında başucu yazarım Attila İlhan 31 Mart 1997’de, Doğan Avcıoğlu’na atfen yazmış;
“Osmanlı Bankası Direktörü Pangiris, Sultan’ın mali müşaviridir. Banka, Sultanîn kişisel servetini yönetmekte ve sıkıştığı zaman ona para vermektedir. Düyunu-u Umumiye Meclisi’nde bulunan ve daha sonra Vickers tekelinin direktörlüğünü yapan Sir Vincent Caillard, Sultan’ın uzun yıllar İngiltere Başbakanı ile ilişkilerini yürüten mutemet adamı olmuştur. Hariciye Nezareti, yabancı tekellerin adamlarıyla doldurulmuştur. Meşrutiyetten sonraki Hariciye Nazırlarından Noradangiyan Efendi, Osmanlı Bankası’na bağlı Genel Sigorta ile İzmir ve Selânik Elektrik Şirketi’nin İdare Meclisi Başkanı’dır…”
“…Abdülhamit’in yakınları, yabancı şirketlerin mutemet adamları kesilmişlerdir. Sultan’ın sırdaşı Kâmil Bey, yabancıların ünlü ajanlarındandır. Sultan’dan İstanbul su işlerini ıslah için imtiyaz almış ve bunu Fransız Bankalarına satmıştır. Sultan’ın yakını Hasan Fehmi Paşa bir Osmanlı/Fransız şirketinin başkanıdır. Saray erkânı, demiryolu, tramvay, elektrik ve gaz tesisleri imtiyazlarını yabancı şirketlere peşkeş çekerek büyük kârlar sağlamışlardır. Yabancılara verilen Tütün Tekeli’ni yürüten Reji’nin İdare Meclisi üyelerinden biri, Sultan’ın kâtibi Nuri Bey’dir. Başka bir kâtibi Süreyya Paşa, kurşun madenini işleten başka bir şirketin başkan yardımcısıdır. Hamdi Bey, Galip Paşa, Selim Paşa gibi Sultan’ın yakınları, Alman ve Fransız şirketlerinin ortaklarıdır…”
(“BİR SAP KIRMIZI KARANFİL”. Attila İlhan. Bilgi Y. Birinci Basım. Haziran 1998. Sayfa 292/93)
Devam edeceğiz…
Hiç biter mi?
(Mes’ut Cemil Bey’in Nihavend Saz Semaisi kulağınızda mıdır? O halde yazacaklarımı, onun refakatinde okumalısınız. A.İlhan) 6 Nisan 2020