Attila İlhan’la devam ediyoruz;
(“BİR SAP KIRMIZI KARANFİL”. Attila İlhan. Bilgi Y. Birinci Basım. Haziran 1998. Sayfa 294)
Ama bu sefer makam, kürdili hicazkâr…
“Bir İngiliz yazarı, Joan Haslip, bu mevzuda II’inci Abdülhamit’in renkli bir portresini çizmektedir: ‘Abdülhamit, Rum bankacı Zarifi ve Ermeni borsa simsarı Assani ile bu devirde sıkı bir dostluk kurmuştu. Uzun seneler devamınca, onun bu dostluklara sadık kalarak, bu şüpheli tatlısu frenklerini Yıldız Sarayında verdiği tantanalı ziyafetlere davet etmesi, bazı yabancı sefirlerin şikâyetini mucip oldu. Abdülhamit, incilerle işlemeli perdelerin arkasındaki banka muhasebe servislerinin havasız ve loş odalarında meşgul olmayı çok severdi. Önce çekinerek, sonra da yavaş yavaş cesaret göstererek, Galata Borsa’sında oynamaya başladı. İlk defa bankacı Zarifi’nin tavsiyelerine uyarak borsada yaptığı yatırımlardan çok memnun olmuştu. Zira tahta çıktığı sırada 70 bin lira değerinde bir servet toplamış bulunuyordu. Padişahın her türlü mali operasyonlardan elde edilen menfaatlere ve faizciliğe gösterdiği temayül, Türk İslâm geleneklerine o kadar aykırı düşüyordu ki!’...” (‘Bilinmeyen Taraflarıyla Abdülhamit’.s.52/67. İstanbul 1964)
Tahta çıktıktan sonra da, Sultan ‘padişahlık malları’nın dışındaki ‘şahsi servetini’ geliştirmeye özen göstermiştir. O servet de az şey değildir hani: “150 parça çiftlik, bankalara yatırılmış ve borsada işletilen menkul değerler, bazı fabrikaların gelirleri ve bir kısım vergilerden alınan pay”.
İttihatçılar onu indirdikten sonra, Yıldız Sarayı’nın mahzeninde onbir torba altın ve değerli taşlarla, bazı hisse senetleri bulmuş; ele geçirdikleri bir defterden, padişahın servetinin kısm-ı âzamını ecnebi bankalarda sakladığını öğrenmiştir. Eski Mabeyn Kâtiplerinden Mehmet Reşit Bey, Sultan’ın yalnız menkul servetinin, zamanın parasıyla dört milyon lirayı bulduğunu yazmaktadır. (aynı eser.S.294)
(“akşam uçuşan o beste kürdili hicazkâr
bir genç kızın tamburundan hicranla dolu