Site icon Söz Gazetesi

KIBRIS’TA YOK YOKTUR (1)

Her şey vardır. Bulunmayan hiçbir şey yoktur.
Bir haftadır Girne sokaklarında dolaşıyorum.
Kaldırımda yürürken karşımdan, arkamdan gelip yanımdan geçenlerin hiç biri Türk değil…
Afrikalı, yakın ve uzak doğulu, Asyalı rengârenk insanlar. Elbette hoş gelmişler ama boş gelmişler. Nereden, nasıl gelmişler, kaç yıl olmuş geleli, ne iş yapıyorlar hiç belli değil.
Çok suç işliyorlar, hep suç işliyorlar. Bu yüzden yakalandıklarında ancak (yakalanabilirlerse) nereli oldukları anlaşılabiliyor.
Türkleri ancak, Girne’nin eski Türk mahallesinde görebiliyorum.
Kahvenin (hava halâ sıcak olduğu için) dışarısında oturduğum köşesinde sohbetlere kulak kabartıyor, “Kıbrıs ağzını” zevkle dinliyor, sâde kahvemi yudumluyorum.
(Bizim Lefkoşa’da içtiğimiz “o ilk” sâde kahvenin hatırı elli yılı geçti).
Yazıcızade Camiinin etrafındaki sokaklarda Türk havası soluyor, yorulana kadar yürüyorum.
Ama yakındaki “biddacı”dan hellimli ve zeytinli almadan da bir türlü geç(e)miyorum.
Trafik…
O bambaşka bir âlem. Sağ direksiyon, sol trafik.
İngiliz 63 de gitti ama nâmı halâ yürüyor. Karşı kaldırıma geçerken hangi yöne bakacağınıza şaşırıyorsunuz. Ama…Yola adımınızı atar atmaz bütün arabalar duruyor, nezaketle ! geçmenize izin veriyor.
Üstelik o kadar çok araç var ki! Çünkü her evde iki araba… Toplu ulaşım ise sıfır.
Ve neredeyse bütün arabalar Japon malı. Direksiyonlar hep sağda. Ve hayretle, hiçbir zaman İngiliz sömürgesi olmadığı halde orada da trafiğin soldan aktığını öğreniyorum.
En küçük dükkanın, neredeyse bütün ev ve apartmanların girişlerinde ya ufak bir çam yahut Noel Baba… Çükü Aralık ayının içindeyiz.
Ve gecenin ilerleyen saatlerinde tam uykuya dalarken camın önündeki sokaktan bağırarak, haykırarak, çığlık atarak geçen “eksozlar”.
Gündüz duyulmaması için öyle ince bir ayar çekilmiş.
Ve polis “ulaşamıyor”. Çünkü ya yok, yahut çok az.

14.12.2023

Exit mobile version