HÜSEYİN MÜMTAZ

HANGİ ENVER PAŞA?

         Son Yüzyılın en tartışmalı, çözülemeyen kişiliklerinden birisidir Enver Paşa.

1914’te Şehzade Süleyman Efendi’nin kızı ve Sultan Abdülmecid Han’ın torunu, Sultan Reşad ve Vahdeddin’in yeğeni Naciye Sultan’la evlenerek “Dâmâd-ı Şehriyâri”, yani “hükümdar damadı” olmuştur.

Hakkında herkes yazmıştır, her şey yazılmıştır, çok şey yazılmıştır.

Ama konuyla ilgili en temel eser halâ Şevket Süreyya Aydemir’in üç ciltlik “ENVER PAŞA”sıdır.

                Bakın Önsöz’de ne diyor Aydemir;

“Hulâsa en az 1859-1860’dan başlayarak Türkiye’de bir nizam çabası hareket halindedir. Çünkü eski nizam artık hastadır. Tanzimat bekleneni getirmemiştir. Fazla olarak imparatorluğu yabancı sermayeye borçlandırma suretiyle tam bir siyasi ve iktisadi kontrol altına da sokmuştur. Milletlerarası deyimiyle Osmanlı Devleti ‘Hasta Adam’dır. Bu hastalığı, Yeni Osmanlılar ve Birinci Meşrutiyet de giderememiştir. Çünkü son Osmanlı İmparatorluğu’nun en büyük devlet adamının canına da kıymak suretiyle İkinci Abdülhamit, Birinci Meşrutiyeti boğmuştur. Bu büyük molozun, büyük cehaletin elinde imparatorluk, her gün biraz daha koflaşır. Biraz daha kağşar. Biraz daha çöker. Hatta artık tedavi kabul etmez bir kangrenleşme, devletin bünyesini kemirir. Abdülhamit her başı sıkıldıkça, ülkeden bir parçayı kurban eder. Romanya, Bulgaristan, Sırbistan’ın bir kısmı, Bosna Hersek, Girit, Kıbrıs, Tunus onun zamanında imparatorluktan koparlar. Hâttâ güyâ zaferle biten 1897 Osmanlı-Yunan harbinden sonra bile Yunanistan’a, Osmanlı ülkesinden toprak hediye edilir.”

“ENVER PAŞA. Şevket Süreyya Aydemir. Cilt 1. Sayfa 7)  

                Yâni “Harbiye Nazırı ve Başkumandan Vekili” ve “Dâmâd-ı Şehriyâri” Enver Paşa’yı yukarıdaki şartlar oluşturmuştur.

                Virüsün kestiği ev hapsi cezasına “yaş haddi” nedeniyle takıldığımızdan tozlu raflardaki kitapların arasında daha çok dolaşmaya başladık.

                Ve Ercüment Yavuzalp’in de Enver Paşa’dan bahseden “Dışişleri Bakanı Seçimi” başlıklı şöyle bir makalesine rastladık;

                “Enver Paşa’da vatanseverlik, heyecan, cesaret, dinamizm hepsi vardı. Ancak vizyon yoktu. Kendi hakkındaki değerlendirmesi abartılı ve gerçek nitelikleri ile orantısızdı. Bakın kısaca neler yaptı.

                Almanya’nın Birinci Dünya Savaşını kazanacağı hesabıyla yanlış müttefik seçti. Savaşın dışında kalınabileceği alternatifi üzerinde durmadı. Sonuçta İmparatorluk savaşa sürüklendi. Aldığı bu hayati kararları kimseye sormadan ve kabinenin birkaç üyesi hariç kimseye bilgi vermeden aldı. Savaş sırasında Kahire’ye yeniden Türk bayrağını dikmek hayaliyle Süveyş Kanalı’nı geçmeyi deneyip, Anadolu çocuklarını Sina çöllerinde telef etti. Sonuçta Arabistan’daki bütün topraklar elden gitti. Bize yararı olmayacak Galiçya Cephesine orduyu sürdü. Rus ordusunu imha edeceğimdiye kış aylarında, diğer komutanları dinlemeyerek taarruz emri verdi. Sarıkamış’ta onbinlerce vatan evlâdı, savaşmadan donarak ve hastalıktan öldü. İmparatorluk çöktükten sonra, Rusya’ya kaçıp oradan Orta Asya Türklerinin bulunduğu bölgeye geçti. Türkleri organize ederek Hindistan’ı ele geçirmeye ve bu suretle İngilizlerden öç almaya kalktı. Tabii bu da hüsranla sonuçlandı.

                Tarihte dış politikanın yanlış ellerde ve özellikle kendilerinde olmayan yeteneklere sahip olduklarını zannedenlerin elinde olduğunda ne tür felâketlerle karşılaşıldığına dair ders verici mahiyette çok örnek vardır”.

(“DIŞ POLİTİKAMIZIN PERDE ARKASI”-23 Büyükelçinin Olaylara Bakışı. Editör Ümit Fırat. Ümit Yay. Ankara Kasım 2005 Birinci Basım. Sayfa. 309-310)

                Enver Paşa’yı hiç böyle görüp, bu açıdan değerlendirmiş miydiniz?

                Ya Aydemir’in bakışı ve kullandığı sıfatlarla “Ulu Hakan Sultan İkinci Abdülhamit Han Hazretleri”ni?

                Sadece yüzyıl önce meğer neler yaşamışız?

Arkadaşlarınızla paylaşın

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu
error: Uyarı: Korumalı içerik !!

Reklam Engelleyici Algılandı

Sitemizden en iyi şekilde yararlanmak için lütfen reklam engelleyicinizi kapatınız.