Sıra şimdi Cavit Bey’de…
Hayat hikâyesinin dokuz yıllık son bölümü, zirveden yok oluşa savrulmayı betimleyen sanki çarpıcı bir senaryodur…
1875 Selânik doğumludur. Mason ve Sabetayist olduğu öne sürülen tüccar Recep Naim Bey’in ile Pakize Hanım’ın oğludur.
Mülkiye’yi bitirdikten sonra Selanik’e dönüp Jöntürk hareketine katılır, Feyziye Mektepleri’nde öğretmenlik ve müdürlük yapar.
Osmanlı Hürriyet Cemiyeti’nin kuruluşunda ve cemiyetin 1907’de İttihat ve Terakkî ile birleşmesinde aktif rol alır.
O tarihten sonra İttihatçı kimliği hep ön plandadır.
II. Meşrutiyet’in ilânından sonra Selânik ve Çanakkale milletvekili seçildi, 31 Mart Vakasından sonra da Sadrazam Ahmet Tevfik Paşa hükümetinde Maliye Nazırı olarak yer aldı. İttihat ve Terakki döneminde hep ön plandaydı. Osmanlı maliyesini modernleştirdi. Kapütülasyonların kaldırılması için uğraştı. İktisadi liberalizme inanmıştı. 1917 yılı bütçe konuşmasındaki şu cümlesi siyasi düşüncesini açıkça belli eder:
“Biz milliyetperveriz. İstemeyiz ki memleketimizde yapılacak bütün teşebbüsler ecnebiler tarafından yapılsın ve misafir olalım. Hayır! …”
Dünya Savaşı’na girilmesine ve Ermeni tehcirine karşı çıktı. 1917’de İtibar-ı Milli Bankası’nın kurucuları arasında yer aldı. Mondros Mütarekesi’nin imzalanmasından sonra Ahmet İzzet Paşa kabinesi ile birlikte istifa etti.
Savaştan sonra İşgal devletleri tarafından kurulan Âliye Divan-ı Harb-i Örfi adlı mahkemede yargılandı. Gıyabında 15 yıl kürek cezasına mahkûm edilince İsviçre’ye gitti.
İsviçre’deyken, Şubat 1921’de toplanan Londra Konferansı’nda TBMM Temsilcisi Hariciye Vekili Bekir Sami Bey’e eşlik etti. Temmuz 1922’de Türkiye’ye döndü.
(1921’de Aliye Hanım ile evlendi, 1924’de oğlu Şiar Yalçın dünyaya geldi).
1923’de Lozan Barış Antlaşması’nı imzalayan Türkiye delegasyonunda üye olarak bulunur. İktisadi konularda İsmet Paşa ile anlaşamaz.
İzmir Suikastı olayında İstiklâl Mahkemesi tarafından yargılanır, suçlu bulunur ve 1926’da idam edilir. Hapishane avlusuna gömülür.
Oğlu Osman Şiar’ı, ittihatçı arkadaşı Hüseyin Cahit Yalçın yetiştirir, evlât edinir, soyadını verir… Yeri uzun süre gizli kalan mezarı 1950’lerde, eşi Aliye Hanım’ın; yine ittihatçı olan dönemin Cumhurbaşkanı Celâl Bayar’dan ricasıyla bulunarak Cebeci Asri Mezarlığı’na nakledilir.
Bazı noktaların kısaca tekrar altını çizelim mi?
Osmanlı’nın Maliye Nazırı…
İşgal İstanbul’unda, işgal devletlerince kurulan Âliye Divan-ı Harb-i Örfi adlı mahkemede yargılanıp 15 yıl kürek cezası. İsviçre’ye kaçış.
Kaçak durumda iken, 1921 Londra Konferansı’nda TBMM’yi temsil eden Bekir Sami Bey heyetinde yer alma.
1923 Lozan görüşmelerindeki Türk heyetinde de bulunma.
1926’da suikast, İstiklâl Mahkemeleri ve idam.
Yâni hem Osmanlı’da bakan oluyor, hem de Milli Mücadele heyetlerinde “de” yer alıyor;
İşgal Kuvvetleri de yargılayıp mahkûm ediyor, İstiklâl Mahkemeleri “de” idam cezası veriyor.
Bu kadar “satır arası”ndan sonra, gelecek yazı(lar) galiba ve mecburen İttihatçılıktan, “İttihat ve Terakki”den bahsedecek.