Bunu da gördük…
Rum’un ara bölgeye tel örgü çektiği… Güney’deki Yalova Köyü Camisi duvarlarına, Yunanistan’ın Osmanlı’ya karşı başlattığı Mora İsyanı’nın 200’üncü yıldönümü dolayısı ile kara kara yazıların yazıldığı gün…
Muratağa’da 5 cenaze toprağa verildi.
EOKA, 20 Temmuz 1974’te eli silah tutan erkeklerin çoğunu esir kamplarına götürdüğü Atlılar, Muratağa ve Sandallar köylerini 14 Ağustos’ta İkinci Barış Harekatı’ın başlamasının ardından yeniden basmış ve en küçüğü 16 günlük, en yaşlısı ise 95 yaşında 126 Kıbrıslı Türkü katledip toplu mezarlara gömmüştü.
İşte o Muratağa’da, 14 Ağustos 1974’katledilerek toplu mezara gömülen ve Kayıp Şahıslar Komitesi tarafından kimliklendirilen Akansoy ailesinden 5 kişi dün “sivil bir törenle” Muratağa-Sandallar-Atlılar Şehitliği’ne defnedildi. 36 yaşındaki Emine Rüstem Akansoy ile evlatları, 15 yaşındaki Sezin Rüstem Akansoy, 13 yaşındaki Mustafa Rüstem Akansoy, 12 yaşındaki Erbay Rüstem Akansoy ve 8 yaşındaki Sibel Rüstem Akansoy, aynı katliamda 83 yaşında şehit edilen ve daha önce kimlik tespiti yapılarak şehitliğe defnedilen babaanne Raziye Rüstem Akansoy’un yanında toprağa verildi.
Babası Rüstem Akansoy ve köyün diğer erkekleriyle birlikte 20 Temmuz’da EOKA-B’ciler tarafından esir alınan ve daha sonra esir kampına götürüldüğü için katliamdan kurtulan, 1974’te 17 yaşında olan ailenin en büyük oğlu Hüseyin Rüstem Akansoy, annesi ve 4 kardeşi için kılınan cenaze namazı öncesinde “duygusal” bir konuşma yaptı.
Dedi ki;
“Bu gecikmiş bir veda ritüelidir…46-47 yıl önce beni ailemden koparan olaylar ancak bugün onlara veda etmeme olanak tanıyor. Yaşanan olaylar, azgın bir milliyetçilik akımının, azgın bir fanatizmin, çürümüş beyinlerin yol açtığı olaylardır. Dolayısıyla herkesin aklında tutması gereken şey, bu zihniyeti gerek okullarımızdan, gerek dini yerlerden, gerek bütün otoritelerden tamamıyla ortadan kaldırmak lazım. Çünkü birileri öteki ilan ediliyor ve ötekinin nasıl ortadan kaldırılacağına yönelik eylemler yapılıyor. Bu kabul edilebilir bir şey değil. Bu acıların bir daha yaşanmaması için bunun çok önemli olduğunu düşünüyorum. SEVGİLİ ANNECİĞİM, KARDEŞLERİM… BU HAYATTA YAPAYALNIZ KALMANIN NE DEMEK OLDUĞUNU BEN ÇOK İYİ BİLİYORUM. Bugün burada benim annem, iki kız kardeşim ve iki erkek kardeşim defnediliyor. Onlara da bir şeyler söylemek istiyorum… Bu sizin nezdinizde hayatı söndürmek isteyenlere karşı, ‘hayır hayat ortadan kaldırılamayacak, yaşam sürecek mücadelesidir demektir’. Sizleri sonsuz özlemle uğurlarken, ışıklar yoldaşınız olsun diyorum”.
Bayrak yoktu, asker yoktu, resmî tören yoktu… İstememişti.
“Azgın bir milliyetçilik akımı, azgın bir fanatizm, çürümüş beyinler” dedi.
“Bu zihniyeti gerek okullarımızdan, gerek dini yerlerden, gerek bütün otoritelerden tamamıyla ortadan kaldırmak lazım. Çünkü birileri öteki ilan ediliyor ve ötekinin nasıl ortadan kaldırılacağına yönelik eylemler yapılıyor” dedi.
“Öteki” dedi, “ötekinin nasıl ortadan kaldırılacağına yönelik eylemler” dedi.
Ortaya konuştu, taraf tutmadı, hiç renk vermedi.
Annesi ve kardeşlerini kimlerin katlettiğinin adını koymadı.
“Rumlar” demedi, “EOKA” demedi.
Renk vermedi ama rengini belli etti.
Ve o öyle konuşunca zannetti ki annesi ve kardeşlerini Rumlar öldürmedi. Sanki “ötekiler” Rum değildi.
Hâlbuki aynı gün; yâni 47 yıl sonra aynı Rumlar Cami karaladılar, araya tel örgü çektiler.
Elbet bir gün zamanı gelecek… Ve “o zaman” nihayet gelip de karşılaşınca…
“Ömrünü Kıbrıs’ta toplumların yakınlaşmasına adayan, Avrupa Yurttaşlık Ödülü sahibi” Hüseyin Rüstem Akansoy’un yakasındaki CTP rozetiyle anacığının yüzüne nasıl bakacağını çok merak ediyorum.