Site icon Söz Gazetesi

Papaz Karası

Haber şöyle;

“Amerika Başpiskoposu Elpidophoros, Türkiye’deki Hristiyan azınlıklar ve Ayasofya müzesinin camiye dönüştürülmesiyle ilgili endişeli olduğunu söyledi.

ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo’nun, Yunanistan ziyaretinden önce kabul ettiği Elpidophoros, “Türkiye’nin Yunanistan ve Kıbrıs’a karşı gittikçe artan saldırgan tutumundan kaygı duyuyoruz” dedikten sonra; “ABD, hukukun üstünlüğünü, Türkiye’deki azınlık haklarını; Yunanistan, Kıbrıs ve Türkiye için barışı korumalı” ifadelerini kullandı.

Euronews’e göre Elpidophoros, “Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki duruşuyla ilgili ciddi endişelerini” Pompeo’ya aktardığını ifade ederek; “Yunan-Amerikan toplumunun Türkiye’nin Yunanistan ve Kıbrıs’a karşı gittikçe artan saldırgan tutumuna ilişkin sürekli artan endişesini ifade etme fırsatım oldu. Dışişleri Bakanı’ndan Amerikan hükümetinin Ekümenik Patriklik, Türkiye’deki Rum cemaati ve Türkiye’deki tüm dini azınlıklar için desteğini aradım” demiş.

Yunan din adamı, 22 Haziran 2019’da Amerika Rum Ortodoks Başpiskoposu olmuştu.

Yazının başlığı da aynen şöyle; Yunan din adamı Türkiye’yi ABD’ye şikayet etti: ‘Kaygı duyuyoruz’.”

“Yunan din adamı”.

Devam ediyoruz;

“Beyaz Saray’da Pence ile Elpidoforos arasındaki yarım saatlik görüşmeye bir süre katılan Trump’ın Ayasofya kararından rahatsızlık dile getirdiği iddia edildi.

Hıristiyan Ortodoks âleminin en kutsal mekanlarından olan İstanbul’daki Ayasofya’nın müzeden camiye dönüştürülmesi ve Müslümanların ibadetine açılması konusunda Fener Rum Patrikhanesi (Konstantinopolis Ekümenik Patrikhanesi) Amerika Başpiskoposu ElpidophorosABD Başkanı Donald Trump ve Başkan Yardımcısı Mike Pence ile görüştü.

Bakırköy doğumlu Türkiye vatandaşı Elpidophoros Lambriniadis’in ABD yönetiminin dinsel meselelerle özel olarak ilgilenen yetkilisi Pence ile planlanan görüşmesine, Yunan devlet ajansı ANA’ya göre, Trump da kısa süreliğine katıldı.

ANA’nın haberine göre, ‘Türkiye’deki Ayasofya kararından rahatsızlık, insan hakları ve özellikle azınlıkların dini özgürlüklerinin korunması konusunda endişe’ dile getiren Trump, ‘derhal gerekli müdahalelere devam edeceğini’ söyledi.

Elphidophoros da;’Başkan Trump ve Yardımcısı Pence ile Beyaz Saray’da görüşerek Ayasofya’nın yeniden camiye çevrilmesinden vahim yeis duyduğumuzun yanısıra Ekümenik Patrikle ilgili süregiden güvenlik endişelerini ve dini özgürlüklerle ilgili meseleleri ilettiğim için müteşekkirim’ dedi.

Pence de şu tweeti attı:

“Başpiskopos Elpidophoros’a da söylediğim gibi Ayasofya’nın her inançtan her kişi için esin ve tevekkül kaynağı olarak erişilebilir kalması çağrısının arkasında Yunan Ortodoks Kilisesi ile birlikte kararlılıkla duruyoruz.”

                Devam ediyoruz;

“Bakırköylü Lambriniadis ABD’li Rumların dini lideri oldu.

Tarihte ilk kez ABD Başpiskoposluğu’na seçilen Türk vatandaşı, Elpidophoros Lambriniadis, New York’ta Holy Trinity Katedrali’nde düzenlenen görkemli bir törenle resmi olarak görevine başladı. Türkiye’yi BM Daimi Temsilcisi Feridun Sinirlioğlu’nun temsil ettiği töreni, Türk basınından sadece Hürriyet izledi.

İSTANBUL’un Bakırköy ilçesinde doğan ve askerliğini İskenderun’da yapmış olan Ortodoks din adamı Elpidophoros Lambriniadis, Manhattan’daki Holy Trinity Katedrali’nde düzenlenen törenle görevine başladı. Lambriniadis, İstanbul’daki Fener Rum Patrikhanesi tarafından Amerika’daki tüm Ortodoks ve Rum cemaatinin lideri olarak seçilmişti.

Manhattan’daki katedralde düzenlenen törene hem Türkiye’den, hem Yunanistan’dan hem de Güney Kıbrıs Rum Yönetimi ve ABD’den davetliler katıldı. Türk, Rum, Yunan ve Amerikalıları aynı çatı altında buluşturan törende, ilk kez bir Türk vatandaşının Amerika Başpiskoposu seçilmesi nedeniyle Türkiye’nin Birleşmiş Milletler (BM) Daimi Temsilcisi Feridun Sinirlioğlu da yer aldı. Kilisedeki törene, aralarında ABD Sağlık Bakanı Alex Azar, Yunanistan Dışişleri Bakanı George Katrougalos, Amerikan Kongresi üyeleri, Yunanistan’da muhalefetteki Yeni Demokrasi Partisi lideri Kyriakos Mitsotakis’in eşi Mareva Grabowski ve Amerika’da yaşayan Ortodoks Rum toplumunun önde gelen temsilcilerinin de bulunduğu yaklaşık 1000 kişi katıldı.

Törende, önce Fener Rum Patrikhanesi tarafından Başpiskopos Lambriniadis için verilen göreve tayin kararı okundu. Dünyanın her yerinden Ortodoks din adamlarının yer aldığı törende, Fener Rum Patriği Bartholomeos’u temsilen katılan Almanya metropoliti Augoustinos, Patrik adına Lambriniadis’e asa hediye etti. Törenden önce düzenlenen basın toplantısı sırasında Hürriyet’in sorularını yanıtlayan Lambriniadis, ‘Heybeliada Ruhban Okulu’nun yeniden açılması için çalışmak, buradaki önceliklerimden biri olacak. Bu okulun açık olması son derece önemli. Ancak bu konunun diğer devletlerle bir ilgisi yok, bu okulun açılması, Türk devletinin kendi vatandaşlarına karşı bir yükümlülüğü ve Türk hükümetinin de bu konuya anlayış olarak soğuk bakmadığını düşünüyorum’ dedi.

Lambriniadis, ‘Buraya Amerika’dan, Türkiye’den, Yunanistan’dan ve Kıbrıs’tan gelen arkadaşlarıma teşekkür ediyorum’ diye başladığı konuşmasında, ‘Özellikle de dünyanın öbür ucundan bu tören için buraya gelen anneme çok teşekkür ediyorum, sizin sevginiz ve desteğiniz benim bugün olduğum kişi olmamı sağladı. Ekümenik patriğimizden öğrendiğim değerli bir ders var; o da insanlar arasında köprüler ve ilişkiler kurmanın önemi’ diye konuştu.

Amerika Başpiskoposluğu seçimleri, tarihsel olarak İstanbul’daki Fener Rum Patrikhanesi’nde gerçekleşiyor. Patrikhane’deki “Kutsal Meclis” adı verilen, 12 üyeden oluşan ve başkanlığını Patrik Bartholomeos’un yaptığı “Sen Sinod” Kurulu, geçen ay oybirliğiyle Lambriniadis’i Amerika Başpiskoposluğu’na seçmişti. Böylece tarihte ilk kez bir Türk vatandaşı, ABD’nin başpiskoposluğuna seçilmiş oldu.

Aydınlık’tan Mehmet Perinçek’le devam ediyoruz;

“Aydınlık’ın ABD-Patrikhane ilişkilerinde rol oynayan kaynaklardan edindiği bilgilere göre Elpidophoros, bu görüşmede ABD devlet başkanı ve yardımcısına, doğrudan Fener Patriği Bartholomeos tarafından görevlendirildiğini, Patriğin zor durumda bulunduğunu eleştiri yapamadığını belirtti. Elpidophoros’un ifadesiyle Bartholomeos, İstanbul’da yaşayan bir Türk vatandaşı olarak “İslamcı rejim” tarafından devamlı surette baskı altında tutuluyordu.

Fener Patrikhanesi’nin ABD’deki temsilcisi, görüşmede Türkiye’deki tutumun Patrikhanenin uluslararası arenadaki otoritesini kırdığını ve Bartholomeos’un dünya Ortodoks cemaati içindeki liderlik konumunu zayıflattığını da söyledi. Bilgi veren kaynaklar, Elpidophoros’un Beyaz Saray’daki buluşmada sarfettiği şu sözlere de dikkat çekiyorlar:

“Ankara’nın aldığı kararlar, dolaylı olarak Rus Ortodoks Kilisesi’nin de işine geliyor, öyle ki, Fener’i Moskova’yla çatışmasında, Ukrayna konusu da dahil, zayıflatıyor.”

Görüşmede Trump ve Pence’e, Washington ve Patrikhane’nin eskiden beri ortak olduğunu vurgulayan Elpidophoros, Fener’in, Beyaz Saray’ın gizli talebi doğrultusunda, Ukrayna Kilisesi’nin Rusya’dan ayrılmasını tanıyarak ABD’ye bağlılığını gösterdiğini de sözlerine ekledi.

Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan Elpidophoros, Trump’tan Türkiye’ye azami baskı yapmasını ve hatta Ankara’ya yönelik yaptırım uygulanmasını da talep etti. Bartholomeos’un temsilcisine göre bu yaptırımlar, Patrikhane’nin korunmasında etkili bir rol oynayacak ve dünya kamuoyuna Fener’in, Batı’nın siyasi merkezleriyle güçlü bağlarını gösterecek. Diğer taraftan Elpidophoros’a göre Trump’ın Hıristiyan dayanışmasını göstermesi, ABD’deki başkanlık seçimleri öncesinde oy bakımdan da olumlu sonuçlar verecek.

Görüşmede dikkat çeken diğer bir nokta ise Türkiye’nin Ege ve Doğu Akdeniz’de gaz arama faaliyetlerini provokatif olarak niteleyen Elpidophoros’un, Amerikan yönetiminden Türkiye’ye karşı Yunanistan ve Güney Kıbrıs’ı desteklemesini talep etmesi.

Fener Patrikhanesi’nin Amerika Başpiskoposu Elpidophoros, sıradan bir isim değil. Yaşı oldukça ilerlemiş olan Bartholomeos’un halefi olarak görülüyor. ABD’de Demokrat Parti taraftarı. 2019 başında, Ukrayna Ortodoks Kilisesi’ne “otosefallik” (bağımsızlık) kazandıran “tomos” adlı kararnamenin imzalanmasında önemli rol oynadı.

Elpidophoros’un konumu ve faaliyetleri, ABD’nin “dini özgürlük” ve “azınlık hakları” bahanesiyle başka ülkelerin içişlerine karışma politikasıyla da tam bir uyumluluk gösteriyor.

ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo’nun Ankara’nın Ayasofya kararını gözden geçirme talebi de bu açıdan anlamlı. Önde gelen Yunan sitelerinden “GreekReporter”ın da ayrıntılarını açıkladığı görüşme sonrası aşağıdaki ifadelerini bu bağlamda değerlendirmek gerekiyor:

“Donald Trump, fiilen kendini Ekümenik Patriklik ve bizzat Patrik Bartholomeos’un, ayrıca da Helenizmin yardımcısı ve taraftarı olarak ifade etti.”

Elpidophorosise, görüşme sonrası verdiği röportajlarda Türk iktidarını, Hıristiyan ve Yahudi azınlığı tehlikeye atmakla suçlamıştı. Fener Patrikhanesi’ne bağlı olan ABD’deki Yunan Ortodokslarının teşkilatı Order of St. Andrew the Apostle da yaptığı açıklamada Ankara’nın kararını Türkiye’deki Hıristiyanların ve bu ülkedeki Hıristiyan mirasının küçümsenmesi olarak değerlendirmişti. ABD Dışişleri Bakanlığı’nın uluslararası inanç özgürlüğüne dair raporunda Türkiye’nin din özgürlüğünü ihlal eden ana ülkeler arasında sayılmasını da Fener Rum Patrikhanesi’nin başarıları arasında saymışlardı.

Bütün bunlara bağlı olarak Ayasofya kararıyla birlikte Fener Patrikhanesi’ne bağlı Amerika Başpiskoposluğu’nun Türkiye karşıtı çalışmalarına hız verdiği net bir şekilde görülüyor. Bu kararın Türkiye’deki azınlıklara yönelik bir baskı yaratacağı propagandası yapılıyor.

Türkiye’nin egemenliği altında bulunan Ayasofya’nın statüsünün değiştirilmesi kararının ülke içinde farklı yönleriyle tartışılması ayrı. Ancak bunun Elpidophoros tarafından azınlıklara yönelik bir hamle olarak lanse edilmesi, Türkiye karşıtı bir kampanyanın fitilini ateşlemekten başka bir anlam taşımıyor.

Elpidophoros’un bu tavrı aslında şaşırtıcı değil. Rum din adamı, Haziran sonunda Türkiye’nin Kıbrıs Barış Harekatını da hedef almıştı.

Elpidophoros’un Türkiye karşıtlığı eskilere uzanıyor. Dünyevi adıyla Ioannis Lambriniadis, İstanbul doğumlu. Gençliğini Halep’te geçirdi. Burada Ermeni ve Maronit Kiliseleriyle yakın temas içinde bulundu. Hızlı bir “Ermeni soykırımı” taraftarı. ABD’de “soykırımın” tanınması için yoğun faaliyet yürütüyor.

Kaynaklar, Türkiye’de bulunduğu dönemlerde çok sesini çıkarmadığını belirtiyor. Ancak ABD’ye gelmesiyle oldukça “cesur” çıkışlarda bulunuyor. Açıktan Helenizmi savunuyor, devamlı Türk iktidarını hedef alıyor.

ABD’deki kaynaklar, Fener Patrikhanesi’nin Amerika Başpiskoposunun soykırım anmalarına katılmasının sıradan bir hal aldığının altını çiziyorlar. Elpidophoros’un selefi Başpsikopos Dimitri de bu etkinliklerde boy gösteriyordu.

Diğer taraftan Elpidophoros, “Pontus soykırımı” propagandasını da faal bir şekilde yürütüyor.

Elpidophoros, 2011’de Bursa piskoposluğuna atandığında hiçbir Rumun yaşamadığı şehrin Bizans haritasını çıkarmaktan, Yunanca ve İngilizce broşürler bastırmaktan geri durmamıştı.

Diğer taraftan Fener Patrikhanesi, Türkiye’de bulunan bir kurum olmasına rağmen en kalabalık ve en zengin piskoposlukları ABD ve Kanada’da. Bunlar, Amerika Başpiskoposluğu altında birleşmiş ve Fener’in en önemli para kaynağı durumundadır. Onlara en son ABD ve Kanada’daki Ukrayna Ortodoks Kilisesi de katıldı.

Dolayısıyla Amerika Başpiskoposluğu, ABD’deki zengin ve etkili Yunan ve Ukrayna diasporasıyla ve daha da önemlisi Amerikan devletiyle sahip olduğu sağlam bağlarla Fener Patrikhanesi’nin esas yönetim merkezi halini almıştır. Fener’in Amerika Başpiskoposluğu’nu yönetmesi değil, fiiliyatta tam tersi söz konusudur.

Şimdi de Elpidophoros, 80 yaşındaki Bartholomeos’un yerine en önemli adaydır. Elpidophoros, Washington’un başta Türkiye olmak üzere bölge ülkelerine karşı planlarını hayata geçirmesinde azami faydayı gösterebileceğini kanıtlamıştır. Diğer taraftan ABD’nin finansal desteğiyle de yakından ilgilenmektedir. Elpidophoros, Heybeliada Ruhban Okulu gibi Patrikhane’nin Türkiye’yle tartışmalı konularında da Washington’u arkasına almayı planlamaktadır. Rum din adamı, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmakla beraber bütün hayati konularda Türkiye karşıtı cephenin en önünde konumlanmaktadır. Sadece Elpidophoros’un değil, Fener Patrikhanesi’nin ABD’yle işbirliği içindeki faaliyetlerinin Türkiye’yi uluslararası arenada zor durumda bırakmaya yönelik olduğu açık.

2018 Eylül’ünde eşlik ettiğim bir Rus heyetinin Patrikhane gezisi sırasında Fener’den üst düzey bir din adamının heyette bir Türk bulunduğunu bilmesine rağmen, Türkiye ve Türk devletiyle ilgili olarak, misafirlerin önünde aramızda tartışma çıkaracak kadar ağır sözler söylemesi, Patrikhane’nin cüretkarlığını göstermesi açısından önemli bir örnekti. Bu tavrın Türkiye-ABD arasındaki gerilimin yükselmesiyle, yukarıda anlatılanlar ışığında daha da somutlandığı görülmektedir. Patrikhane, dini özgürlükler vb. konularda Türkiye karşıtı propagandanın merkezlerinden biri olmanın ötesinde Suriye, Doğu Akdeniz, Ege, FETÖ gibi kritik konularda da Ankara’ya düşman muamelesi yapmaktadır. Bunlarla birlikte Fener Patrikhanesi, ABD’nin Rusya’ya karşı bir silahı olarak da kullanılmaya başlanmıştır. Ukrayna Ortodoks Kilisesi’nin bağımsızlığının tanınması, dini bir adımdan çok, Atlantik cephesinin Rusya’ya karşı bir hamlesiydi.

ABD’nin Fatih Kaymakamlığı’na bağlı bir kurumu, bizzat Türkiye’ye ve stratejik müttefiki Rusya’ya karşı kullanıyor olması, Ankara açısından uyarıcı olmalıdır” diyor Mehmet Perinçek.

Yahu bu kadar dert arasında bir de başımıza bu mu çıktı , “kim bu papaz” diye düşünürken aklıma “Father Google”a sormak geldi. (Yahut Padre Google).

Buyurun… Meğer işin aslı şöyleymiş ve hayli eskiye dayanıyormuş; (Ahmet Takan. 9 Şubat 2019)

“Yunanistan Başbakanı Aleksis Çipras’ın 2 günlük Türkiye ziyaretinde sadece Heybeliada’daki Ruhban Okulu’na fidan dikilmedi!.. Büyük de bir skandala imza atıldı. Türk düşmanı Fener Rum Patriği Bartholomeos’un, meydan okuyarak, yasalarımıza ve Anayasamıza aykırı olarak atadığı, Türkiye’yi Bizans haritası içinde gösteren sözde Bursa Metropoliti’ni, Türkiye Cumhuriyeti resmen tanıdı.

Evet, bu da oldu!.

Yunanistan Başbakanı Çipras, Türkiye’ye yaptığı ziyaretin ikinci gününde (Çarşamba günü) Heybeliada Ruhban Okulu’nu ziyaret etti. Bakın, bundan sonrası çok önemli!.. Çipras’ın ziyaretine Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın refakat etti. Çipras ve İbrahim Kalın’ı Heybeliada Ruhban Okulu’nun kapısında sözde Bursa Metropoliti ve Heybeliada Ruhban Okulu’nun Müdürü Elpidoforos Lambriniadis ile diğer metropolitler karşıladı. Çipras, din adamlarıyla birlikte okulun kilisesine gitti ve Fener Rum Patriği Bartholomeos’un yönettiği ayine katıldı. Ayin sonrasında Ruhban Okulu gezildi. Okulda çekilen fotoğrafta Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın ile Bursa Metropoliti ve Heybeliada Ruhban Okulu Müdürü Elpidophoros Lambriniadis aynı fotoğraf karesinde görüntülendi.

Şimdi, Yunanistan ve Papaz Bartholomeos,okulda çekilen bu fotoğrafı eline alıp uluslararası arenada “Ekümeniklik” iddiasıyla birlikte, “Bursa Metropolitliğinin” T.C. Cumhurbaşkanlığı tarafından resmen tanındığını ileri sürse, ne cevap vereceğiz?.. “Olur mu öyle şey?.. Büyükelçi sıfatını da taşıyan Cumhurbaşkanlığı sözcüsü oraya fidan dikmeye gitmişti. Başka bir gayesi yoktu” deyip kendimize mi güldüreceğiz?.. Soğan fiyatlarının dış güçler tarafından arttırıldığına inanlar belki bu tezi alkışlayabilirler ama bunun bedeli Türkiye’ye çok ağır olur!..

               Elpidophoros Lambriniadis kimdir?…

Heybeliada Ruhban Okulu’nun kapısında Çipras ve İbrahim Kalın’ı karşılayan Elpidophoros Lambriniadis’in özgeçmişi Fener Rum Patrikhanesi’nin internet sitesinde yayımlandı. Din eğitimini Selanik’teki Aristotle Üniversitesi’nin Teoloji Fakültesi’nde alan Lambriniadis, fakülteden 1991 yılında mezun olmuş.

Lambriniadis, Mart 2011’de, Rum cemaatin olmadığı Bursa’ya Metropolit olarak atandı. Lambriniadis’in ilk icraatı, Yunanca ve İngilizce broşürler bastırarak Bizans dönemi Bursa haritası yayınlamak oldu. Lambriniadis’in, Türk topraklarında Bizans Devleti kurulması için görevli olduğu açıkça görülüyor.

Heybeliada’da Çipras’ı yakalayıp hesap soran Millî Savunma Bakanlığı eski Genel Sekreteri emekli Kurmay Albay Ümit Yalım, ortaya çıkan skandala, “Lozan Antlaşması’nın 14. Maddesi ve Türk ve Rum Ahali’nin Değişimi Sözleşmesi’ne göre İstanbul, Gökçeada ve Bozcaada dışındaki tüm Rumlar mübadeleye tabi tutuldu ve tüm dini örgütler lağvedildi. Fener Rum Patrikhanesi, İstanbul, Gökçeada ve Bozcaada dışında hiçbir yerde kilise ve/veya dini örgüt açamaz. Ancak Fener Rum Patrikhanesi, 2004 yılında İznik ve Bursa’da, 2016 yılında da İzmir’de metropolitlik açtı. Patrikhane ve Patrik Bartholomeos Lozan Antlaşması’nı ve Anayasa’nın 90. Maddesini ihlal ederek TCK 309’da tanımlanan Anayasayı ihlal suçunu işledi” dedi.

Anayasa Mahkemesi, 1971 yılında Türkiye’deki tüm özel okulların kapatılmasına karar verdi. Anayasa Mahkemesi’nin kararı üzerine hemen 1472 sayılı intibak yasası çıkarıldı. Bu yasaya göre gerekli koşulları yerine getiren Özel Yüksek Okullar kısa zamanda üniversite bünyesi içinde yer aldı.

Bakanlık, Teoloji Bölümü için yapılacak işlem için de, o tarihte kuruluşunda İlahiyat Fakültesi bulunan tek üniversite konumundaki Ankara Üniversitesi’nden karar istedi. Üniversite Senatosu, Teoloji Bölümü’nün liseye dayalı dört yıllık bir yüksekokul olduğunu teyit etti ve Lozan Barış Antlaşması Md. 40’ın ‘eşit haklardan yararlanma’ hükmüne dayanarak bu okulun da üniversiteye bağlanmasına karar verdi. Ancak Teoloji Bölümü üniversiteye bağlanma kararına karşı çıkarak bu kararı benimsemedi ve okulu kapattı.

Görüldüğü gibi Ruhban Okulu’nu kapatan Anayasa Mahkemesi veya Bakanlık değil, Üniversite Senatosu kararını benimsemeyen Patrikhane’dir.

Ortodoksluğun kalesi olan Yunanistan’da dahi tüm dini okullar Eğitim ve Din İşleri Bakanlığı’na bağlı bulunmasına ve kiliseye bağlı dini okul bulunmamasına rağmen Patrikhane okulun, Heybeliada Ruhban Okulu’nda ve devlet denetiminde olmaksızın açılması için özel bir çaba sarf ediyor.

…Lozan Antlaşması Madde 40 ve 45 ile Anayasa’nın 90. Maddesine göre Batı Trakya’da İlahiyat Fakültesi açılmadan Heybeliada’da Ruhban Okulu açılamaz.”

                Diyor Ahmet Takan.

                …

                Şimdi…

                Bu kadar lâftan sonra yazının, bir üzüm cinsi olan başlığına dönelim.

                “Papaz karası”.

                Ne diyorsunuz…

                Üzüme haksızlık mı etmişiz bu ismi takmakla? 

Exit mobile version