Konuya “zarf” ile girelim.
Meselâ hiç “zarf attınız mı”?
TDK’ya göre “zarf atmak”, “Karşısındakinin gerçek duygu ve düşüncelerini öğrenmek için kasıtlı olarak uygun sözler söylemek veya bazı davranışlarda bulunmak” tır.
Şimdi…
Kermiya’ya yapılması düşünülen 500 odalı yeni “kâşâne”, acaba bir çeşit muz olarak mı düşünülmektedir?
Yanından geçenler, uzaktan görenler yahut drone ile uzaydan gözetleyen yabancılar “Vay anasını, şu Türklere bak, hemen önlerinde ceket ilikleyelim” diye mi düşüneceklerdir?
Hem zaten “zarf” öyle allı pullu olursa, içinde bayrak varmış, yokmuş “mazruf”un pek önemi olmaz değil mi? “Zarf”ın azametine kapılıp dudağı uçuklayan yabancılar, “Türkleri artık tanıyalım” diye sıraya gireceklerdir mutlaka…
O halde Nisan sonunda Cenevre’de yapılması düşünülen 5+BM toplantılarından önce ve mutlaka bu bir buçuk ayda Kermiya inşaatı bitirilmelidir ki masaya elimiz kuvvetli oturalım!
…
Kıbrıs konusunda yepyeni tezgâhların kokusu gelmektedir. İngiltere, Mısır, İsrail, AB, BM; ilgili ilgisiz her kes, her seviyede son bir ayda fikir beyan etmektedir, hepsi de Rum tezi yanlısı fikirlerdir. BM neden katılmaktadır, AB neden ille orada olmak istemektedir?
Dili, dini, ırkı farklı eski Yugoslavya’yı birleştirmek için kimse parmağını oynatmamaktadır da en ufak ortak bir yönü olmayan; dili, dini, ırkı, kültürü, tarihi herşeyi farklı Kıbrıs’taki iki milleti birleştirmek için bunca çaba nedendir?
Peki yine aynı dinden, ırktan, dilden gelen iki Kore’nin birleşmesiyle neden kimse ilgilenmemektedir?
Bu durumda; “dahilî ve harici” bütün bedhahlara rağmen neden hemen “KIBRIS TÜRK CUMHURİYETİ”ni ilan edip masaya öyle oturmuyoruz?
Neden Leymosun’u, Kasaba’yı, Mutallo’yu istemiyoruz da hep Rum Magosa’ya, Girne’ye, Güzelyurt’a Belediye Başkanları seçip hepsini istiyor?
“Gazi”Magosa’nın “ESKİ” kadın kaymakamı nasıl olup da “iki toplumlu koroda” yer alıp Rumca şarkı söylüyor?
Hangi iki toplum, hangi kültürel miras?
Neyin kültürü, neyin ortaklığı, neyin mirası?
…
1920’de imzalanan Sevr‘de Osmanlı heyeti; Damat Ferit Paşa, Şura-yı Devlet Reisi Rıza Tevfik, Maarif Nazırı Bağdatlı Mehmed Hâdî Paşa ve Bern Sefiri Reşat Halis Bey’den ibaretti.
1923’de sonuçlanan Lozan’daki Türk heyeti ise İsmet Paşa, Dr. Rıza Nur ve Hasan Saka’dan ibaretti.
Nisan sonu Cenevre’deki 5+BM toplantısına katılacak Kıbrıs Türk Heyeti bu iki örneği unutmamalıdır.
Tarihe isimleri ya Sevr yahut Lozan heyetleri gibi geçecektir.
Tercih kendilerinindir.
“Zarfa değer vereni etmeli tekdir, Mazruf’u görmezden gelenin hakkı kötektir”…
“G”endileri bilir. 11.3.2021